25 Ağustos 2012 Cumartesi

Diyarbakır'daki 'Öcalan'a özgürlük' yürüyüşüne çağrı

Amed - Barış için Öcalan'a Özgürlük Platformu ile Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) tarafından düzenlenen toplantıda, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın özgürlüğüne vurgu yapılarak, "İmralı kapıları kırılmadan, önderlik özgürleşemeden biz kadınlar da özgür değiliz" denildi. Toplantıda, 28 Ağustos'ta Diyarbakır'da yapılacak olan "Öcalan'a özgürlük" yürüyüşüne katılım çağrısı yapıldı.

Barış için Öcalan'a Özgürlük Platformu ile Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH) PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride dikkat çekmek amacıyla Geterler Şölen Salonu'nda kadın toplantısı düzenledi. Toplantıya BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, BDP İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, Bismil Belediye Başkanı Cemile Eminoğlu, BDP Diyarbakır İlçe Eş Başkanları, DÖKH bileşeni kadın kurum temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kadın katıldı. 

"Özgürlüğün toplumsal özgürlüğümüzdür" pankartının açıldığı toplantıda demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler anısına saygı duruşu yapıldı. Toplantıda konuşan BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, önemli bir süreçten geçildiğini belirterek, bu süreçte kadınlar olarak söz sahibi olduklarını söyledi. Kürt halkının yıllardır verdiği mücadele ile adım adım özgürlüğe yürüdüğünü dile getiren Aydoğan, "Özgürlük yolunda Rojava Kürdistan ağır ağır ve emin adımlarla yürüyor. Rojava Kürdistan'daki kadınların bu yürüyüşteki sevinci gözlerinden okunuyor. Birçok zorluğu aşarak bu zamanlara geldiler" dedi. 

"Rojava Kürdistan"ın tek tek mücadele etmektense bir araya gelerek mücadele etmeyi seçtiğini ifade eden Aydoğan, " Rojava Kürdistan halkının özgürlük devrimini selamlıyorum. Bu kazanımları elde edene kadar çok zor şartlardan geçtiler. Özellikle AKP'nin yaptıklarını hep birlikte görüyoruz" dedi. Ortadoğu'daki halkların kimlikleri ve inançlarıyla hep birlikte yaşayacağını dile getiren Aydoğan, bunun karşısında duranların Ortadoğu'da kaybetmiş olacağını belirtti. Aydoğan,"Bize düşen görevde Rojava Kürdistan halkını her türlü saldırılara karşı korumaktır. Bu özgürlük devrimini kazanılması 4 parçada yaşayan Kürt halkının kazanması demektir. 4 parçadaki Kürtler olarak özgürlüğümüz için elimizden geleni yapmalıyız "dedi. Kadınların mücadelede yerinin büyük olduğunu söyleyen Aydoğan, Demokratik Özerkliğin kadınların eliyle inşa edildiğini söyledi. Aydoğan, "Rojava Kürdistan'daki kadınlar 'Kadınsız devrim olmaz' lafını bir kez daha gösterdiler" dedi.

PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride dikkat çeken Aydoğan, "Kürtler köle statüsünde yaşadığı için bu sorunun çözümü için uğraşan bir Sayın Öcalan gerçeği var" dedi. Öcalan'ın sürece dâhil edilmesi gerektiğini ifade eden Aydoğan, "Sayın Öcalan'ı anlamayan Kürt meselesinin ne kadar derin olduğunu anlayamaz. Ortadoğu üzerine bu kadar çok kafa yormuş olan Sayın Öcalan'ın Ortadoğu'nun şekillenmesinde de söz sahibi olmasını uluslar arası ve ulusal güçleri istemiyor" dedi. Kürt meselesini ancak PKK Lideri Abdullah Öcalan ile çözüleceğini ifade eden Aydoğan, "Bu süreçte Kürtler kesinlikle Demokratik Özerklik statüsüyle çıkacak. Bunun dışında başka yol arayan AKP başka yol bulamayacak" dedi.

ANTEP’TEKİ BOMBA DEVLETİN ELİNDE PATLADI

Daha sonra konuşan BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, toplantının kadınlar için önemine vurgu yaparak, "Bu toplantı ile Sayın Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridi Kürt kadınları olarak kabul etmiyoruz. Türkiye'nin gidişatı konusunda Kürtler büyük rol oynuyor. AKP medyasını kullanarak, 'her dağda Türk devleti savaşıyor' diyor ama bugün Şemzinan'a baktığımız da yaptıkları propagandanın aslında öyle olmadığı anlaşılıyor. Bu devlet kirli politikalarıyla ezilmiştir orada" diye kaydetti. Antep patlamasına dikkat çeken Zümrüt, "Patlayan bomba devletin elinde patladı. PKK tarafından yapıldığına kimse inanmıyor. Devlet, Şemzinan ve Suriye'de yaşanan olayların üstüne örtmek isterken konuyu değiştirmek isterken Antep'te bomba patlattı. Ama bomba onların elinde kaldı. Suçu da PKK'ye yüklemek istediler ama PKK iki kez açıklama yaptı" dedi.

Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecride dikkat çeken Zümrüt, "Öcalan'ın üzerindeki tecrit en çok biz kadınları etkiliyor, en çok bize acı veriyor. Aileden çıkıp mücadele yürütüyorsak Sayın Öcalan sayesindedir. Sayın Öcalan'ın özgürlüğü sahip çıkalım" diye kaydetti. Zümrüt, tüm kadınları DÖKH tarafından 28 Ağutos'ta Dağkapı Meydanı'nda düzenlenecek olan "Öcalan'a özgürlük" yürüyüşüne katılmaya davet etti. Zümrüt, "Herkes o gün orada olmalı. Öcalan'ın özgürlüğü için denmeli ki 'önderlik özgürleşmeden biz de özgür değiliz.' Herkes mahallesinde çalışma yapmalı. İmralı kapıları kırılmadan, önderlik özgürleşemeden biz kadınlar da özgür değiliz. Çünkü 30 yıldır savaşın içinde en çok çeken biz kadınlar olduk" dedi.

YENİLENDİ -Kandil'e hava saldırısı: 2 sivil yaralandı

Kandil - Türk savaş uçakları bir kez daha Güney Kürdistan’da sivil yerleşim alanlarını bombaladı. İki sivilin yaralandığı saldırıda, 7 bin tavuk telef oldu, köylülere ait bağ ve bahçelerde ağır maddi zarar oluştu. 

Alınan bilgilere göre gece saat 01.30 sıralarında altı savaş uçağı Kandil’deki sivil yerleşim alanlarını bombaladı. Yarım saat boyunca Silê ve Surede köyleri hedef alındı. 

Saldırı sonucunda iki köylü yaralanırken, Silê köyündeki tavuk çiftliği yerle bir oldu, 7 bin tavuk telef oldu. Yaralılar arasında çiftliğin sahibi Salih Mihemed de bulunuyor. Saldırı da ayrıca köydeki evler, bağ ve bahçeler de zarar gördü. 

Surede köyünde yaralanan kişinin isminin ise Eli Bapir olduğu ve hafif yaralı olduğu öğrenildi. Köylülere ait çok sayıda aracın zarar gördüğü, koyunların telef olduğu bildirildi.

Türk ordusu 15 Ağustos günü de Kandil’deki Bukriska köyünün üst kısımlarını bombaladı. 19 Haziran günü gece yarısı Kandil’e bağlı Xodyan köyüne düzenlenen saldırıda Mihemed İbrahim adlı köylü yaralandı. Köylülere ait bağ ve bahçelerin büyük zarar gördüğü bombardıman sonucu çıkan yangında onlarca ağaç da yandı.

Türk ordusu 17 Ağustos 2011 tarihinden bu yana Federal Kürdistan Bölgesi’ndeki Medya Savunma Alanlarına yoğun hava ve topçu saldırılar düzenliyor. Yüzlerce köyün yer aldığı bu alanlara yönelik saldırılardan en fazla siviller zarar görüyor. 21 Ağustos günü Kandil’e bağlı Kortek köyünde düzenlenen hava saldırısında 4’ü çocuk 7 kişi katledildi. 

Hava saldırılarının yanı sıra yasaklı silah kullanımı nedeniyle de çok sayıda köylü hayatını kaybetti ya da yaralandı. Geçtiğimiz Ocak ayı başında Zaxo’dan köyü Dola Marsisê’ye dönen 80 yaşındaki bir kişi, tarlasına atılan misket bombasının patlaması nedeniyle hayatını kaybetti.

Venezuela’da petrol rafinerisinde patlama: 19 ölü

CARACAS - Venezuela'nın en büyük petrol rafinerisinde meydana gelen patlamada en az 19 kişi öldü, 50'den fazla kişi yaralandı.

Patlama, Paraguana yarımadasındaki Falcon eyaletinde yer alan Amuay rafinerisinde sabah erken saatlerde yaşandı. Eyalet valisi Stella Lugo Amuay rafinerisinde patlamaların devam etmesi riski bulunmadığını söyledi.

Amuay rafinerisinde günde 955 bin varil petrol üretiliyor. Rafineride yaşanan patlama ardından yayınlanan görüntülerde rafineriden yoğun duman bulutu yükseldiği görüldü. 

Venezuela Enerji Bakanı Rafael Ramirez patlamanın gaz kaçağından kaynaklandığını belirterek, rafinerinin bir kısmının yanmaya devam ettiğini söyledi. 

Çevredeki bazı binaların da patlamada büyük zarar gördüğünü belirten bakan, zarar tespitinde yardımda bulunmak ve güvenliği sağlamak için bölgeye asker gönderdiklerini aktardı. 

'Özgür Suriye Ordusu alışverişini Batı Kürdistan'a yapıyor'

Paris - Fransız basın ajansı AFP, "Suriye Kürtleri kaderlerini ellerine almaya çalışıyor" başlıklı bir haberde Batı Kürdistan’daki gelişmeleri yazdı. Haberde, Suriye Özgür Ordusu üyelerinin Batı Kürdistan’a ancak silahsız olarak girebildiği belirtildi. 

AFP’nin haberi şöyle: 

Suriye’nin kuzeyindeki Kürt kenti Afrin’e giden yolda sarı, kırmızı, yeşil Kürt bayrağı diken silahlı insanlar Suriyeli hemşerilerini, savaşın yıkıntılarından kaçan Arap kadın ve çocukları taşıyan araçlardan oluşan bir konvoyun geçişine izin veriyor 

Bu yol kontrol noktası Kürtlerin yaşamının, Mart 2011’de Başar El Esad Rejimin karşı devam eden ayaklanmanın başından bu yana ne kadar değiştiğini gösteriyor. 

Görevdeki bu insanlar açık bir şekilde Kürtçe konuşuyorlar ve ceketlerinin üzerinde PKK yöneticisi Abdullah Öcalan’ın resmi var. Türkiye’de tutuklu Kürt isyanının şefinin fotoğrafı Afrin’deki tüm duvarların üzerinde ve dükkanların içinde var. 

Kürtler ihtiyatlı bir şekilde ayaklanmaya katılırken, her şeyden önce bölgelerini, biraz daha güneylerinde Suriye’nin ikinci büyük kenti ve ekonomi başkenti Halep’i bir ayı aşkın bir süredir vuran bu şiddetten uzak durmaya çalıştılar.

Temmuz 2012 ortasında, Suriye ordusu Türkiye sınırı yakındaki Kürt bölgesinden çekilirken Şam’ı, Ankara tarafından terörist bir hareket olarak görülen Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) birçok sektörü teslim etmekle suçlayan Suriyeli isyancıların sadık destekçisi Türkiye’nin öfkesine yol açtı. 

Hükümet güçleri gerçi çekildiler ama güvenlik güçlerine ait ön cephesinde Devlet Başkanı Esad’ın portresinin olduğu bir karakol kalmaya devam ediyor. 

Kontrol noktasında görevli 50 yaşındaki Fethi, “Onlar (Suriyeli askerler) binadan hiçbir zaman çıkmıyorlar. Su veya ekmek ihtiyaçları olduğunda bize sesleniyorlar, biz de onlara veriyoruz” diyor.

İsyancılara gelince, onların bölgeye girişine ancak silahsız olduklarında izin veriliyor. Fethi, “Tedarik bize geliyorlar çünkü bizim dükkanlar ve pazarlar açıktır. Ama hiçbir silah taşınmasına izin verilmiyor” diye belirtiyor.

Kent sakinlerinin Batı Kürdistan olarak adlandırdığı bu bölgede izin verilen tek silahlar, Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) militanlarının taşıdıklarıdır. Türkiye, PYD’yi PKK’nin bir uzantısı olarak görüyor. Fethi, Afrin’i ve bölgeyi korumak için kullanılan silahlardan bazılarının PKK’den geldiğin kabul ediyor ama bu örgütün sektörde bulunmadığına yemin ediyor. 

Askerden firar etmiş 27 yaşındaki Halit, “Kuşkusuz PKK’yi davet etmek isterdik ama biliyoruz ki Araplar ve uluslar arası toplum PKK’yi terörist olarak görüyor, bu nedenle PKK’yi istemiyoruz ve onlar da bu kararımıza saygılılar” diyor. 

Halep’in 40 km kuzeyindeki 50 bin nüfuslu Afrin’de Kürtler, ilk kez uzun zamandır beklenen otonomiyi tecrübe etmeye başladılar. 

BİR “KÜRT DEVRİMİ”

Yeni kültür merkezinde 67 yaşındaki Cangwar, kadınlara Kürtçe okuma ve yazmayı öğretiyor. Cangwar, “Bize Kürtçe dilinde okuma ve yazmayı yasakladıkları için, gizli yapmak zorundaydık. Aramızdan birisi Kürtçe bir kitapla yakalandığında hemen hapse atılıyor ve işkence görüyordu” diyor. 

Bu merkez ücretsiz olarak tarih, şiir ve Kürtçe müzik kursları da veriyor. 

Kürt partiler koalisyonu ve bölgede gelişen belediye meclisleri üyesi Arif Şêxo’ya göre, bu yeni otonomi onlarca yıllık mücadelenin sonucu.

Şêxo, “Suriye devrimi bizim meşru haklarımız için verilen mücadelenin tamamlayıcısıdır ve isyan dursa bile, ki inanmıyorum buna, bizim devrimimiz sürecek” ifadelerini kullanıyor. 

Rejim güçlerinin geri çekilmesinden bu yana, 365 mevki ve köyde, yerel sorunlarla ilgilenen 400 üyeli bölgesel bir meclis ile işbirliği içinde olan yerel komiteler oluşturuldu. 

Şêxo, “Bu komite üyelerinin yüzde 40’ı kadınlardan oluşuyor. Bizim toplumumuzda, kadınların tam bir özgürlükten yararlanıyor. Erkeklerle aynı işi yapabiliyor, istedikleri gibi giyinebiliyorlar” diye konuşuyor. 

Bu yeni otonomiye ilişkin oluşan memnuniyete rağmen Şêxo, toplumunun bağımsız bir devlet arzulamadığı üzerinde ısrar ediyor. 

“Biz her şeyden önce Suriyeliyiz. Biz Kürler için bir özerklik sistemi ve tüm ülke için demokrasi istiyoruz” diyen Şêxo, Irak Kürdistan’ını özerklik sistemine bir model olarak görmediklerini vurguluyor. 

Ahmet Türk: İradenize sahip çıkın, mitinge katılın

MARDİN - Kızıltepe'de yarın yapılacak "Özgürlük yürüyüşünüzü selamlıyoruz" mitingi öncesinde DTK Eş Başkanı Ahmet Türk, yasaklamaların Kürt halkını sindirmek amaçlı yapıldığını; ancak Kürtlerin özgürlükleri için alanda olacaklarını söyledi. Türk, halka iradesine sahip çıkarak, yarın gerçekleştirecekleri mitinge katılma çağrısında bulundu. 

BDP Kızıltepe İlçe Örgütü, yarın ilçe merkezinde yapılacak mitinge ilişkin ilçe binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıya DTK Eş Başkanı Ahmet Türk, BDP milletvekilleri Halil Aksoy ve Özdal Üçer, BDP İl Eş Başkanvekili Şaban Karakaş, İlçe Örgütü, belediye başkanları ve çok sayıda kişi katıldı. 

Toplantıda ilk önce söz alan BDP İl Eş Başkanvekili Şaban Karakaş, Valiliğin yasaklama kararına tepki göstererek, hiçbir kararın kendileri için geçerli olmadığını söyledi. Karakaş, Kürt halkının 30 yıldır mücadele yürüttüğünü ve bu yasakçı zihniyeti tanımayacağını kaydetti. 

Daha sonra konuşan DTK Eş Başkanı Ahmet Türk, miting kararlarını 20 gün önce aldıklarını ve çalışmalarını sürdürdüklerini belirterek, bu çalışmanın bugüne kadar bir sorun çıkmadan yürütüldüğünü ve son anda hukuka aykırı bir şekilde yasaklandığını söyledi. Türk, bu yasaklama kararı ile Kürt halkının iradesini ve mücadelesini kırmaya çalıştıklarını dile getirerek, "Ama onlar da iyi biliyorlar ki, Kürt halkının mücadelesi gün be gün büyüyor. Kürt halkı her zamandan daha fazla yaşamları, özgürlüğü için mücadele ediyor. Artık yasaklama, vurma, zindana atma boşa çıkacaktır. Bugün BDP parlamentoda yer alan bir partidir. Hiçbir partinin mitingi, çalışması bu şekilde yasaklanmamıştır. Amaç Kürt halkının iradesini kırmaktır. Biz istiyoruz ki, Kürt halkı mücadelesiyle verilen bu yasağı kırsın. 26 Ağustos mitingi ile iradesine, mücadelesine sahip çıksın. Bu bir imtihandır. Kürt halkı bir imtihandan geçiyor. Bu güç siyasetiyle Kürt halkını sessizleştirip sessizleştirilemeyeceğine bakıyorlar. Bu kirli siyaset ile Kürt halkının iradesini kırmak istiyorlar. Bu yasak ne hukuki ne de insanidir. Bu oyunu bozalım" dedi. 

MHP'nin son dönemde AKP'nin yürüttüğü ırkçı politikalarını desteklediklerini ve Kürt halkının bunu görmesi gerektiğini söyleyen Türk, "Bugün artık özgürlük zamanıdır. Biz yıllardır Kürt halkının özgürlüğe ve adalete ulaşması için mücadele ediyoruz. Artık bunu herkes kabul etsin. Kürtler artık 50 yıl önceki bir yaşamı kabul etmiyor. Yeni bir yaşam, onurlu ve özgür bir yaşam ve demokratik özerklikle kendilerini yönetmek istiyorlar. Halkımız artık bu düzeye ulaştı. Tüm halklar kendi dilleri ve kültürleriyle tanınıyorlar; ancak bu topraklardaki kadim halk bugün hala dilsiz. Demokratik özerklik olmadan kimliksiz yaşamı kabul etmiyorlar. Türkiye hükümeti de artık bunu iyi bilsin. Özgürlük gelmeden barış da oluşturulamaz. Herkes bu dönemi iyi okusun ve görsün buna göre adımlar atsın. 26 Ağustos'ta bu çerçevede bir miting yapacağız ve köylerden mahallelerden Kızıltepe'nin dışından halkımızın bu mitinge gelmesini istiyoruz" şeklinde konuştu. 

Toplantının ardından vekillerin de aralarında bulunduğu BDP'liler esnafları gezerek mitinge katılım çağrısı yaptı. 

Serdeşt'te bir İran helikopteri düştü: 5 ölü

Serdeşt - İran ordusuna ait skorsky tipi bir helikopter Doğu Kürdistan’ın Serdeşt kentinde düştü.

Biri devrim muhafızı dört kişinin bulunduğu helikopterin Serdeşt’e bağlı Weznê ovasına iniş yapmak isterken düştüğü bildirildi. 

Helikopterdekilerin tümü hayatını kaybederken, askeri yetkililer helikopterin düşüş nedeninin teknik bir sorundan kaynaklı olduğunu savundu. 

Asker aileleri Demirtaş'tan yardım istedi

DİYARBAKIR - Türk devleti, HPG tarafından gözaltına alınan askerlerle ilgili sessizliğini korurken, asker aileleri BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ı ziyaret ederek yardım talebinde bulundu. Hükümeti ve devleti iki yüzlülük ile suçlayan Demirtaş, "canlı iken hiçbir değer vermiyorlar. Ne zamanki bu çocuklar çatışmalarda yaşamını yitiriyor o zaman şehit edebiyatı yapıyorlar" dedi. 

ASKER AİLESİ: SAVAŞIN SONA ERMESİNİ İSTİYORUZ

HPG'nin 6 Ağustos tarihinde Diyarbakır-Bingöl karayolunda yol kontrolü sırasında gözaltına aldığı 3 askerden Hadi Gizli ve Ramazan Başaran'ın aileleri BDP Diyarbakır İl Binası'na gelerek BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'tan yardım talebinde bulundu. Basına açık yapılan görüşmede alıkonulan askerlerden Hadi Gizli'nin annesi Şiha (45) ve abisi İbrahim Gizli, Ramazan Başaran'ın annesi Bese (55) ve babası Osman Başaran'ın (60) yanı sıra kimi yakınları ve BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt katıldı. Basının yoğun ilgi gösterdiği toplantıda aileler adına ziyaretin amacına ilişkin kısa bir konuşma yapan İbrahim Gizli, kardeşinin gözaltına alındığı haberini devlet yetkililerinden değil otobüs firması yetkililerinden aldıklarını hatırlattı. Ağabey Gizli, "tüm yetkililere seslenmek istiyorum; çocuklarımızı zorunlu olarak askere gönderiyoruz. Oysa Türkiye'de bir savaş ortamı var. Yetkililerimizden bu savaşın sona erdirilmesini, çocuklarımızın sağ salim kurtarılmasını ve bize geri gönderilmesini istiyoruz. Bu anlamda Selahattin Bey'den yardım istemek için buraya geldik" dedi. 

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise yaptığı konuşmada 3 askerden 19 gündür haber alınamamasına rağmen hiçbir yetkili ve etkili kişinin açıklama gereği duymadığına işaret etti. Parti olarak bu güne kadar tüm çağrıları ve mesajlarının barış yönünde olduğunu söyleyen Demirtaş, "Tabi ki siyaset kurumu bir bütün olarak rolünü oynayamadığı için bu savaş ve ölümler devam ediyor. Bunun birinci derece sorumlusu siyasetçilerdir. Hükümet başta olmak üzere bu parlamentoda ve parlamento dışında siyaset yapan bütün siyasi kurumlar bütün bu ölümlerin sorumlusudur. Çünkü kimse barıştan çözümden söz etmiyor. Herkes kökünü kazımaktan, herkes bulunduğu yerde öldürmekten, biri kandili dümdüz etmekten, öbürü sınır ötesi operasyondan öbürü katliamlardan söz ederek sorunu çözeceğini sanıyor" diye konuştu.

'DEĞERLİ OLMALARI İÇİN ÖLMELERİ Mİ GEREKİYOR?'

Devletin gözaltına alınan askerlerle ilgili tutumunu vurdumduymazlık ve ikiyüzlülük olarak nitelendiren Demirtaş, "çocuklarını zorla askere alıyorsunuz bari değer verin, ailelerine bari insan oldukları için değer verin. Fakat bu değeri maalesef ki hükümet, devlet, kamu yetkililerinin tek birinden görmüyorlar. Canlı iken sağ iken asker iken hiçbir değer vermiyorlar. Ne zamanki bu çocuklar çatışmalarda yaşamın yitiriyor; maalesef ki hayatlarını kaybediyor işte o zaman şehit edebiyatı yapıyorlar. O zaman işte hepsi cenazelerin önünde boncuk gibi tespih gibi dizilip şehit edebiyatı yapıyor. Değerli olmaları için illa da ölmeleri, şehit olmaları mı lazım? Bu kadar ikiyüzlü davranış olamaz" diye ifade etti. 

BDP olarak ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Demirtaş, "Valilikler gece gündüz BDP'nin etkinliklerini yasaklıyor. BDP'lileri takip ediyor. Gece gündüz BDP'lilerin peşine asker-polis takıyor. Fakat kendi ilinden askerler kaçırılmış, valiler ailelere bir telefon açma zahmetinde dahi bulunmuyor. Böyle şey olabilir mi? Yani bu kadar ikiyüzlülük olabilir mi? Bir devlette, bir hükümette, politikalarında bu kadar ikiyüzlülük olabilir mi? Bu ikiyüzlülüğü herkesin görmesi lazım" dedi. 

Antep'te meydana gelen patlama ile ilgili Antep Valiliği tarafından yapılan açıklamaya ilişkin basın mensupları tarafından yöneltilen soruya cevap veren Demirtaş, PKK'nin iki kez olayın kendileriyle ilgili olmadığını açıkladığını hatırlattı. Halen olayda ciddi soru işaretleri olduğunu vurgulayan Demirtaş, "kimin yaptığına bakmaksızın biz tavrımızı ortaya koyduk. Şimdi hükümetin görevi tereddütte yer bırakmadan olayın faillerini ortaya çıkarmaktır" dedi.

'Ramazan amca biz bıraktığın yerdeyiz'

İstanbul - Kayıp yakınları, Cumartesi Meydanı'nın "Ramazan Amca"sı Ramazan Doğan'ı andı, "Biz bıraktığın yerdeyiz" dedi. Aileler, 1994 yılındaki köy baskınının ardından gözaltına alınan İbrahim Karatay'ın akıbetinin açıklanmasını istedi.

Kayıp yakınları, Cumartesi eyleminin 387. haftasında Dargeçit kayıplarından Seyhan Doğan'ın babası Ramazan Doğan’ı andı.

İHD Gözaltında Kayıplar Komisyonu'ndan Sebla Arcan, Ramazan Doğan'ın işkenceden yıpranmış yaşlı bedenine rağmen her hafta Kanarya'dan Cumartesi eylemine geldiğini hatırlattı, "Ramazan Amca, biz bıraktığın yerdeyiz. Mücadeleni sürdüreceğiz" dedi. 

Arcan’ın ardından söz alan Ramazan Doğan'ın oğlu Kadri Doğan, konuşmakta zorlandı. "Babamın mücadelesini devam ettiriyoruz" diyen Doğan, Başbakan'a seslendi, "Bizim sırtımızdan siyaset yapmayı bırakın" dedi. 

‘KUTSAL BAYRAM GÜNLERİNİ UNUTTUK’

Dargeçit kayıplarından Abdurrahman Coşkun'un yengesi Mukaddes Coşkun, 17 yıldır bayram yaşamadıklarını hatırlattı, "Kutsal bayram günlerini unuttuk" dedi. Başbakan Erdoğan'a seslenen Coşkun, "Hani biz senin Kürt kardeşlerindik? Madem kardeşiniz, o zaman bırak Suriye'yi bizim kayıplarımızı bul" diye konuştu.

Geçtiğimiz Şubat ayında kendi olanaklarıyla yakınlarına ait olma ihtimali bulunan kemikleri çıkarttıklarını belirten Coşkun, "Gittik kemiklerini bulduk, şimdi de aylardır Adli Tıp Kurumu'nun kararını bekliyoruz" dedi. 

Başbakan Erdoğan'la geçen yıl yaptıkları görüşmeyi hatırlatan Coşkun, şöyle konuştu: "Başbakan, bize sorununuzu çözeceğim, dedi. Hani nerede çözüm? Başbakan bizim acılarımızı dahi anlamıyor. Sadece reklam yapıyor. Geçende televizyonda Kürtler için yatırım yaptığını anlatıyor. Yatırım değil, canlarımızı istiyoruz."

KARATAY KÖYÜNDEN GÖZALTINA ALINDI

Cumartesi Anneleri, bu haftaki eylemde İbrahim Karatay'ın dosyasını da açıkladı. Askerler 15 Ağustos 1994 tarihinde Diyarbakır'ın Hani ilçesine bağlı Hure Köyü'ne baskın düzenledi. Evlerin ateşe verilmesiyle İbrahim Karatay da ailesi ile birlikte köyü terk etmeye hazırlandı. 6 aylık hamile olan eşine, üç küçük çocuğunu da yanına alarak köyden uzaklaşmasını söyledi. 

Kendisi de henüz yakılmayan evin bodrumundaki kış için hazırlanmış yiyecekleri yanına almak amacıyla tekrar eve girdi. Yiyecekleri bahçeye çıkarmaya çalışırken, askerler tarafından gözaltına alındı. 

Köylüler olaya tanık olurken, köylülerden biri 8 gün Karatay'la birlikte gözaltında tutulduğunu anlattı. Ancak bunlara rağmen 18 yıldır İbrahim Karatay'dan haber alınamıyor. 

‘BİZİM İÇİN BUGÜNÜN GEÇMİŞTEN FARKI NE?’

İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklamayı okuyan Nahide Kılıç, Karatay kaybedildiğinde Tansu Çiller'in Başbakan, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanı olduğunu hatırlattı.

Kılıç şöyle konuştu: "Bugünün başbakanı Erdoğan da geçtiğimiz bayramda vefa duygusunun bir ifadesi olarak Çiller ve Demirel'in bayramlarını kutladı. Gösterdiği bu samimiyet onlarda aynı noktada buluşmanın ifadesidir. Şimdi soruyoruz; biz kayıp yakınları için bugünün geçmişten farkı ne? Çocuklarımızı gözaltına alıp kaybeden, yakınlarına da yalan söyleyen devlet, aynı devlet."

Özalp'ta 3 asker öldü, Hakkari'de askeri malzemelere el konuldu

ÖZGÜR ASLAN / Behdinan - HPG gerillalarının Van’ın Özalp ilçesinde dün akşam gerçekleştirdikleri eylemde 3 askerin öldüğü açıklandı. HPG, Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde el konulan çok sayıda askeri malzemenin listesinin de yayınladı. 

HPG gerillalarının eylemleri hakkında resmi sitesinde bir açıklama yayımlayan HPG Basın-İrtibat Merkezi (HPG-BİM), Van’ın Özalp ilçesine bağlı Axrokê karakolu ve bu karakolun güvenliğini alan bir tepeye yönelik 24 Ağustos günü saat 21.00’de gerçekleştirildiğini belirtti.

Eylemde 3 askerin öldüğü, 1 A4 silahının da imha edildiği belirten HPG-BİM, Türk ordusunun eylem ardından karakol ve çevresine yönelik obüs ve havan toplarıyla rastgele bombaladığını ifade etti. 

HPG-BİM, gerillaların Van’ın Çatak ilçesinde operasyon düzenleyen Türk ordusuna askeri malzeme taşıyan bir helikoptere yönelik de bir eylem gerçekleştirdiğini duyurdu. “24 Ağustos günü saat 17.00 sularında Van’ın Çatak ilçesinden havalanan ve Xawişka mıntıkasında operasyona çıkan işgalci TC ordusuna askeri malzeme taşıyan bir helikoptere yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir” ifadelerine yer verilen açıklamada vurularak darbe alan helikopterin Çatak merkeze geri dönmek zorunda kaldığı bildirildi. 

ARAZİYE ATILAN ASKERİ MALZEMELER

HPG gerillalarının Şemdinli kırsalında bir ayı geçen denetimine müdahale etmek amacıyla 22 Ağustos günü Türk ordusunun bir operasyon girişiminde bulunduğunu belirten HPG-BİM, gerillaların geri püskürttüğü askerlere ait çok sayıda malzemeye el koydu. 

“22 Ağustos günü Hakkari’nin Şemdinli ilçesi kırsalında işgalci Türk ordusu ile gerillalarımız arasında bir çatışma yaşanmış, düşmanın operasyon girişimi püskürtülerek geri çekilmek zorunda bırakılmıştı” denilen açıklamada çatışma ardından alanda arama tarama faaliyeti gerçekleştiren gerillaların Türk ordu birliklerinin araziye attığı çok sayıda silah ve askeri malzemenin bulunduğu kaydedildi. HPG-BİM, ele geçirilen malzemeleri şöyle sıraladı: “1 bomba atar, 2 HK33 melez tipi silah ve bu silaha ait 1 adet dürbün ile bomba atar eklentisi, 1 tabanca, 2 el telsizi, 4 telefon, 600 BKC mermisi, 15 adet bomba, 4 termal, 4 gündüz ve 3 gece dürbünü ile 10 çanta.

ÇALDIRAN-DOĞUBAYAZIT ARASINDA YOL KONTROLÜ

Yol kontrolü eylemlerine devam eden gerillaların dün gece Van’ın Çaldıran ile Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçeleri arasında bir kontrol gerçekleştirdikleri belirtildi. 

Van’ın Çaldıran ile Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçeleri arasında Zorava köyü yakınlarında 24 Ağustos günü gerçekleştirilen yol kontrolünde durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştiren gerillaların toplanan halka süreç hakkında bilgilendirmede bulunduğu kaydedildi. 

İZİNSİZ TİCARET YAPAN 3 TIR VE İKİ KAMYON İMHA EDİLDİ

Yol kontrolü esnasında Türk ordusuyla işbirliği yaptığı tespit edilen ve Kürdistan’da izinsiz ticaret yürüttüğü belirtilen şirketlere ait 3 TIR ile 2 kamyonun yakılarak imha edildiği bildirildi. 

Açıklamada ayrıca gerillaların eşzamanlı olarak bir şantiyeye de baskın gerçekleştirdiği belirtildi. Askeri çalışmalarda Türk ordusuyla işbirliği yapan Wan-Taş şirketine ait 1 dozerin yakılarak imha edildiğinin belirtildiği açıklamada dozer operatörü Zeydin Sorgut isimli şahsın da gerillalar tarafından gözaltına alındığı bildirildi. 

HPG'den Antep Valisine yalanlama


BEHDİNAN - HPG Anakarargah Komutanlığı, Antep’teki bombalı saldırının gerilla güçlerine mal edilmesine yazılı bir açıklama ile yanıt verdi. “AKP iktidarı bu kirli propaganda ile olaya kılıf uydurmak, yalan ve iftiralarını inandırıcı kılmak istiyor” diyen HPG, Antep Valisi’nin ‘bombacı’ olarak açıkladığı gerillanın da, gerillaya katıldığı günden beri ne Antep’e ne de herhangi bir Kürdistan şehrine adım atmadığını açıkladı.

HPG Anakargah Komutanlığı, Antep’te 20 Ağustos günü düzenlenen ve 9 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan olay ile olayın faili olduğu iddia edilen gerillaya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

“AKP iktidarının bu olayı gerilla güçlerine yıkma çabasını ibretle izlemekteyiz” denilen açıklamada, adı geçen gerillanın olayla hiçbir ilgisi olmadığı kaydedildi.

HPG Anakarargah Komutanlığı tarafından yapılan açıklama şöyle:

“20 Ağustos günü Antep merkezde 9 kişinin yaşamını yitirmesine yol açan patlamayı hareketimiz üzerine yıkma çabalarını ve bu konuda AKP iktidarının insanüstü gayretini ibretle izlemekteyiz.

Olayın yaşanmasından sonraki ilk saat içinde herhangi bir araştırmaya dahi gerek duymadan gerilla güçlerimizi olayla ilişkilendirme gayretlerini boşa çıkarmamız ardından gerçekleri örtbas etmek, olaya kılıf uydurmak, yalan ve iftiralarını inandırıcı kılma amacıyla bir yoldaşımızın fotoğrafını basın önünde teşhir ederek eylemin faili olarak yansıtılmıştır.

Yoldaşımızı ve ailesini hedef haline getiren bu kirli propagandanın gerçekle hiçbir ilgisi olmadığı gibi adı geçen yoldaşımız kendi gerilla birliğinde normal faaliyetlerine devam etmektedir. Bu yoldaşımızın Antep olayıyla hiçbir ilgisi olmadığı gibi gerillaya katıldığı günden beri ne Antep’e ne de herhangi bir Kürdistan şehrine adımını dahi atmamıştır.”

Tendürek Dağı'nda yol kesen gerillalar araçları ateşe verdi

Ağrı - Ağrı'nın Doğubayazıt ile Van'ın Çaldıran ilçesi arasında bulunan Tendürek Dağı'nda yol kesen HPG gerillaları, karayolu inşaatında çalışan araçları ateşe verdi. 

Alınan bilgilere göre, dün akşam saatlerinde Doğubayazıt-Van karayolunun 35. kilometresinde Tendürek Dağı'nda yol kesen gerillalar yol yapım çalışmasında bulunan Vantaş adlı firmaya ait 1 Tır, 2 Kamyonet ve 1 Kepçeyi ateşe verdi. Gerillalar kepçe operatörü Zeydin Zargot'u da gözaltına alarak beraberinde götürdü.

Devlet 'intihar' dedi, aile inanmadı

UMUT AKPINAR / MUĞLA - Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde askerlik yaptığı sırada 'intihar etti' denilerek ailesine naşı teslim edilen er Yılmaz Çelgin'in durumuna ilişkin Askeri Savcılığın otopsi raporu tamamlandı. Raporda, Çelgin'in alnından ve çene altından iki el ateş edildiği kaydedildi. Çocuklarının intihar ettiğine inanmaya Çelgin ailesi, yeniden otopsi yapılması için Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulundu. 

Son dönemlerde artan asker ölümlerinin 'intihar' denilerek kapatılması alışılmış bir durum haline gelirken, yine ailesine 'intihar etti' denilerek teslim edilen er Yılmaz Çelgin olayına ilişkin yeni gelişmeler ortaya çıktı. 

Muğla'nın Fethiye ilçesine bağlı Ölüdeniz Beldesi'nden Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde bulunan İkinci Sınır Taburu'na askerlik yapmak için giden Piyade Er Yılmaz Çelgin, 21 Haziran 2012 tarihinde ölü olarak bulundu. Askeri yetkililer Çelgin'in naşı Fethiye Ölüdeniz'deki ailesine teslim ederken, 'oğlunuz intihar etti' dedi. 

ASKERİ SAVCILIK RAPORU: İKİ ADET MERMİ ÇEKİRDİĞİ BULUNDU

Ancak aradan geçen 2 aylık süreç içerisinde Askeri Savcılığın otopsi raporu açıklandı. Rapora göre; "Ateşli silahla yaralanması sonucu ölü bulunduğu bildirilen Yılmaz Çelgin'in kesin ölüm sebebinin ateşli silah yaralanmasına bağlı kafatası kırıkları ile birlikte beyin kanaması ve ağır beyin doku harabiyeti ile dış kanama sonucu meydana geldiği, cesetten iki adet ateş silah mermi çekirdeği yarası bulunduğu..." denildi. 

'İNTİHAR ETTİYSE İKİNCİ MERMİYİ KİM SIKTI?'

Çocuklarının ölümünün 'intihar' olduğuna başından itibaren inanmadıklarını kaydeden Çelgin'in teyzesi Hatice Kıvrak, "Eğer intihar ettiyse neden kafatasında iki mermi çekirdeği bulundu? İlk kurşunla zaten ölen bir kişi ikinci kurşunu kafasına tekrar nasıl sıkar?" diye sordu. 

'PSİKOLOJİK SORUNU YOKTU'

Yeğeninin psikolojik hiçbir sorunu olmadığını kaydeden teyze Kıvrak, "Benim yeğenim intihar edecek bir çocuk değildi. İntihar edecek kişi o gün gidip tıraş olup, arkadaşıyla şakalaşır mı? İntihar ettiğini söyledikleri gün bir arkadaşıyla oturmuş, sohbet etmiş. Ayrıca bir gün önce de annesini aramış, 'beni merak etmeyin, ben iyiyim' demiş. Nasıl oluyor da bir günde bu çocuk intihar ediyor?" diye konuştu. 

YENİ OTOPSİ İÇİN SAVCILIĞA BAŞVURU

Bu olayın aydınlatılması için ne gerekiyorsa yapacaklarını söyleyen Kıvrak, "Bu çocuk intihar etmedi. Biz sadece bunun aydınlatılmasını istiyoruz. Yeniden otopsi yapılması için Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe verdik. Mezarın açılmasını istiyoruz. Çünkü bunun üstü kapatılırsa, bizim vicdanımız işkence çeker" dedi. 

'TÜRKİYE BUNU AYDINLATMAZSA AİHM'E GİDERİZ'

Türkiye'de hukukun tıkanması halinde AİHM'e gideceklerini açıklayan Kıvrak, "Biz çocuklarımızı birilerinin kurşunuyla ölsün diye büyütmüyoruz. Sorumlular açığa çıkartılsın, hesap sorulsun" diye kaydetti. 

AKP'li vekilden itiraf: 'Seçim bölgelerimize korumasız gidemiyoruz'

Amed - AKP Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, can güvenlikleri olmadığı için bölgeye korumasız gidemediklerini söyledi. 

Cumhuriyet gazetesine açıklamada bulunan Metiner, “Gelinen noktada artık bu ülkenin güneydoğusu için seyahat özgürlüğü ortadan kalkmış durumda. Ben bir milletvekili olarak seyahat özgürlüğüne sahip değilim. Bir milletvekili olarak güvenlik nedeniyle dilediğim her yere rahatlıkla, elimi kolumu sallaya sallaya gidemiyorum. Gerçek budur” dedi.

Kayıp yakınlarının oturma eylemi 185. haftasında

Amed - İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eyleminde bu hafta Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 11 Aralık 1994 tarihinde su tesisatçısı dükkânında çalışırken silahlı kişiler tarafından kaçırılan Faruk Aksan'ın akıbeti soruldu.

İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları tarafından "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla her hafta düzenlenen oturma eyleminin 185'cisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD, MEYA-DER, Amed Göç-Der, Barış Anneleri İnsiyatifi, KESK Diyarbakır Şubeler Platformu ve kayıp yakınları katıldı. Kayıp yakınlarının fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, herkesin bu ülkede yaşanan vahşetleri gördüğünü ifade ederek, "En son Antep'te yaşanan katliama tanık olduk. Ondan önce Roboski'deki ve Kürdistan'ın diğer bölgelerindeki katliamlara tanık olduk. Binlerce sivili, çocuğu katlettiler. Eğer bir ülkede hak, özgürlük, adalet, hukuk yoksa o ülkede böyle katliamlar yaşanır. Devlet her şeye imha ve inkâr politikasıyla yaklaşıyor" dedi. 

Defalarca kayıpların bulunması ve faillerini yargılanması için çağrıda bulunduklarını ifade eden Bilici, "Hala failler aramızda dolaşıyor, hala kayıplar bulunmadı" dedi. PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki 1 yılı aşkın bir süredir devam eden tecrite de değinen Bilici, "Bu halkın temsilcilerini aşağılayıp, ötekileştirirseniz bu ülkede barışı gerçekleştirmezsiniz" dedi. 

18 YIL ÖNCE KAYBEDİLEN FARUK AKSAN SORULDU

Bu haftaki eylemde Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 11 Aralık 1994 tarihinde su tesisatçısı dükkanında çalışırken ellerinde silah olan sivil kişiler tarafından zorla kaçırılan Faruk Aksan'ın akıbeti soruldu. İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Abdulselam İnceören, olaya tanık olanların Faruk Aksan'ın babasına haber verdiğini belirterek, baba Aksan'ın Nusaybin Emniyet Müdürlüğü ve Nusaybin Cumhuriyet Savcılığı'na başvurduğunu ancak hiçbir sonuç alamadıklarını dile getirdi. İnceören, devletin güvenlik güçlerinin ve resmi kurumlarının Hizbullah adındaki 'cinayet şebekesinin' sokak ortasındaki infazlarına ve insan kaybetmelerine göz yumduğunu ifade ederek, "Ancak örgüt ile işi bittikten sonra Türkiye genelinde Hizbullah örgütüne operasyonlar yapıldı. Faruk Aksan'ı kaçırıp kaybeden örgüt elemanlarından Mehmet Salih Gölge mahkemede verdiği ifadede 'Faruk Aksan ifadesi alındığı sırada kalp krizi geçirip öldü, cesedini boş bir tarlaya gömdük' diyor. Aksan'ı kaybedenlerden biri olduğu ileri sürülen Mehmet Akay ise yaklaşık 3 yıl önce sahte kimlikle yakalandı şuan cezaevinde" dedi. Ailesinin 18 yıl geçmesine rağmen Faruk Aksan'dan haber alamadığını söyleyen İnceören, devletin Aksan gibi yüzlerce kayıbın nerede olduğunu bildiğini ifade etti.

Konuşmanın ardından Faruk Aksan anısına 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.

Gerillalar bugün de Umurlu Taburu'na eylem düzenledi

HAKKARİ - Şemdinli'de HPG'nin alan hakimiyeti sürerken, gerillalar bugün de Derecik bölgesindeki Umurlu Sınır Jandarma Tabur Komutanlığı'na bağlı üs bölgelerine eylem düzenledi. 

Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'ne bağlı Derecik Beldesi'nde bulunan Umurlu Sınır Jandarma Komutanlığı üs bölgelerine HPG gerillalarınca eylem düzenlendi. Eylem ardından yer yer çatışmaların yaşandığı bildirildi.

HPG, 23 Ağustos'ta Şemdinli'de çeşitli noktalara düzenlediği eylemlerde 28 askerin öldüğünü açıklamıştı. Aynı gün YJA Star gerillalarının 4 karakola yaptığı eş zamanlı eylemlerde de biri astsubay 7 askerin öldüğü açıklanmıştı. 

Kürt asker karakolda infaz edildi

MARDİN - Mardin'in Savur İlçesi'ndeki Sürgücü askeri karakolunda görev yapan Kadir Katran adlı Kürt asker, Bursalı bir asker tarafından vurularak öldürüldü.

Mardin'in Savur İlçesi'ne bağlı Sürgücü (Ewîna) Beldesi'nde dün gece saat 22.00 sıralarında Sürgücü Karakolu'ndan silah sesleri yükseldi. Ardından 3 askerin nöbet tuttuğu kulübeden de otomatik silah sesleri geldi. Silah seslerinin yükselmesi ile birlikte bir askerin Kürtçe "Ax yadê" şeklinde feryat ettiği duyuldu. Karakola yakın olan evler ve kahvede oturan yurttaşlar, olayı bire bir gördüklerini belirterek, nöbet kulübesi içinden 7 el silah sesi geldiğini söyledi. Olayın hemen ardından söz konusu karakola çok sayıda panzer ve ambulans sevk edildi. Savur Cumhuriyet Başsavcısı da olay yerine gelirken, bir askerin yaşamını yitirdiği öğrenildi. Yaşamını yitiren askerin cenazesi ambulansa konularak Savur İlçe Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

KAFASINDAN 7G3 SİLAH MERMİSİ ÇIKTI

Ölen askerin Erzurum'un Horosan İlçesi nüfusuna kayıtlı Kadir Katran olduğu öğrenildi. Askeri yetkililer olayın intihar olduğunu iddia ederken, görgü tanıkları ve hastane çalışanları olayın intihar değil infaz olduğunu belirtiyor. Görgü tanıkları ve bazı askerler, kafasından 7 G3 silah mermisi çıkan Katran'ın Bursalı bir asker tarafından vurulduğunu söyledi. Olay ile ilgili savcılığın başlattığı soruşturma devam ediyor.

Kandil'e hava saldırısı: 2 sivil yaralandı, 7 bin tavuk telef oldu

Kandil - Türk savaş uçakları bir kez daha Güney Kürdistan’da sivil yerleşim alanlarını bombaladı. İki sivilin yaralandığı saldırıda, 7 bin tavuk telef oldu, köylülere ait bağ ve bahçelerde ağır maddi zarar oluştu. 

Alınan bilgilere göre gece saat 01.30 sıralarında altı savaş uçağı Kandil’deki sivil yerleşim alanlarını bombaladı. Yarım saat boyunca Silê ve Surede köyleri hedef alındı. 

Saldırı sonucunda iki köylü yaralanırken, Silê köyündeki tavuk çiftliği yerle bir oldu, 7 bin tavuk telef oldu. Yaralılar arasında çiftliğin sahibi Salih Mihemed de bulunuyor. Saldırı da ayrıca köydeki evler, bağ ve bahçeler de zarar gördü. 

Surede köyünde yaralanan kişinin isminin ise Eli Bapir olduğu ve hafif yaralı olduğu öğrenildi. Köylülere ait çok sayıda aracın zarar gördüğü, koyunların telef olduğu bildirildi.

Türk ordusu 15 Ağustos günü de Kandil’deki Bukriska köyünün üst kısımlarını bombaladı. 19 Haziran günü gece yarısı Kandil’e bağlı Xodyan köyüne düzenlenen saldırıda Mihemed İbrahim adlı köylü yaralandı. Köylülere ait bağ ve bahçelerin büyük zarar gördüğü bombardıman sonucu çıkan yangında onlarca ağaç da yandı.

Türk ordusu 17 Ağustos 2011 tarihinden bu yana Federal Kürdistan Bölgesi’ndeki Medya Savunma Alanlarına yoğun hava ve topçu saldırılar düzenliyor. Yüzlerce köyün yer aldığı bu alanlara yönelik saldırılardan en fazla siviller zarar görüyor. 21 Ağustos günü Kandil’e bağlı Kortek köyünde düzenlenen hava saldırısında 4’ü çocuk 7 kişi katledildi. 

Hava saldırılarının yanı sıra yasaklı silah kullanımı nedeniyle de çok sayıda köylü hayatını kaybetti ya da yaralandı. Geçtiğimiz Ocak ayı başında Zaxo’dan köyü Dola Marsisê’ye dönen 80 yaşındaki bir kişi, tarlasına atılan misket bombasının patlaması nedeniyle hayatını kaybetti.

DÖKH'ten Elönü ve Şahin'e: Ölüm analığı yaptığınız faşizme bakın

DİYARBAKIR - Demokratik Özgür Kadın Hareketi DÖKH, Kürt kadın siyasetçilere hakaretler yağdıran köşe yazarı Esra Elönü ve AKP'li Fatma Şahin gibi isimlere yanıt verdi. "Siz kimsiniz?' Öldürülen yüzlerce Kürt çocuğun katilleri için bir bedduanız oldu mu? İktidarın ve medyanın karanlık odalarında terk ettiğiniz vicdanınızın fiyatı ne oldu? Siz ölüm analığı yaptığınız faşizmin kendisine bakın" dedi. 

Demokratik Özgür Kadın Hareketi (DÖKH), DTK ve BDP'lilerin Şemdinli'de HPG gerillalarının yol kontrolüne takılmaları ardından Kürt kadın siyasetçilere yönelik başlatılan saldırı kampanyasına dikkat çekti. Yapılan yazılı açıklamada, "AKP hükümetinin askeri ve siyasi soykırım operasyonları ile Kürt sorununu çözme politikasının vardığı düzey iğrenç bir demagoji ve siyasi linç kampanyası olmaktadır" denildi. Linç kampanyasını kınayan DÖKH, eşbaşkanların politik duruşlarının da arkasında olduklarını vurguladı.

'ROBOSKİ'NİN VEBALİNDEN KURTULAMAZSINIZ'

Açıklamada, AKP'li Fatma Şahin ve Esra Elönü gibi isimlere de şu yanıt verildi:

"Siyaset rantı ve yazar taklitçiliği yapanları kırıntı halinde olsa da ahlaki ve vicdani düşünmeye davet ediyoruz. Sizin tarih, bilim, din ve politika adına konuşmaya gücünüz yetmez. Dini moda takip eder gibi ele alan Elönü ve AKP iktidar kirlenmesini örtme telaşı içinde olan Fatma Şahin'in öncelikle özgür kadın tarihine, savaşa boğdukları topluma verecekleri bir hesap vardır. Açık ve net biçimde soruyoruz; Siz kimsiniz? Öldürülen yüzlerce Kürt çocuğun katilleri için bir bedduanız oldu mu? Roboski katliamı sabahı düşündüğünüz bir istifanız oldu mu? İktidarın ve medyanın karanlık odalarında terk ettiğiniz vicdanınızın fiyatı ne oldu? Bir durun durduğunuz yerde! Ve ölüm analığı yaptığınız faşizmin kendisine bakın. Bu ne telaştır, bu nasıl bir peşin yargıdır ki Antep'te yaşanan acı olayı ısrarla ihale etmeye çalışıyorsunuz. Yoksa yüzlerce katledilen Kürt çocuğunun ve Roboski vebalinden böylemi kurtulmaya çalışıyorsunuz. Sevinçle ve iştahla atıldığınız iddianın sebebi bu mu? Din adına konuşmayı bırakın, gerçek inanan olmadığınız ortaya çıkıyor. Lakin, 'O, görünmeyeni görür, bilinmeyeni bilir, işitilmeyeni işitir' ayetinden biraz korkun. Sizi görüyor. Barış nedir, kardeşlik hukuku nasıldır, özgürlük nasıl bir şeydir, şerefli olmak nasıl bir bedeldir? Fatma Şahin ve Elönü'nü kendini yeniden eğitmeye ve öğrenmeye davet ediyoruz."

DÖKH, tüm Kürt kadınlarını ve Türkiye kadın hareketini de BDP ve DTK Eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Aysel Tuğluk'u sahiplenmeye çağırdı.