29 Ağustos 2012 Çarşamba

Pozantı mağduru iki çocuğa 34 yıl hapis

MELİHA GÜNDÜZ / Mersin - Uygulamada yetişkinlerin yargılandığı ağır cezadan farklı olmayan Mersin 1. Çocuk Mahkemesi, aylardır tutuklu olan Pozantı mağdur iki çocuğa 34 yıl hapis cezası verdi. 

Taciz, tecavüz, işkence ve kötü muamele ile gündemden gündem olan Pozantı Cezaevi mağduru Kürt çocukları AKP rejiminin mağduru olmaya devam ediyor. 

Mersin’in merkez Akdeniz ilçesi hal mahallesinde ikamet eden 17 yaşındaki Van Bahçesaray doğumlu Pozantı mağduru Hasan Şeker adlı çocuk ile Şevket Sümer mahallesinde ikametgâh eden Siirt Eruh nüfusuna kayıtlı 16 yaşındaki Ahmet Budak’adlı çocukların yargılandığı davada mahkeme ceza yağdırdı.

Aralarında “örgüt üyeliği” ve “örgüt propagandası”, “gösteri ve yürüyüş kanuna muhalefet” gibi iddiaların olduğu 7 ayrı suçlamaya konu olan çocuklar hakkında 40 yıl hapis cezası isteniyordu. Şubat ayından beridir tutuklu olan her iki çocuktan Hasan Şeker daha önce 6 ay, Ahmet Budak ise 5 ay Pozantı Cezaevinde kalmışlardı.

Karar duruşması bugün Mersin 1. Çocuk Mahkemesi’nde görüldü. Mahkeme Budak’a 10 yıl, Şeker’e ise 24 yıl hapis cezası verdi. Mahkemeye girmek isteyen ailelere ise polis izin vermeyerek, saldırıda bulundu.

Türk yargısı son 9 ayda en az 30 Pozantı mağduru çocuğu gözaltına alırken bunlardan 15’ini tutukladı. Özellikle Mersin ve Adana mahkemeleri ile polisleri sık sık Kürtlere yönelik düşmanca tavırları ile gündeme geliyor. 

Suriyeli Albay: 'Saldırılar Apaydın kampında planlandı'

Hatay - Hatay'da Suriye'den kaçan üst düzey asker ve güvenlik görevlilerinin kaldığı, ancak CHP milletvekillerinin bile girmesine izin verilmeyen Apaydın kampında, Suriye'de yaşanan saldırıların planlandığı iddia edildi. Kampa sahte kimlikle giren Rus Pravda gazetesi muhabirine konuşan Suriyeli Albay Malik El Kurdi, Suriye Ulusal Güvenlik binasına düzenlenen ve üst düze 3 Suriyeli yöneticinin öldürüldüğü saldırının bu kampta planlandığını açıkladı. 

Türkiye'de günlerdir tartışılan ve kimsenin alınmadığı Hatay'daki Apaydın kampına giren Rus Pravda gazetesi muhabiri Daria Aslamova, Suriye Ordusu'ndan kaçan askerlerden Albay Malik El-Kurdi ile konuştu. Albay Kurdi, Suriye Ulusal Güvenlik binasına düzenlenen ve üst düzey 3 Suriye yöneticisinin öldürüldüğü saldırının bu kampta planlandığını açıkladı.

Pravda Gazetesi'nin haberine göre, Rus gazeteci Apaydın Kampı'na girerken Fatma kod adını kullandı. Gazeteciye Hassan isimli muhalif bir gazeteci yardım etti. 

Rus Gazeteci, Suriye Ordusu'ndan kaçan askerilerin bu kampta Türkiye, Amerika ve İngiltere istihbaratının yardımıyla eylem yaptıklarını şöyle aktardı:

"Bu kampta Türk, Amerikan ve İngiliz istihbarat birimlerinden elde ettikleri bilgileri değerlendirerek Suriye topraklarında yapılacak operasyonları planlıyor. ABD ve diğer ülkelerden gelen haberleşme araçları da bu kampta bulunuyor. El Esad Batılı bir medya kurumuyla yaptığı görüşmeleri bu kamptaki çadırından gerçekleştiriyor. Kampa sadece Suriye ordusundan saf değiştiren askerler alınıyor."

Esad karşıtı silahlı grupların iki numarası olan Albay Malik El-Kurdi ile konuşan Aslamova, Suriye Ulusal Güvenlik Binasına yapılan saldırının da bu kampta planladığını belirtti.

Bern’de Kürt kadınları sendika binasını işgal etti

BERN - İsviçre’nin başkenti Bern’de, PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulamasına dikkat çekmek isteyen bir grup Kürt kadını Unia sendikası binasını işgal etti. 

İsviçre’nin en büyük işçi sendikası Unia’nın merkezi Bern binasına saat 14.00 sıralarında gelen bir grup Kürt kadını, binada işgal eylemi başlattı. PKK lideri Abdullah Öcalan’a karşı 197. gününe giren ağırlaştırılmış tecrit uygulamasına dikkat çeken kadınlar, Öcalan lehine sloganlar attı. Bina içerisinde Öcalan tecridine dikkat çeken büyük bir pankartı cama asan kadınlar, ardından oturma eylemine geçerek sendika yetkilileri ile görüşme talebinde bulundu. 

SENDİKA YETKİLİLERİ İLE GÖRÜŞEREK DOSYA SUNDULAR

Binada bulunan sendika çalışanlarının büyük ilgiyle izlediği eylemde sendika yetkilileri kadınların talebine olumlu yanıt vermesi üzerine kadınları temsilen bir heyet yetkililerle görüştü. Görüşmede Kürt kadınları Öcalan üzerindeki tecrit ile Kürdistan’daki gelişmeler hakkında bilgi vererek, bir de dosya sundu. 

‘KÜRT SORUNUNUN BARIŞÇIL ÇÖZÜMÜ KONUSUNDA SENDİKA OLARAK KÜRT HALKININ YANINDAYIZ’

Görüşme ardından Unia Bern temsilcisi Barbara Rimmi, eylemi düzenleyen kadınların yayına gelerek burada kısa bir konuşma yaptı. Rimmi, “Bugün Kürt kadınları sendikamıza gelmiş bulunmaktadır. Kürt sorunu ve son süreçte yaşanan gelişmeler hakkında bize bilgi verdiler. Kürt sorunun demokratik çözümü konusunda, sendika olarak Kürt halkının yanındayız” dedi. 

Eylemi ‘Kürt kadınlarının sendikalarına ziyareti’ olarak tanımlayan Rimmi, bundan memnuniyet duyduklarını belirterek, Kürt kadınlarının duyarlılık talepleri konusunda ise, “Ben Bern Unia temsilcisi olarak, Unia gazetesinde Kürt kadın hareketinin yapmış olduğu bu ziyareti, Kürt sorunu ve Abdullah Öcalan üzerindeki tecride ilişkin, verilen dosyayı da dikkatte alarak haberleştireceğim” dedi. 

Kürt kadınları da sendika yetkilileri tarafından kabul edilerek, duyarlılık gösterilerinden ötürü memnuniyetlerini dile getirerek, Öcalan lehine attıkları sloganlarla eylemlerine son verdi. 

Her hangi polisiye müdahalenin yaşanmadığı eylem, kadınların sendika binasını terk etmeleri ile son buldu. 

Gerillalar Oramar Karakoluna baskın düzenledi

Behdinan - Şemdinli (Şemzinan)-Yüksekova (Gever) hattındaki alan denetimlerine devam eden HPG gerillalarının Oramar karakoluna yönelik eylem gerçekleştirdiği duyuruldu.

HPG Basın-İrtibat Merkezi (HPG-BİM) açıklamasına göre 26 Ağustos günü saat 16.00 sularında Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde bulunan Oramar karakoluna yönelik HPG gerillaları tarafından bir eylem gerçekleştirildi. Hedef alınan noktaların etkili bir şekilde vurulduğunun belirtildiği eylemdeki Türk ordu kayıplarının tespit edilemediği bildirildi. 

Türk ordusunun bombardımanları hakkında da bilgi verilen HPG-BİM açıklamasında, “28 Ağustos günü 11.00-12.30 saatleri arasında Çarçela’ya bağlı Şûte alanına yönelik işgalci TC ordusu tarafından obüs ve havan toplarıyla bir bombardıman düzenlenmiştir” denildi. Açıklamada bombardıman sonucunda alanda başlayan orman yangınının halen devam ettiği bildirildi. 

ÇEMÇE’DE PUSULAMA

Türk ordusunun Serhat alanındaki operasyonları hakkında da bilgi veren HPG-BİM, Çemçe alanında yoğun pusulama faaliyeti yürütüldüğünü bildirdi. 

27 Ağustos günü Kars’ın Kağızman ilçesiyle Ağrı arasında bulunan Çemçe alanında işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır” ifadelerine yer verilen HPG-BİM açıklamasında operasyonun alandaki zomların çevresinde pusulamalar şeklinde devam ettiği bildirildi. 

Karakol komutanı firar etti iddiası

Şemdinli - Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Tekeli Taburu’na bağlı Kayalar (Katona) Karakolu komutanının, PKK'nin saldırı yapacağı haberi ardından firar ettiği iddia edildi. 

ANF’nin edindiği bilgilere göre HPG gerillalarının PKK’nin silahlı mücadeleyi başlattığı 15 Ağustos 1984 atılımının yıldönümünde saldırı düzenleyeceği ihbarı üzerine, Kayalar Karakol komutanı firar etti. 

Türk hükümeti henüz olaya ilişkin bir açıklama yapmazken, Türk ordusunun firar eden komutanın yerine bir yüzbaşı gönderdiği bildirildi. Komutanın akibeti bilinmiyor.

Sözkonusu karakol İran ile Türkiye sınırındaki Şehidan bölgesinde bulunuyor. 

Türk hükümeti ve ordusu çatışmaların boyutlarını ve asker kayıplarını gizlemeye devam ederken, Hakkari’de gerillanın denetimindeki alanlar giderek genişliyor. Şemdinli’de geniş bir alan 23 Temmuz’dan beri, Çukurca’da 4 Ağustos’tan beri ve Hakkari merkeze bağlı bazı alanlar ise 16 Ağustos’tan beri gerilla denetiminde bulunuyor.

28 Ağustos günü Diyarbakır’da gündemdeki gelişmeleri değerlendiren BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Şemdinli ile Çukurca arasındaki 300-400 kilometrelik bir alanın gerillanın denetiminde olduğunu söyledi.

Her gün yol kontrolleri ve eylemlerin yapıldığı bölgenin gerillanın denetiminde olduğunu gösteren başka bir gelişme daha yaşandı. Şemdinli merkezinin tam üstünde bulunan ve merkeze yaklaşık 1 km uzaklıkta olan Goman tepesine HPG bayrağı dikildi. 

HPG-BİM: Antep saldırısının failleri yargılanacak

Behdinan - HPG Basın İrtibat Merkezi Sözcülüğü yaptığı açıklamada, 20 Ağustos günü Antep’te 8 kişinin ölümüne 60’ı aşkın kişinin yaralanmasına yol açan patlamanın faillerinin Ankara’da olduğunu belirterek, “Yeşil Ergenekon işi” dedi. Sözcülük, saldırının faillerinin Kürt hareketi tarafından ortaya çıkararak yargılanacağını söyledi. 

HPG’nin saldırı ile hiçbir ilgilerinin olmadığını açıklaması ve KCK’nin de patlamayı kınamasına rağmen, hareketlerinin hedef alınmaya devam ettiğini ifade eden HPG-BİM sözcülüğü, “HPG’nin Antep’te işlenen vahşi saldırıyla hiçbir ilgisi bulunmamaktadır” dedi. 

Antep’teki patlamanın en çok iktidarın işine yaradığına dikkat çeken HPG-BİM sözcülüğü, “Kürdistan özgürlük hareketi 2012 yılını ciddi gelişecek bir yıl olarak ele aldı ve adım adım bu ciddiyete denk bir eylemlilik içerisinde oldu, olmaya da devam ediyor” dedi. 

Kürdistan’ın birçok yerinin gerilla denetiminde olduğunu vurgulayan HPG-BİM sözcülüğü, 2012 yılı gerilla eylemlerinin yarattığı tabloyu şöyle özetledi: “Artık yollara halkımıza el uzatanlar, düşmanla direk ilişkide olan hain ve işbirlikçiler ile devletin memurları istedikleri gibi artık Kürdistan’da cirit atamamaktadırlar. Yine Kürdistan’ın yer altı ve yer üstü zenginliklerini talan eden tüccarlara da artık izin verilmemektedir. Her gün bir yerlerde bu gaspçıların -ki bunlar halkımızın kanı üzerinde bunca parayı kazanmaktadırlar-serbest hareket etmelerine ve Kürdistan’ı sömürmelerine izin verilmemektedir. En önemlisi de AKP’nin SS’leri olan polisleri ile istedikleri bir hareket edememektedirler. Bununla birlikte halka karşı alenen suç işleyen AKP’liler Kürdistan’da artık eskisi gibi dolaşmayacak ve hareket edemeyeceklerdir.”

Özgürlük mücadelesi tarihinde eşine ender rastlanılan alan hakimiyetini daha fazla derinleştirmek için HPG’nin “devrimci operasyonlar” başlattığını kaydeden sözcülük, AKP rejimin dış politikasında yaşadığı fiyaskoya da dikkat çekerek, Türkiye’nin tüm komşularıyla, özellikle de İran, Irak ve Suriye ile ilişkilerinin bozulduğunu hatırlattı. HPG-BİM sözcülüğü, “Ortadoğu’da hemen TC devletine komşu olan bu üç ülke Türkiye için artık güvenlikli liman olmaktan çıkmış ve durumlar tersine dönmüştür” dedi. 

Türk devletinin hiçbir süreçte bu kadar sıkışmadığını ifade eden sözcülük, Suriye’deki Kürt kazanımlarına da işaret ederek, AKP rejimin “alelacele Antep’teki faşizan saldırıyı yaptığını” söyledi. 

Sözcülük, saldırı ardından yetkililerin açıklamaları ve egemen medyadaki yayınlara işaret ederken, saldırı sonrası yapılan suçlamalar ile birkaç gün sonra “araştırmalar sonucu elde edildiği iddia edilen” suçlamaların aynı olduğuna dikkat çekti. 

HPG’nin Ramazan bayramı boyunca eylem yapmayacakları yönünde yaptığı açıklamayı da hatırlatan sözcülük, “Antep’teki katliam kimin işine yaramıştır? Kimler bu olaydan yararlanmıştır? Kimler zarar görmüştür?” diye sordu. Sözcülük, Antep’teki katliamın en çok AKP ve Erdoğan’ın ve bir bütün olarak “Yeşil Türkçülerin” işine yaradığını kaydederek, sonrasında geliştirilen ırkçı saldırılara dikkat çekti. 

HPG-BİM sözcülüğü, “Antep’te yaşanan patlama bir katliamdır. Vahşettir. Ancak Antep patlamasını yapanları ne Suriye’de aramaya gerek vardır, ne de İran’da. Ve ne de Kürdistan dağlarında. Aranacak tek bir yer vardır o da: AKP’nin siyaset merkezidir. Başbakan ve yanı başında duran danışmanlarıdır. Nasıl ki Roboski katliamın faillerini Şırnak’ta arama yerine AKP merkezinde aramak gerekiyorsa, Antep olayını da bizatihi Başbakan Erdoğan’ın kendisinde aramak gerekir” dedi. 

Sözcülük, Kürt hareketinin Antep olayını tüm boyutları ile açığa çıkararak “Türkiye ve Kürdistan kamuoyuna sunacaklarını” belirterek, bu “suç şebekesini adaletin önüne çıkaracaklarını” kaydetti. Sözcülük, “Adalet er ya da geç tecelli edecektir” dedi.

Bern’de Kürt kadınları sendika binasını işgal etti

BERN - İsviçre’nin başkenti Bern’de, PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulamasına dikkat çekmek isteyen bir grup Kürt kadını Unia sendikası binasını işgal etti. 

İsviçre’nin en büyük işçi sendikası Unia’nın merkezi Bern binasına saat 14.00 sıralarında gelen bir grup Kürt kadını, binada işgal eylemi başlattı. PKK lideri Abdullah Öcalan’a karşı 397. gününe giren ağırlaştırılmış tecrit uygulamasına dikkat çeken kadınlar, Öcalan lehine sloganlar attı. Bina içerisinde Öcalan tecridine dikkat çeken büyük bir pankartı cama asan kadınlar, ardından oturma eylemine geçerek sendika yetkilileri ile görüşme talebinde bulundu. 

Binada bulunan sendika çalışanlarının büyük ilgiyle izlediği eylemde sendika yetkilileri kadınların talebine olumlu yanıt vermesi üzerine kadınları temsilen bir heyet yetkililerle görüşmeye başladı. Devam eden görüşmede kadınların, Öcalan tecridine dikkat çekerek, sendikadan bu duruma karşı duyarlı olunmasını istemeleri bekleniyor. 

Eylem devam ederken, her hangi bir polisiye müdahalenin söz konusu olmadığı, sendika yetkililerinin de polise müdahale gibi bir talepte bulunmadıkları bildirildi. 

Görüşme ardından kadınların kısa bir açıkla yaparak eylemlerine son vermeleri bekleniyor. 

Robert Fisk: Deraya’da gerçekler anlatılandan farklı

LONDRA - İndependent gazetesinin deneyimli Ortadoğu muhabiri Robert Fisk, Suriye'de hafta sonu 245 kişinin katledildiği Şam'a bağlı Deraya kasabasına girdi. Kasaba sakinleriyle konuşan Fisk, tanıklıkların katliamı silahlı muhaliflerin işlediğine yönelik iddiaları güçlendirdiğini belirtti. 

Robert Fisk, Suriye ordusunun koruması altında girdiği, "Hayaletlerin ve yanıtsız soruların şehri" olarak tanımladığı Deraya'da yaşayanların anlattıkları hikayenin, katliamla ilgili dünyada dolaşan haberlerden farklı olduğunu yazdı. Kasaba sakinlerine göre, Deraya'da katliama "başarısız bir esir takası pazarlığı" neden olduğunu kaydeden Fisk, konuştuğu tanıklıkların da katliamın failinin Özgür Suriye Ordusu'na bağlı militanlar olduğuna yönelik iddiaları güçlendirdiğini belirtti.

Fisk’in konuştuğu kasaba sakinleri, rejim birlikleri kasabaya girmeden önce Özgür Suriye Ordusu’nun askerleri ve sivilleri rehin aldığını, silahlı muhalifler ve Suriye ordusu arasında 'esir takası müzakereleri' yapıldığını anlatıyor.

Müzakerelerle ilgili hiçbir resmi açıklamanın yapılmadığı belirtilen Fisk, anca Independent’a konuşan bir Suriyeli yetkilinin “Uzlaşı için tüm olasılıkları tükettikleri” söylediklerini aktardı. 

Derayalılara göre, rejim birlikleri ile akrabalıkları bulunduğu için muhalifler tarafından rehin alınan siviller ve askerler ile ordunun elindeki esirlerin takas edilmesi için her iki taraf da girişimlerde bulunmuş ancak görüşmeler sonuçsuz kalmış. Fisk, Suriye ordusunun görüşmelerin sonuçsuz kalması üzerine Deraya’ya operasyon başlattığını kaydetti. 

Fisk, askerlerden uzak görüştüğü katliamda yakınlarını yitirenlerin, öldürme olaylarının ordu kasabaya girmeden önce başladığını söylediklerini, cesetlerin bazılarının rejim birliklerine ve postacılara ait olduğuna dikkat çekerek şu yorumda bulundu: “Anlatılanlar doğruysa silahlı kişiler Suriye ordusu mensupları değil, silahlı isyancılardı.”

Diyarbakır'da iki günde 3 hastaya böbrek nakli

Amed - Diyarbakır  Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ Nakil Merkezi tarafından yapılan böbrek nakilleriyle 3 hasta yeniden hayata tutundu.

Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Yusuf Yağmur yaptığı açıklamada hastane bünyesinde ilk kez nakil hizmetine başladıklarını ve 2 gün içerisinde 3 hastaya böbrek nakil ettiklerini belirterek, bu nakilerin devam edeceğini söyledi. 

Organ naklinin önemine dikkat çekilen açıklamada, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastasenin hastalar için umut kaynağı olduğu vurgulandı. Diyarbakır’da yaklaşık 600 hastanın diyalize bağlı olduğunu belirten Yağmur, bunların 60 tanesinin kaydının olduğunu yakın zaman içerisinde ise 10 tanesi için böbrek nakli yapacaklarını söyledi. Pek çok hastanın sağlıklı bir organ nakli bulabilmek amacıyla beklediklerine vurgu yapan Prof.Dr. Yağmur, "Ülkemizde ve dünyada, her yıl çok sayıda insan organ yetmezliği ile karşı karşıya kalıyor. Buna karşılık, verici sayısının yeterli seviyede olmaması organ nakline olan ihtiyacı artırıyor. Kadavradan yeterli bağışın yapılmaması, canlı vericilerden nakil yapılmasını zorunlu kılıyor. Ayrıca, organ nakli bekleme listesine eklenen kişi sayısıda her geçen yıl çoğalıyor. Pek çok hasta sağlıklı bir organ bulabilmek umuduyla bekliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunu olan organ nakli konusunu misyon edinen Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi, yeni açılmasına rağmen nakil olmak için başka illere gidemeyen hastalarımıza umut olmuştur" dedi.

Organ nakil ekiplerinin çok güçlü olduğunu ve bu ekiple bir çok başarılara imza atacaklarını da sözlerine ekleyen Yağmur, sırada böbrek nakli bekleyen hastalar için de seferber olduklarını söyledi.

Doğubayazıt'ta silahlı saldırı, bir kişi öldü

Ağrı - Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde sabah saatlerinde kaldırımda yürüyen Resul Bozboğa (50) adlı vatandaş, uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitirdi. 

Alınan bilgilere göre, bugün sabah saatlerinde Doğubayazıt ilçesinde Ağrı Caddesi üzerinde bulunan Karayolları 123'üncü Bölge Müdürlüğü önündeki kaldırımda yürüyen Resil Bozboğa, henüz kimliği belirlenemeyen bir kişinin silahlı saldırısı sonucu öldürüldü. Bozboğa'nın cesedi olay yerine gelen ambulansla Doğubayazıt Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

Irak'ta 5 kişi daha idam edildi

Bağdat - Irak’ta Salı günü idam edilen 21 kişinin ardından bugün de 5 kişinin idam edildiği bildirildi. 

Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre biri Suriyeli olmak üzere 5 kişi bugün idam edildi. Adalet Bakanlığı sözcüsü Haydar el-Saadi, bu kişilerin “terörizm” suçlarından mahkum olduklarını söyledi. 

28 Ağustos günü de 3’ü kadın 21 kişi “terörist eylemlerde bulundukları” gerekçesiyle idam edilmişti. 

BM İnsan Hakları Komiseri Navi Pillay’ın idamların durdurulması çağrısına rağmen AFP’ye göre yılın başından bu yana en az 96 kişi infaz edildi. Irak’taki yargılamaların şeffaf olmadığı eleştirisi yapılıyor. 

Irak Anayasası’na göre idamın gerçekleşmesi için Devlet Başkanı Celal Talabani ile iki yardımcısı Tarık El Haşimi ve Kudeyr El Kuzay’dan oluşan Başkanlık Konseyi’nin imzası gerekiyor. Talabani daha önce idama karşı olduğunu söylemişti. Sünni olan Tarık El Haşimi ise hakkındaki tutuklama kararından sonra Güney Kürdistan’a sığındı. Bu durumda Başkanlık Konseyi’nin tek bir üyesinin imzası idam için yeterli olarak görülüyor. 

Uluslararası Af Örgütü’ne göre 2011 yılında Irak’ta en az 68 tutuklu idam edildi. Af Örgütü 24 Temmuz’da yaptığı açıklamada El Anbar Eyaleti’nde 200’e yakın kişinin infazına onay verildiğini belirterek, idamların durdurulmasını istedi. 

Şii Başbakan Nuri El Maliki, ülkeyi diktatörlükle yönetmekle eleştiriliyor. Maliki aynı anda Başbakan, Ulusal Güvenlik Bakanı, İçişleri Bakanı ve Savunma Bakanı görevini yapıyor

Aydınlardan çağrı: Halkların iradesine saygılı olun

ANKARA - Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere ilişkin hazırlanan bildiriye imza atan 171 aydın, askeri müdahalelerin halkların özgürlük ve barışına katkı sunmak yerine çatışma alanlarının oluşmasına neden olduğunu belirterek, “Adil ve onurlu bir barış için Ortadoğu halklarının iradesine saygı gösterilmesini istiyoruz” dedi. 

Aralarında Ayhan Bilgen, Lale Mansur, Baskın Oran, Roni Margulies, Ahmet İnsel, Aydın Engin’in de bulunduğu 171 aydın Ortadoğu’da yaşan gelişmelere ilişin ortak bildiri yayınladı. Hazırlanan bildiriye ilişkin Mülkiyeliler Birliği’nde basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Ayhan Bilgen, Seydi Fırat, İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Türkiye Protestan Kiliseleri’nden İhsan Özbek, Başkent Kadın Platformu üyesi Fatma Ünsal, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Kemal Bülbül ve çok sayıda kurum temsilcisi katıldı. Aydınlar adına hazırlanan ortak bildiriyi Ayhan Bilgen okudu. Bildiride, birçok inanç, kültür ve medeniyetin doğup dünyaya yayıldığı Ortadoğu’da savaşların yaşanmasının insanlığın ortak utancı olduğu vurgulanarak, “Doğal kaynakları sömürülen, kendi gelecekleri ile ilgili kararları kendilerinin almasına fırsat verilmeyen tüm Ortadoğu halklarının gerçek bir değişim ve bahara ihtiyacı olduğu açıktır. Baskıcı yönetimler kadar onların bugüne kadar iktidarlarını sürdürmesine destek olan güçler de bugün Ortadoğu’da yaşanmaya devam eden acının sorumlusu ve suç ortağıdır” denildi. 

‘MÜDAHALE SAVAŞI DERİNLEŞTİRİR’

Bildirgede, askeri müdahalelerin halkların özgürlük ve barışına katkı sunmak yerine çatışma alanlarının oluşmasına neden olduğu belirtilerek, Afganistan ve Irak örnek olarak gösterildi. Bildiride şöyle denildi: “Adil ve onurlu bir barış için Ortadoğu halklarının iradesine saygı gösterilmesini istiyoruz.Müdahaleci tehdit algılarının bölgede savaşın daha ağırlaşmasına ve bedellerin artmasına yol açacağı bilinmelidir. İçinde yaşadığımız bölgenin karşı karşıya bulunduğu durum ve muhtemel daha tehlikeli gelişmelerden kaygı duyuyor ve herkesi duyarlı olmaya çağırıyoruz. Etnik nefret ve inançlara yönelik ayrımcı yaklaşımlara karşı, Türkiye toplumunun farklı kesimlerinin barışçıl çözümlerden yana tavır alması ve bu doğrultuda kalıcı bir inisiyatifin oluşması için bir araya gelmesi gerektiğine inanıyoruz.”

‘İNSANLARIN DOĞUŞTAN GELEN HAKLARI VERİLMELİDİR’

Hazırlanan bildirinin ardından kurum temsilcileri kısa değerlendirmeler yaptı. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Ortadoğu’da barış ihtiyacının olduğu bir dönemden geçildiğinin altını çizerek, “İnsanların doğuştan gelen hakları verilmelidir. Türkiye’de de savaş ortamı derinleşmektedir. Aynı şekilde Türkiye’de de farklı etnik kesimlerin ve inançların doğuştan gelen hakları verilmelidir” dedi. 

‘AKP VE MHP, MC HÜKÜMETİ GİBİ’

Geçmez’in ardından konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan ise vahim bir durum ile karşı karşıya olunduğunu söyleyerek, devleti yönetenlerin MGK toplantısında bir araya geldiğini, devletin MGK tarafından yönetildiği izlenimi verildiğini ifade etti. Türkdoğan, "Meclis başkanı anayasa çalışmalarını bir kenara bırakmış mutabakat önerileri ortaya atıyor. AKP ve MHP ise MC hükümeti gibi çalışıyor.Biz ise eşitlik, adalet, özgürlük ve barış demeye devam edeceğiz. Türkiye’de yaşayan farklı kesimlere karşı oluşturulmak istenen mutabakat boştur” ifadesini kullandı. Türkdoğan’ın konuşmasının ardından basın toplantısı sona erdi. 

Hazırlanan ortak bildiride imzası bulunan aydınlar ise şöyle: “Necati Abay, İrfan Açıkgöz, Orhan Adiyan, Servet Akbudak, İbrahim Akın, Kemal Akkurt, Sinecan Aksoy, Raşit Alaca, Şule Albayrakoğlu, Nurettin Aldemir, Cengiz Alban, Hamza Alpaslan, Necmiye Alpay, Remzi Altunpolat, Önder Aslan, Ömer Faruk Altıntaş, Hacer Ansal, Müjgan Arpat, Mehmet Atak, Şükrü Aslan, Yakup Aslan, Akın Atalay, Bülent Atamer, Cem Avaroğul, Adem Avcıkıran, Abdurrahim Ay, Azra Aydoğan, Erdoğan Aydın, Atilla Bahcıvan, Selim Baktıaya, Mehmet Balpetek, Hüseyin Barlas, Naime Erdem Başaran, Oya Baydar, Sema Bayraktar, Bahri Bayram Belen, Özgür Biçer, Kiraz Biçici, Ayhan Bilgen, Aydın Bodur, Mahmut Boynudelik, Suat Bozkuş, Hacı Mehmet Bulut, Hasan Buram, Kemal Bülbül, Nazar Büğüm, Fehim Caculi, Ayşen Candaş, Arif Ali Cangı, Osman Cem, Ergin Cinmen, Gülsüm Coşkun, Murat Çakır, Remzi Çalışkan, Mehmet Çelik, Yaşar Çelik, Mahmut Çetin, Nurgül Çetinkaya, Nevzat Çiçek, Ali Dağdelen, Yavuz Delal, Ayşegül Devecioğlu, Musa Dinç, Ahmet Dindar, Semra Doğan, Nusret Doğruak, Mustafa Durna, Koray Düzgören, Mustafa Eceviz, Aydın Engin, Robin Erdenci, Neşe Erdilek, Abdulbaki Erdoğmuş, Yalçın Ergün Doğan, Ergin Erkiner, Ali Erol, Turan Eser, Ergün Eşsizoğlu, Seydi Fırat, Melek Gölegenli, Tayfun Görgün, Mehmet Güç, Hülya Gülbahar, Ergün Gümrah, Talat Güneş, Sacit Güneş, Ali Ersin Gür, Gencay Gürsoy, Ayşen Fadimoğul, Ömer Faruk Hatipoğlu, Memduh Iğırcık, Murat Işık, Ertan İlden, Celal İnal, Selami İnce, Ahmet İnsel, Necdet İpekyüz, Kerem Kabadayı, Bereket Kar, Alev Karakartal, Şerol Karakaş, Halis Enis Karal, Ahmet Kardağ, Ümit Kardaş, Erol Katırcıoğlu, Osman Kavala, Bülent Kaya, Hasan Kayın, Mustafa Kaylı, Ferhat Kentel, Ferdan Keskin, Nurettin Kınık, Zafer Kıraç, Serdar Kurdu, Taner Koçak, Cevdet Köprülü, Mustafa Köse, Lale Mansur, Recep Karagöz, Roni Margulies, Hüseyin Mertoğlu, Nil Mutluer, Hasan Hüseyin Nallar, Meltem Oral, Baskın Oran, Oğuzhan Öğrük, Hüsnü Öndül, Yıldız Önen, İnsan Özbek, Asuman Özbek, Hasan Öztoprak, Veli Üstün, Ahmet Pekyen, Yıldız Ramazanoğlu, Veysel Saka, Ersin Salman, Esra Salmanlı, Suzan Samancı, Behsat Sapancı, Necdet Saraç, Murat Sofuoğlu, Nurettin Sönmez, Şiho Şahan, Sinan Şahin, Şehbal Şenyurt, Tacim Şimşek, Nurettin Şirin, Zeynep Tanbay, Doğan Tarkan, Nejat Taştan, Melek Ulagay Taylan, Sezai Temelli, Kenan Temir, Hacı Tonak, Taylan Tosun, Soner Tufan, Bülent Turan, Atilla Tuygan, Öztürk Türkdoğan, Durmuş Türkmen, Tolga Tüzün, Ufuk Uras, Şaban Uygun, Fatma Ünsal, Önder Üstübal, Adem Yakar, Zeynep Yalçın, Salih Yanaç, Mustafa Yelkenli, Mazhar Zümrüt” 

Rubarok-Şemdinli karayolu 'güvenlik' gerekçesiyle kapatıldı

Hakkari - Hakkari'nin Şemdinli ilçesi kırsalında 40 günü yakındır devam eden çatışmalar ve operasyonlar devam ederken, Derecik (Rûbarok)-Şemdinli (Şemzînan) karayolu askerler tarafından 'güvenlik' gerekçesiyle araç tarafiğine kapatıldı. 

Alınan bilgilere göre, Şemdinli kırsalında yaşann çatışmalar ve süren operasyonların ardından, Rubarok-Şemdinli karayolu, askerler tarafından kapatıldı. 

Rubarok'tan Şemdinli'ye gitmek isteyenler, 70 kilometre olan asfalt yol yerine, sınırda bulunan Boğaz Köy olu üzerinden yaklaşık 120 kilometre yol kat ederek Şemdinli'ye gidebiliyor.

Sırrı Sakık: TBMM Başkanvekili derhal istifa etmelidir

Amed - BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, katıldığı bir programda idamın geri getirilmesi ve BDP'lilerin dokunulmazlıklarını savunan AKP Kayseri Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un derhal istifa etmesini istedi. 

BDP'li Sakık, TBMM Başkanvekili Sadık Yakut'un 'idam geri getirilsin ve BDP'lilerin dokunulmazlığı kaldırılsın' sözlerine sosyal paylaşım sitesi twitter üzerinden yanıt verdi. 

Sakık, TBMM oturumlarında ayrımcı, düşmanca tavırlar ve söylemler sergileyen Sadık Yakut'un dokunulmazlıkların kaldırılması ve idam cezasını savunarak ırkçı, ayrımcı yüzünü bir tez daha ortaya koyduğunu belirtti ve Yakut'un tarafsızlığını yitirdiğini söyledi. 

Sakık, AKP Kayseri Milletvekili'nin de olan Yakut'un son açıklamalarıyla AKP'deki diğer 'şahinler' gibi geçmişteki milliyetçi cephenin bugünkü temsilcisi olduğunu belirterek derhal istifa etmesi gerektiğini ifade etti.

KCK Sosyal Alan Merkezi: Çocuklarınızı okula göndermeyin

Behdinan - KCK Sosyal Alan Merkezi, Kürt halkını, demokratik özerk Kürdistan sistemine geçiş için ‘asimilasyon karargahları’ olarak tanımladığı devlet okullarını reddetmeye çağırdı. Sosyal Alan Merkezi, Asuri, Ermeni, Suryani ve Çerkez halklarının da devletin asimilasyon politikalarına karşı mücadele ve karşı koyma sorumlulukları olduğunu hatırlattı. 

KCK Sosyal Alan Merkezi, Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de önümüzdeki günlerde başlayacak olan yeni eğitim-öğrenim yılına ilişkin yazılı bir açıklamada bulundu. Açıklamada, Türk devletinin, Kürt halkını teslim almak ve kimliklerine, inanç ve ideallerine ihanet ettirmek için her alanda geliştirdiği saldırıları pervasız bir biçimde devam ettirdiğini belirtildi. 

FAŞİZM VE SOYKIRIM

“Sömürgeci faşist TC, varlığını Kürdistan'ın sömürgeleştirilmesi ve Kürtlüğün bitirilmesi üzerinde bina etmiştir” denilen açıklamada, “ Faşizmin en katmerlisini geliştiren AKP Hükümeti”nin başta PKK lideri Abdullah Öcalan olmak üzere, Kürt Özgürlük Hareketi ile Kürt halkına karşı her alanda ‘soykırım’ geliştirdiği vurgulandı. 

Öcalan üzerinde en büyük soykırımı geliştiren Türk devletinin yüz yıllardır Kürt halkının varlığını inkar ederek imhaya tabi tuttuğu, diğer temel hakları gibi anadilde eğitim ve öğretim hakkını da elinden alarak faşizmini ilan ettiği vurgulanan açıklamada devamla şunlar belirtildi:

‘TARİH KÜRT HALKININ ÖZGÜRLÜĞÜNE TANIK OLMAKTADIR’

“Kürt halkının özgür kimlik ve kişiliğin vazgeçilmez özelliği olan anadilini yasaklayarak insan hakları ihlali ve suçunu işlemektedir. Kürt dili ve kültürüne karşı geliştirilen inkâr ve imha siyaseti soykırım düzeyine ulaşmıştır. Halkımızın geliştirdiği özgürlük mücadelesi tüm parçalarda zafere yakınlaşmış ve bir devrim sürecini yaşamaktadır. Tarih Kürt halkının özgürlüğüne tanık olmaktadır. Yaşanan bu devrimsel gelişmeler hayal olmayacak kadar gerçekleşmiş kazanımlardır. Büyük bedeller pahasına kazanılan bu değerlerin daha fazla geliştirilmesi ve korunması özgürlük mücadelesini her alanda daha da büyütmekten geçmektedir. 

‘GERİLLA DİRENİŞİ ONULU VE ÖZGÜR YAŞAM MÜCADELESİDİR’

Bu temelde AKP devletinin geliştirdiği inkar ve imha siyaseti karşısında gelişen gerilla direnişi özgürlük hayalimizi gerçekleştirmek ve özgür Kürt olarak yaşamak adına büyük bir direniştir. Özgürlük her insan ve topluluğun en tabii hakkı ise bu hakkın gaspı görkemli direnişi zorunlu kılar. Hak istenmez hak alınır anlayışıyla mücadele iradesini beyan etmek anlamlı ve onurlu bir duruş olacaktır. Halkımızın yıllardır özgürlüğü için katlandığı büyük acılar ve verdiği bedeller dikkate alındığında özgürlükten vazgeçmek, geri adım atmak asla mümkün değildir. Bir halkın uğruna kendini feda eden gençleri varsa o halkın onurlu yaşaması içindir. Şemdinli başta olmak üzere tüm alanlarda gelişen gerilla direnişi onurlu ve özgür yaşam mücadelesidir. Halkımızı bu direnişi layıkıyla sahip çıkmaya çağırıyoruz. 

‘DEVLETTEN BEKLENTİLERİNİZİ KESİN, DEMOKRATİK ÖZERK KÜRDİSTAN’IN İNŞASINI GELİŞTİRİN’

Biz sosyal alan merkezi olarak halkımızın bugüne kadar bu onurlu mücadelede gösterdiği kahramanlık karşısında saygıyla eğiliyoruz. Ve diyoruz ki düşmanın dayattığı inkâr, imha ve asimilasyon politikalarına karşı tam bir devrimci duruş içerisinde olmalıdır. Yani devletten beklentilerini kesmeleri ve demokratik özerk Kürdistan’ın inşasını geliştirmeleridir. Her alanda kendi kendine yetme, özgücüne dayalı yaşama ve kendi kurum ve kuruluşlarını dolayısıyla demokratik özerk Kürdistan sistemine geçmelidir. 

‘ÇOCUKLARINIZI ASİMİLASYON KARARGAHLARINA GÖNDERMEYİN’

Bunun en temel adımı devletin kimlik ve kişiliğimizi inkâr merkezleri olarak işlev gören mevcut devlet okullarını reddetmesi ve çocuklarını bu asimilasyon karargahlarına göndermemektir. Yine bu karargahlarda işlenen insanlık suçu olan asimilasyon suçuna ortak olan öğretmenler de ivedilikle bu suç pratiğinden vazgeçmeli ve kendi öz sistemi içerisinde yer almalıdır. Hiçbir gerekçe ile bu insanlık suçuna ortak olunamaz. Gelinen aşamada Kürt halkı bu suçu ve suçluları kabul etmeyecek ve tahammül göstermeyecektir. Kürt halkı Türk olmaya mahkûm ve mecbur değildir. Kürt halkının da diğer halklar gibi bir kimliği, kültürü ve dili vardır ve bununla da gurur onur duyuyor. Bunu kabul etmemekle de kalmayıp hayasızca yaklaşarak küfreden bir devlet ve partisini hangi vicdan ve ahlakla kabul edebiliriz ki. Biraz kendine saygısı olanlar bu hakaret ve saygısızlık karşısında gereken cevabı eylemci pratiği ile vermeli sokaklarda olmalıdır. 

‘DOST VE DEMOKRATLAR TERCİHLERİNİ NETLEŞTİRMELİDİR”

Devletin halkımıza ve halklarımıza reva gördüğü asimilasyon politikaları karşısında sadece Kürt halkı değil diğer Ermeni, Asuri, Suryani, Çerkez v.d. halkların da mücadele etme ve karşı koyma sorumluluğu vardır. Halklarımıza karşı geliştirilen inkâr ve imha siyaseti, zorla Türkleştirme politikası bir insanlık suçudur, faşizmin daniskasıdır. Dost ve demokratım diyen herkes AKP faşizmi karşısında mücadele saflarında yerini almalı, tercihini netleştirmelidir. Biz halkımızın ve kardeş diğer halkların aynı mücadele saflarında yerini alarak varlığını koruyacağına ve özgürlüğünü sağlayacağına inanıyor, bu temelde halkımızla birlikte omuz omuza durarak mücadelede birlik olacağını umut ediyoruz. Özgürlük günleri yakındır diyoruz.”

Malatya Başsavcılığı, 5 BDP'li hakkında fezleke hazırladı

Malatya - Malatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği'nce 5 BDP milletvekili hakkında hazırlanan fezlekeler TBMM Başkanlığı'na gönderildi. 

Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. Maddesi'yle görevli Malatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, kendi sorumluluk alanında katıldıkları faaliyetlerde konuşmalar yapan BDP Milletvekilleri Sabahat Tuncel, Gültan Kışanak, Özdal Üçer, Emine Ayna ve Nursel Aydoğan'la ilgili inceleme başlattı.

Milletvekillerinin katıldıkları her programda 'suç işlediklerini' iddia eden Başsavcıvekilliği, 5 Milletvekilinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için hazırladığı fezlekeyi TBMM Başkanlığı'na göndermişti. 

Mayatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği daha önce de 5 BDP'li hakkında dokunulmazlıklarının kaldırılması için fezleke hazırlamış ve TBMM Başkanlığı'na göndermişti.

Gül zehirlendi mi?

Ankara - Yurt Gazetesi, "Gül'ü zehirlediler mi?" başlığı ile Abdullah Gül'ün sağlık durumuna ilişkin yeni bir tartışma başlatırken, Cumhurbaşkanlığı bu iddiayı yalanladı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ortaya çıkan sağlık sorunu dikkat çekti. 

Yurt Gazetesi, “Gül’ü zehirlediler mi?” manşeti ile günlerdir tedavi gören Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sağlık durumuna ilişkin yeni bir tartışma başlattı. 

Yurt Gazetesi’nin bugün yayınlanan haberinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kırgızistan gezisini bir anda kestiği ve Türkiye’ye gelerek Hacettepe Hastanesi’ne yattığı hatırlatılarak, şu iddialarda bulundu: “Gül'e, 'Endonempatik hidrops bozukluğu' teşhisi konuldu. Ancak Yurt, Köşk'e çok yakın bir kaynaktan Abdullah Gül'ün zehirlendiği bilgisine ulaştı. Teşhisin hemen ardından Gül'ün özel doktorunun da Cerrahpaşa'da bir doktordan bilgi aldığı öğrenildi. Hastalığın iki günde düzelebileceğini söyleyen profesör, tedavi yönteminin yanlış olduğunu iddia etti. Profesör, 'Gül zehirlenmiş olabilir mi?' sorumuza 'Bu hastalık kalp ve şeker hastalığı olmayanlarda zehirlenmeyle görülür. Hacettepe Endonempatik hidrops bozukluğunun hemen ardından steorid tedavisi uygulamış. Steroid tedavisi 5 gün boyunca uygulanmaz. En fazla iki günde kesilmesi gereken bir tedavi şeklidir. Kaldı ki ilk teşhisi değerlendirmek için komisyon bile toplanmamış. Steorid son derece ağır bir tedavidir. Hastada daha sonra tansiyon, kilo, kafada basınç, şiddetli baş dönmesi ve aşırı asabiyet yapar. Bu yüzden Cumhurbaşkanı'nı 5 gün boyunca hastaneden çıkarmamış olabilirler' dedi.”

Yurt Gazetesi’nin haberinin ardından ise Cumhurbaşkanlığı yazılı bir açıklama yaparak gazetede yer alan haberin gerçek dışı olduğunu belirtti. 

Gül’ün sağlık durumuna ilişkin gelişmelerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Gül arasında cumhurbaşkanlığı “görüş ayrılıklarının” kendisini dışa vurduğu bir dönemde yaşanması dikkat çekti. 

Esad: Kazanmamız için zamana ihtiyaç var

ŞAM - Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, ülkede yaşanan çatışmayı kazanmak için zamana ihtiyaçlarının olduğunu söyledi. Esad, Türkiye’nin sınırda oluşturmak istediği tampon bölge için ise ‘gerçekçi değil’ dedi. 

Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, ülkesindeki siyasi kriz ve çatışmalarla ilgili devlet yanlısı El Dünya televizyonuna açıklamalarda bulundu. 

Suriye hükümetinin "Hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde bir mücadele verdiğini” söyleyen Beşar Esad, “Kesinlikle belirleyici sonuca getirmek için zamana ihtiyacı vardır. Ancak tek cümleyle özetleyebilirim: Biz ilerliyoruz” dedi. Esad, “Alandaki durum şimdi daha iyi, ancak sonuç henüz yok. Biraz zamana ihtiyac var” diye konuştu. 

Güvenlik güçlerine övgüler yağdırarak, isyancıların asla korku salmayı başaramayacaklarını ileri süren Esad, Suriyelilere seslenerek, “Kaderiniz başkalarının değil sizin elinizde” dedi. 

Rejimi terk ederek muhalifler katılanlar asker, diplomat ve siyasetçilerle ilgili olarak da açıklamada bulunan Beşar Esad, saf değişimleri ‘rejimin kendini temizlemesi’ olarak tanımladı. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Suriye içinde tampon bölge kurulması önerisine ilişkin ise Esad, “Öncelikle bu gündemde değil. İkincisi Suriye düşmanı ülkeler tarafından ileri sürülen gerçekçi olmayan bir fikirdir” dedi. 

Fransız yönetmenlerden 'Ez Kurdim' filmi

Paris - Fransız yönetmenler Antoine Laurent ve Nicolas Bertrand’ın çektiği “Ez Kurdim” isimli belgesel filmin prömiyeri 6 Eylül günü yapılıyor. 

Filmin prömiyeri Paris’in Bagnolet banliyösündeki Cin'Hoche sinema salonunda yapılacak. Antoine Laurent ve Nicolas Bertrand’ın gerçekleştirdiği belgesel film, bugünün Türkiye’sine yolculuğa çıkararak, ezilen ve kimliği inkar edilen Kürtlerle buluşturuyor. 

Filmde üç kadın oynuyor, Fidan, Angel ve Aslı. Bunlardan ikisi Kürt, üçüncüsü Türk. Bu karakteler etrafında, tüm çeşitliliği, birliği, cesareti ve zafere susamışlığı ile bir halkın portresi çıkarılmaya çalışılıyor. Diğer bir ifadeyle, tıpkı filmin tanıtımında yapıldığı gibi, “Direnmekten başka şeyi kalmayanların” portresi anlatılıyor. 

Şiirselliği, şarkılar, manzaralar ve tanıklıkları ile film Kürt halkının mücadelesine duygusal ve insani bir bakış sunuyor. 

Filmin tanıtımında katledilen Kürt gazeteci Musa Anter’in “Direniş yaşamın öteki adıydı” sözü dikkat çekiyor. 

Filmin prömiyeri ardından, film ekibinin de katılacağı bir kokteyl verilecek. 

Münih’te Kürt dernek başkanının evine baskın

MÜNİH - Almanya’nın Münih kentinde, Kürt Dernek Başkanı Songül Akpınar’ın evine polis sabah saatlerinde baskın düzenledi. 

Edinilen bilgilere göre, Alman polisi bu sabah erken saatlerde Münih Kürt Kültür Derneği Başkanı Songül Akpınar’ın evine baskın düzenledi. Baskın sırasında evde arama yapan polislerin Akpınar’ın el telefonuna da el koydu. Evde bulunan birçok belgeye de el konulurken, dernek başkanının gözaltına alınıp alınmadığı bilinmiyor. 

Baskının, Münih’te 2011 yılında Kürtlerin Almanya’ya gelişlerinin 50. Yıl kutlamaları sırasında düzenlenen etkinliklerle ilgili olduğu bildirilirken, dernek başkanının tam olarak neyle suçlandığı öğrenilemedi. 

Diyarbakır Asker Hastanesi'ne 7 cenaze getirildi

Amed - Çatışmalardaki asker ölümlerinin gizlendiği yönünde tartışmalar sürerken, Diyarbakır Asker Hastanesi'ne 7 askerin cenazesi getirildi. Bu cenazelerin "ateşli silah yaralanmasına bağlı ölüm" nedeniyle kayıtlara geçtiği öğrenildi. 

Alınan bilgilere göre, Diyarbakır Asker Hastanesi'ne 7 asker cenazesinin getirilmesi ardından Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı'na bağlı nöbetçi savcı hastaneye giderek, ölen 7 askerin otopsisine katıldı. 

Askerlerin kimlikleri konusunda bilgi verilmezken, ölüm nedenleri kayıtlara 'ateşli silah yaralanmasına bağlı ölüm' olarak geçtiği ve cenazelerin Şırnak bölgesinden helikopterle Diyarbakır Asker Hastanesi'ne getirildikleri öğrenildi. Cenazelerin halen Asker Hastanesi Morgu'nda bekletildikleri bildirildi.

Devlet, yardım derneğine verilen parayı usulsüz buldu

Amed - Yoksullara yardım amacıyla kurulan Sarmaşık Derneği'ne 2008-2009 yılları arasında 900 bin TL yardımda bulundukları için Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı ve 15 meclis üyesine soruşturma açıldı. İçişleri Bakanlığı'na bağlı müfettişler, yardım derneğine verilen paranın usulsüz olduğunu belirterek paranın geri verilmesini istedi. Müfettişlerin bu kararı üzerine Belediye, Sarmaşık derneğine yazı yazarak faiziyle birlikte 965 bin TL'nin geri ödenmesini istedi. 

Diyarbakır'da Büyükşehir Belediyesi, Baro, İhd, Tİcaret ve Sanayi Odası, Güneydoğu Sanayici ve İş Adamları Derneği, Tabib Odası ile Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği gibi 46 kuruluşun katılımıyla kurulan ve ayda yaklaşık 3 bin 500 aileye kuru gıda yardımı yapan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği'ne, 2008-2009 yıllarında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nce yapılan toplam 900 bin liralık nakdi yardım geri istendi. 2006 yılında Diyarbakır'ın yoksulluk haritası çıkarıldıktan sonra kurulan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği'nin oluşturduğu gıda bankası proje ortaklarından olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, belirlenecek yoksul ailelere kuru gıda alınarak dağıtılması için derneğe 2008 yılında 400 bin, 2009 yılında ise 500 bin lira nakdi yardım yaptı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin hesapları Sayıştay denetçileri ile İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından incelemeye alındı.

Ön incelemede Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından alınan encümen kararıyla Sarmaşık Derneği'ne yapılan yardımların yasal olmadığı raporu düzenlendi. Raporda, kamu zararı oluştuğu gerekçesiyle 2008-2009 yıllarında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan toplam 900 bin liralık yardımla ilgili kararda imzaları bulunan, başta Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir olmak üzere 15 meclis üyesi ile ödeme işlemlerinde imzaları bulunan belediye görevlilerine 900 bin lira borç olarak çıkarıldı.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve 15 Belediye Encümen Üyesi, derneğe yardım kararında imzaları bulunduğu için müfettişlerin ön incelemesinde savunma vermelerine rağmen bunun kabul edilmeyerek İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma izni vermesine, Danıştay'a başvurarak itiraz etti. Danıştay 1'inci Dairesi, müfettiş raporları doğrultusunda İçişleri Bakanlığı'nın soruşturma iznini yerinde bularak, Osman Baydemir ile üyelerinin itirazını reddetti ve kararı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Mali Hizmetler Daire Başkanlığı tarafından bu ay Sarmaşık Derneği'ne gönderilen yazıda, 900 bin liralık nakdi yardımın, belediyenin daha fazla mağdur edilmemesi için ödenen paranın yüzde 10 faiziyle birlikte geri ödenmesini istedi. Başkan adına Genel Sekreter Yardımcı Vekili Zülfi Atlı tarafından derneğe gönderilen yazıda şu ifadeler yeraldı:

"Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclisimizin 17.01.2007 tarih ve 07 sayılı kararına istinden derneğiniz ile 12.02.2007 tarihinde yapılan protokol çerçevesinde 2008 yılında 400 bin TL, 2009 yılında ise 500 bin TL olmak üzere toplam 900 bin TL hesabınıza aktarılmıştır. Belediyemizin 2008 ve 2009 yılı hesaplarını inceleyen Sayıştay Denetçileri ile Mülkiye Müfettişleri Derneğinize yapılan yardımların yasal olmadığını, aynı zamanda kamu zararı oluştuğu gerekçesiyle encümen kararında imzaları bulunan encümen üyelerimiz ile ödeme işlemlerinde imzaları bulunan görevlilerimize kişi borcu çıkarılmıştır. Ayrıca, İçişleri Bakanlığı Mülkiye müfettişlerinin bu konuda yaptıkları soruşturmaya yaptığımız savunma kabul edilmemiş, İçişleri Bakanlığı tarafından soruşturma izni verilmiştir. Danıştay'a yaptığımız itiraz ise Danıştay tarafından rededilmiş, gereği için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmiştir. Yukarıda izah ettiğimiz nedenlerle ve Belediyemizin daha fazla mağdur edilmemesi için, derneğinize yapılan 900 bin lira ile Sayıştay Kanunu'nun ilgili maddesine göre yüzde 1/0 faiziyle birlikte hesabımıza geri gönderilmesini rica ederim."

Diyarbakır'da açlık sınırında bulunan 3 bin 500 aileye her ay kuru gıda yardımında bulunduklarını, 1500 ailenin ise sırada olduğunu kaydeden, 8 bin üyesi bulunan Sarmaşık Derneği'nin Başkanı Dr. Selçuk Mızraklı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin Danıştay'a itirazının hukuk sakandalı olabilecek içerikte çifte standart içeren bir kararla sonuçlandığını söyledi.

Faizi ile birlikte 965 bin lira tutan nakdi yardımı belediyeye 6 taksitte geri ödeyeceklerini, ancak bunun yoksulların evine gidebilecek kaynakları kısıtlayacağını kaydeden Dr. Selçuk Mızraklı, "Diyarbakır gibi bir yerde yoksullukla mücadele programına bir büyükşehir belediyesinin destek olmasından daha büyük bir kamu yararı olabileceğini düşünmüyorum" dedi.