24 Ağustos 2012 Cuma

Metin Kurt 'sporu sorgulayan' bir futbolcuydu...

Haber Merkezi - Galatasaray ve Türkiye Milli Takımı'nda da görev alan spor emekçisi Metin Kurt, tedavi gördüğü Samatya Hastanesi'nde bu sabah saatlerinde yaşamını yitirdi. 'Klasik' futbolculardan ayrı bir yer edinen Metin Kurt; sporda örgütlülüğü sağlamayı hedefliyordu. Kurt, aynı zamanda Spor Emek-Sen Başkanı ve TKP üyesiydi.

Spor Emekçileri Sendikası (Spor-Sen) 28 Aralık 2009’da kuruldu. Bu, 12 Eylül askeri darbesiyle kapanan Amatör Sporcular Derneği (ASD) örgütlenmesinin 30 yıl aradan sonra sendikal alandaki devamını ifade ediyordu. Sendikanın kurucu genel başkanlığını 70’li yıllarda Galatasaray’da oynadığı dönemde hakkını istediği, savunduğu için grev yapmakla suçlanan ve kulüpten uzaklaştırılan Metin Kurt yapıyordu. Aynı zamanda Sportmence dergisinin Yazı İşleri Müdürü olan Kurt, “Bugün görüyoruz ki spor artık günümüzde bir oyun değil, sporcu da oyuncu değil. Spora damgasını vuran burjuva rekabet ideolojisi sporu metalaştırmış, devasa bir spor sektörü oluşturmuş” diyordu.

Kurt’un 10 Ocak 2010’da ANF’de Sercan Kaya imzasıyla yayınlanan mülakatını yeniden yayınlıyoruz:

* Neden spor emekçileri sendikası?

- Türkiye’de sporda sadece 300-500 sporcunun ismi geçiyor. Oysaki sporla ilgili en az 500 bin kişi var. Bunların içinde antrenörü, temizlikçisi, saha bakımcısı, malzemecisi var. Biz spor emekçileri sendikasıyız. Futbolcular sendikası değiliz. Şimdi de aynı sistemle örgütleneceğiz. ASD üzerinden Spor-Sen’i kuruyoruz. Niçin Spor Emekçileri Sendikası’nı kuruyoruz, çünkü o zaman bizim teorimiz yanlıştı. Biz sporu amatör ve profesyonel olarak ayırıyorduk. Amatör ile profesyonel sporcular arasında bir ayrım olduğunu sanıyorduk. Daha sonra anladık ki sporcunun amatörü profesyoneli olabilir ama sporun amatörü, profesörü yok. Bugün görüyoruz ki spor artık günümüzde bir oyun değil, sporcu da oyuncu değil. Spora damgasını vuran burjuva rekabet ideolojisi sporu metalaştırmış, devasa bir spor sektörü oluşturmuş. Bu reel gerçek karşısında bizim sadece oyunu savunmamız sadece bir hayalperestlik. Bu gerçekçi durum karşısında o zaman bu insanları biz burada çalışan çalıştırılan umutlandırılan bu insanların geçmişini geleceğini güvence altına almak zorundayız. Bu da ancak sendikayla olur.

* Bu fikir nasıl ortaya çıktı?

- Arkadaşlar ‘gel Sportmence dergisini tekrar çıkartalım. Sen de onun yazı işleri müdürüsün. Bu dergi yarım kalan maçın devamı olacak’ dediler. Sportmence’yi yeniden çıkarmaya başlayarak, otuz yıl önce kaldığımız yerden devam etmeye başladık. Bu dergiyle birlikte spor emekçileri sendikasının zemini de oluştu. Sportmence’nin üç sayısını çıkardık. Daha sonra bu noktaya geldik. Dergilerin sayılarını DİSK’e götürdüm. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve Genel Sekreteri Tayfun Görgün ilgiyle karşıladı. Spor-Sen’in kurulması için bize her türlü desteği vereceklerini söylediler. Oradan yüreklenerek, biz bu adımı attık.

* 30 yıl önce bıraktığınız yerden devam ediyorsunuz…

- Otuz yıl önce de biz yine DİSK’in özelikle Maden-İş’in desteğiyle ASD’yi yukarıya taşımıştık ve 70 bin sporcu örgütlemiştik. 12 Eylül darbesi olmasaydı, 12 Eylül günü biz Ankara’da genel kurul yapacaktık. Bu genel kurulda amatörlüğü kaldırıp, bütün sporcuları kapsayacaktık.

* ASD örgütlenmesi ne zaman, nasıl başladı?

- Aslında sporda örgütlenme süreci 1970’li yıllarda başlar. Futbolcular sendikası vardı. Ama bunların futbolcularla alakası yoktu. Sadece bazı kesimler kişisel çıkarları için böyle bir sendika kurmuşlar. Biz buna tepki olarak demokratik kitle örgütlerinin desteğiyle ASD’yi kurduk. 1976 yılında Galatasaray’da grev yaptıktan sonra biz ayrılmak zorunda kaldık. Ardından Kayseri’ye gitmiştik. 1978 yılında ben futbolu bıraktıktan sonra İstanbul’a geldim. DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’le görüştüm. O zaman Politika gazetesi çıkıyordu. Maden–İş çıkarıyordu. Kemal Türkler bu olaya çok sıcak baktı. Ve bütün desteğini sporcu örgütlenmesine sundu. Politika gazetesi de bize sadece sporcuları örgütlememiz için bir sayfa verdi. DİSK’in desteğiyle 12 Eylül’e kadar 70 bin sporcu örgütledik. Bu sporcuların içerisinde ulusal sporcular çoğunluktaydı. Buna tabandan örgütlenerek ulaştık. 

* Geçmişle günümüzü karşılaştırırsak işiniz zor mu kolay mı?

- İşin zorluğu kolaylığı beni hiç düşündürmüyor, güzelliği düşündürüyor. Çünkü mücadele pratiğinden gelen kişiler her zaman şunun bilincindedir, mücadele toplumsal, fatura tek başınadır. Bu faturayı göze aldığımız için biz bu yolda yürüyoruz. Başımıza gelecekler o gün nasıl hoş geldi sefa geldiyse, yine hoş gelip sefa gelecektir. Bizi mutlu edecektir. Yeter ki mücadele kaybedilmesin, mücadele azim ve kararı bitmesin.

SPORCULAR BİZİ BEKLİYOR

* Sporcular böyle bir örgütlenmeye yanaşacak mı?

- Bir defa ASD 70 bin sporcunun örgütüydü. Bunların hepsi mi ortadan yok oldu, hepsi mi döndü? Şu anda bunu duyar duymaz günde en az yirmi-otuz telefon alıyorum. Ülkenin değişik yerlerinden arayanlar var. Dört gözle bizi bekliyorlar. Sportmence’nin potansiyelinden ben bu işin farkındayım. Demokratik kitle örgütlerini, taraftar gruplarını arkamıza almış durumdayız. Bu çalışmalar yapıldı. Bugün tabanda bizden işaret bekleyen yüzlerce binlerce sporcu var. Şu anda bu formaliteleri yerine getirdiğimiz andan itibaren bir hafta içinde en az bin üyemizin olacağını kesin söyleyebilirim.

TABANDAN TAVANA ÖRGÜTLENECEĞİZ

* Programınız hazır mı?

- Örgütlenme programını hazırladık. Bu programda öncelikle Spor Kurultayı’nı toplayacağız. Bu kurultaya hukukçular da gelecek. Spor hukuku üzerinde çalışma yapacağız. Yani sporcuların bugün spor sektöründe çalışan işçi olduklarından yola çıkarak, sporculara özel koşulları içerisinde bir Spor İş Yasası taslağı hazırlayacağız. Bu taslağı da Meclis’ten geçirmek için çalışacağız. Bu arada örgütlenme çalışmamız da var. Tabandan tavana doğru bir örgütlenmeyi yapacağız.

* Kuruluş bildirgenizde ‘Sporu sorgulayacağız’ diyorsunuz…

- Finans kapitali sporu; halkı avutan, uyutan bir afyon görevindedir. Ve gençlerin en temel hakları olan oyun alanlarından yoksun kalmasına yol açan bir araçtır. Bugün atılan her gol emekçi kalesine gidiyor. Stadyumlar bugün postmodern bir tapınak görümündedir. Buraya kitleler maç izlemeye, zevk almaya gitmiyorlar, adeta ayine gidiyorlar. Finans kapital spor; şike, doping, kumar, siyaset, mafya, şiddet, küfür demektir. Bizler sporu emekçisi olan ve taraftarıyla özdeşleşen, bütünleşen ve insanı yoksullaştıran değil zenginleştiren bir eylem haline dönüştürmeye çalışacağız.

SPOR-SEN YILDIZLARA DA GEREKLİ

* Spordaki ilişkiler nasıl?

- Kurumlaşmış spor organizasyonları kişiyi yarıştırmaya 12 yaşından başlıyor. Orada kesinlikle eğitim söz konusu değil. ‘Gençleri kahve köşesinden kurtaracağız’ diyorlar. Bu çocuklar yarıştırılıyor. Hiçbir güvenceleri yok. Antrenman nedeniyle kimisi okulundan, kimisi çıraksa işinden kalıyor. Şimdi bu çocuklar belli bir yaşa geldikleri zaman içlerinden kendi yetenekleriyle bir noktaya gelen sporcular çıkabiliyor. Bunları başka kulüpler istiyor. Kulüp bunlara hiçbir eğitim vermediği, olanak sunmadığı halde bunlardan yetiştirme bedeli altında para istiyor. Bu parayı ödemeden o sporcular istedikleri yerlerde çalışamıyorlar. İlişki böyle. Yani halen bugün spordaki ilişkiler sermaye emek ilişkisi değil. Köle efendi ilişkisidir. 

* Peki Fenerbahçeli Semih çıkışında haklı mı?

- Semih en demokratik hakkını kullanmıştır. Ama Fenerbahçe kulübünün asistanı açıklama yapıyor, ‘Semih boş mukaveleye imza atsın, Fenerbahçeli olduğunu kanıtlasın’ diyor. Yav kardeşim bu adamın Fenerbahçe’de oynaması için Fenerbahçeli mi olması gerekiyor? Bu profesyonel bir işçi kardeşim. Biz boş mukaveleye imza atma döneminin kapandığını düşünüyorduk. Sendikamız belli bir güçte olsaydı bugün Fenerbahçe kulübünün o açıklamayı yapma şansı olmazdı. İşte onun için demek ki güçlü bir spor örgütlülüğüne ihtiyaç var. Bu örgüt yıldız konumdaki sporcular için de gerekli.

* Sporcuların dünyada örgütlenmesi nasıl?

- Değişik ülkelerde var. Ama yine onlar da profesyonel statüdekiler örgütlenmiş. Ben Galatasaray’da isyan ettiğim zaman bana şu eleştiriyi getirmişlerdi, ‘ya kardeşim batıda da böyle’. Orda da yanlış. Spor-Sen kökeni itibariyle muhalif bir örgüt. Daha insanca bir spor ortamı yaratılması için mücadele edecek ve seyircileştirilmiş gençlik yerine, oynayan gençlik ve oynatılan yerine oynayan, seyircisiyle bütünleşmiş sporcu. Uzman ekipten oluşan yeni bir spor yapılanması hedefliyoruz.

* Galatasaray’da greve gittiniz, şimdi de greve gidilir mi?

- Gidilir. Şimdi şunu bir defa kesin olarak vurgulamak istiyorum, bu geçmişten daha acil durumdadır. Şu gün spor kamuoyu 300-500 tane tavandaki sporcuyla ilgileniyor. Onları spor yapısı sanıyor. Tavan alemde de, taban ne alemde kardeşim.

Spor özünde oyun olması gereken bir olay. Biz mahallede sabahtan akşama kadar oynardık ve çok mutluyduk. Ama ne zaman ki spor ortamına girdik orada bir baktık ki iş öyle değil. Çünkü ödül var, kazanma var ve rekabet var. 1930’da yayımlanan spor reform bildirisinde spor üç konuda; ticari bir kazanç hırsını yayması, bedeni aşırı yorması, gençleri entelektüel değişmenin gerisinde bırakması konularında suçlanmıştır. Biz bunlarla mücadele edeceğiz. Yani biz sosyal etkinlik alanı olarak alıyoruz sporu, sanat ve kültürden soyutlamıyoruz. Bu alanı değerlendirip, bu alanda bugüne kadar ses ve söz sahibi olmamış işçi sınıfını bu alanda var etmeye çalışacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder