6 Ağustos 2012 Pazartesi

Muş'ta yaşanan patlamada bir çocuk yaşamını yitirdi

Muş - Muş'un Kızılağaç Beldesi'nin Şenyayla bölgesinde meydana patlamada 8 yaşındaki Seray Yavuz yaşamını yitirdi. 

Edinilen bilgilere göre, Kızılağaç Beldesine bağlı Şenyayla'nın Kozmedağı Darbiye bölgesinde 8 yaşındaki Seray Yavuz, bulduğu bir cismi eline aldığı sırada patlama meydana geldi. Yavuz, patlama sonucu olay yerinde yaşamını yitirdi. Yavuz'un cenazesi otopsi yapılmak üzere Muş Devlet Hastanesi kaldırıldı.

Türkiye'de son 23 yıl içinde 400'ü aşkın çocuk devlet güçleri ve askeri patlayıcılar tarafından katledildi. Sadece 2011 yılı içerisinde en az 27 Kürt çocuğu devlet tarafından öldürüldü.

Gazeteci Ozan Kılınç serbest bırakıldı

Amed - Azadiya Welat Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ozan Kılınç, "3. Yargı Paketi" kapsamında tutuklu bulunduğu Bingöl M Tipi Cezaevi'nden tahliye edildi. 

Azadiya Welat Gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Ozan Kılınç'a, gazete yayınlanan haberlerden dolayı "Örgüt propagandası yapmak" ve "Örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 27 yıl 3 ay hapis cezası verildi. 

Temyiz üzerine dosyası Yargıtay'dan dönen gazeteci Kılınç'a bu kez yerel mahkeme, 6 yıl 9 ay hapis cezası verdi. Bingöl M Tipi Cezaevi'nde bulunan Kılınç'ın avukatı Servet Özen, "3. Yargı Paketi" kapsamında Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu. Başvuruyu değerlendiren mahkeme heyeti, Kılınç'ın şartlı tahliyesine karar verdi. 

Azadiya Welat Gazetesi Eski İmtiyaz Sahibi ve Yazıişleri Müdürü Vedat Kurşun da Temmuz ayında tahliye edildi. Hakkında rekor hapis cezası istenen Kurşun, 3 yıl 7 ay cezaevinde tutuklu kalmıştı. 

Halen en az 84 gazeteci Türk cezaevilerinde bulunuyor. Bu haliyle Türkiye tartışmasız bir şekilde gazeteciler açısından dünyanın en büyük cezaevi olarak kalmaya devam ediyor. 

İMO heyeti deprem bölgesinde incelemelerde bulundu

Amed - İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Diyarbakır Şubesi Şırnak Temsilcisi Fahrettin Aşkın ve beraberindeki heyet, Şırnak'ın Uludere ilçesi Ortabağ köyünde dün gece meydana gelen depremin ardından bölgeye giderek incelemelerde bulundu.

Deprem bölgesinde durum tespiti yapan Aşkın ve beraberindeki heyet, Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Dağdibi köyündeki kerpiç evlerden beşinin yıkıldığını ifade ederek, aynı köyde dağlardan kopan kayaların da yola düştüğünü kaydetti. Aşkın, depremin ilçedeki yapılarda hasara ve can kayıplarına neden olmadığını söyledi.

Hakkari Valiliği 7 bölgeyi 'askeri yasak bölge' ilan etti

Hakkari - Hakkari Valiliği ilde geçici askeri yasak bölge olarak ilan edilen alanları yazılı açıklamayla duyurdu. 7 ayrı bölgedeki yasak 6 Ekim 2012’ye kadar sürecek.

Hakkari Valiliği, Hakkari, Şemdinli, Çukurca ve Yüksekova İlçeleri'ndeki İkiyaka bölgesi, Şırnak Beytüşşebap doğusu ve Hakkari merkez bölgesi Altındağlar, Buzul Dağı bölgesi, Alandüz Bölgesi, Balkaya Dağları Bölgesi, Gediktepe ve Karadağ bölgesi, Çağlayan ve Pirinçeken bölgelerini 2 ay süreyle sivillerin girişlerine 6 Ekim tarihine kadar yasakladı.

Valiliğin "yasak bölge" ilan ettiği alanların gerillanın denetimindeki alanlar olması dikkat çekiyor. Bu bölgelere Türk ordusunun karadan giremediği bildiriliyor. 

BDP Şırnak İl yöneticisi gözaltına alındı

Şırnak - BDP Şırnak İl yöneticisi Sıdık Külter, il binası önünde sivil polisler tarafından gözaltına alındı. 

BDP Şırnak İl Yöneticisi Sıdık Külter saat 14.00 sıralarında İl binasından çıktığı sırada sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Hakkında açılan bir davadan ifade vermediği gerekçesiyle gözaltına alındığı öğrenilen Külter, Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. 

Çeber davasında da 'işkence' cezasız bırakılmak isteniyor

İstanbul - Engin Çeber davasında savcı, daha önce işkenceyle adam öldürmekten müebbet hapis cezasına çarptırılan iki tutuklu sanık için “işkence yapmak”tan ceza ve tahliye talep etti. Avukatlar, “işkence birkez daha cezasız bırakılmak isteniyor” dedi.

Engin Çeber'in işkenceyle öldürülmesi davasında mütalaa veren savcı, Nihat Kızılkaya ve Fuat Karaosmanoğlu'nun işkence ile insan öldürmek suçundan değil, işkence yapmak suçundan cezalandırılmasını, tutuklu bulundukları süre göz önünde bulundurularak tahliyesini istedi. Savcı, diğer iki tutuklu sanığın da işkence sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan cezalandırılmasını talep etti. Tahliye talebini reddeden mahkeme, taraflara savunma için süre vererek, duruşmayı erteledi. Duruşma sonrasında açıklama yapan Avukat Taylan Tanay, mütalaanın işkenceye cezasızlık anlamına geldiğini belirtti.

Engin Çeber'in Metris Cezaevi'nde işkenceyle öldürülmesinin ardından Bakırköy 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılan davaya bugün devam edildi. Duruşmaya tutuklu sanıklar Fuat Karaosmanoğlu, Nihat Kızılkaya, Selahattin Apaydın ve Sami Ergazi ile avukatları ve müdahil avukatlar katıldı. Duruşmayı Engin Çeber'in ablası Şerife Çeber ile babası Ali Tekin de katıldı. İstanbul Barosu'ndan bir avukat ile Af Örgütü'nden bir temsilci de duruşmayı gözlemci olarak izledi.

İzleyiciler duruşma salonuna isimleri kaydedilerek alınırken, salon dışında çevik kuvvet polisleri yerleştirildi.

'DAVA UZATILMAK İSTENİYOR'

Müdahil avukatlardan Taylan Tanay, duruşma nedeniyle alınan polisiye önlemleri eleştirdi, "Bu güvenlik gerekçesi açıklanmalı. Duruşma fiilen kapalı hale getiriliyor" dedi. Davanın uzatılarak tutuklu sanıklara tahliye yolu açılmak istendiğine dikkat çeken Tanay, "Dava tamamlanmıştır. Artık işkenceyle adam öldürmek suçundan cezalar verilmelidir. Ceza kadar cezanın infazı da önemlidir. 4 yıldır adaleti bekliyoruz. Eğer 5 yıl içinde bu dava tamamlanmazsa, sanıklar tahliye edilecekler " dedi.

Suçlamaları kabul etmeyen sanıkların sık sık kendilerinin mağdur edildiğini söylemesine, Çeber'in ablası Şerife Çeber, "Kardeşim 4 yıldır toprağın altında yatıyor. Biz ne yapalım? Bana kardeşimi verin hadi" diyerek tepki gösterdi.

Mahkeme heyeti, sanık avukatların tevzi tahkikat talebini reddetti.

SAVCI MÜTALAA VERDİ

Duruşmada mütalaa veren savcı, tutuklu sanıklardan Nihat Kızılkaya ve Fuat Karaosmanoğlu'nun işkence ile insan öldürmek suçundan değil, işkence yapmak suçundan cezalandırılmasını, tutuklu bulundukları süre göz önünde bulundurularak tahliyesini istedi. Savcı diğer iki tutuklu sanık Selahattin Apaydın ile Sami Ergazi'nin ise işkence sonucu ölüme sebebiyet vermek suçundan cezalandırılmasını ve tutukluluk hallerinin devamını istedi.

Sanık polisler Mehmet Pek ve Abdülmuttalip Bozyel'in "işkence ve kötü muamele" suçundan 3'er kez, Aliye Uçak'ın işkence suçundan cezalandırılması talebinde bulundu.

Ceza İnfaz Kurumu doktoru Yemliha Söylemez'in "gerçeğe aykırı belge düzenlemek" suçundan cezalandırılmasını isteyen savcı, Murat Çise ve Yavuz Uzun'un işkenceden cezalandırılmasını talep etti. 

Diğer sanıkların atılı suçlardan beraatını istedi.

Tutuklu sanıkların tahliye istemini reddeden mahkeme heyeti, tarafların savunma yapmaları için duruşmayı 1 Ekim 2012 tarihine erteledi.

'İŞKENCE CEZASIZ BIRAKILMAK İSTENİYOR'

Duruşma sonrasında açıklama yapan Avukat Taylan Tanay, savcının mütalaasının kendilerini yanıltmadığını belirterek, "Yargıtayın kararı bozması bizde endişe yaratmıştı. Savcının, işkenceyle adam öldürmekten cezalandırılan iki sanığı, işkence suçundan ceza ve tahliye istemesi endişemizi daha da artırdı" dedi.

Tutuklu sanıklar Nihat Kızılkaya ve Fuat Karaosmanoğlu'nun kurtarılmak istendiğine dikkat çeken Avukat Tanay, "İşkence bir kez daha cezasız bırakılmak isteniyor" dedi.

Duruşma boyunca Bakırköy Adliyesi önünde bekleyen TAYAD'lı aileler, sloganlar atarak işkencenin cezasız bırakılmak istenmesine tepki gösterdi.

Billur Tuz kullanmıyoruz!

İzmir - HDK İzmir Emek Komisyonu, sendikalaştıkları için işten atılan direnişteki Billur Tuz işçilerine destek kampanyasına devam ediyor. 

Deri işçilerin yoğun olarak çalıştığı Basmane’de bir basın açıklaması yapan HDK bileşenleri, Billur Tuz patronu işçilerin sendikal haklarını tanıyıncaya ve işçileri işe alıncaya kadar mücadeleye kararlılıkla destek olacaklarını dile getirdiler. 

“Billur Tuz kullanmıyoruz” yazılı pankartın açıldığı eylemde konuşan HDK Emek komisyonu üyesi Cavit Uğur, 54 billur Tuz işçisinin 2 Ocak 2012 tarihinde sendikalı oldukları için işten atıldıklarını hatırlatarak, “İşten atılan işçilere destek vermek bütün işçiler için daha yaşanır koşullar elde etmek demektir. Tuz pazarının %80’ini elinde bulunduran Billur Tuz patronunun bu işçi düşmanı tutumuna karşı, biz işçi-emekçilerde bu ürünü kullanmayarak sınıf kardeşlerimize destek vereceğiz” dedi.

"Yaşasın sınıf dayanışması", “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek” sloganlarının atıldığı eyleme Genel-İş sendikası Şube başkan ve yöneticileri de destek verdi. Basın açıklamasının ardından Billur Tuz ürününün boykot edildiğini belirten bildiriler dağıtıldı.

KCK: Yeni bir savaş süreci yaşanıyor

Behdinan - KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Türk hükümetinin Şemdinli ve Çukurca’da eylemlerini “dış güçlerle” irtibatlandırmasının 90 yıldır süren anlayışın devamı olduğunu belirtirken, “Kürdistan’da gelişen süreç, bir savaş sürecidir” dedi. KCK, “Özellikle Şemzînan, Gever-Oramar ve Colêmerg-Çelê alanları başta olmak üzere tüm Kürdistan’da yeni bir savaş süreci yaşanmaktadır” diye ekledi.

KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı yaptığı yazılı açıklamada, Şemdinli ve Çukurca’daki gerilla hareketi ile Türk hükümetinin bu eylemler karşısındaki tavrını değerlendirdi. 

YENİ BİR SAVAŞ SÜRECİ YAŞANMAKTADIR

KCK’nin açıklaması şöyle: “AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan 2011 yılının Temmuz ayından bu yana Kürt sorununun diyalog ve barışçıl yöntemlerle çözüm sürecini tek taraflı olarak askıya alıp, Önderliğimize, halkımıza ve hareketimize karşı bir savaş ilan etmiştir. Kürdistan Özgürlük Gerillasını Tamil Kaplanları gibi tasfiye edeceği senaryolarıyla başlatılan bu savaş sürecine karşı bugün Kürdistan Özgürlük Gerillaları dönem taktiğini uygulama çerçevesinde Şemzînan, Gever ve Çelê alanları başta olmak üzere Kürdistan’ın değişik yerlerinde Türk devletinin saldırılarına karşı kapsamlı bir devrimci hamle sürecini pratiğe koymuştur. Açık ki, Kürdistan’da gelişen süreç, bir savaş sürecidir. Bu savaş sömürgeci egemen devletin faşist saldırılarına karşı Devrimci Halk Savaşı perspektifi ile halkımızın meşru savunma savaşıdır. 

Bu kapsamda özellikle Şemzînan, Gever-Oramar ve Colêmerg-Çelê alanları başta olmak üzere tüm Kürdistan’da yeni bir savaş süreci yaşanmaktadır. Ancak AKP hükümeti ve Türk basını tüm maharetini ortaya koyarak bu gerçeği kamuoyundan gizlemekte ve yaşanan savaşın Türk devleti açısından yarattığı kayıpları kamuoyuna yansıtmamaktadır.

ÖZGÜRLÜK HAMLESİ’NİN SURİYE’DEKİ İÇ SAVAŞLA ALAKASI YOK

AKP devleti bir taraftan bunu yaparken, diğer taraftan ise gelişen bu savaş sürecinde gerillanın göstermiş olduğu yüksek performansı göstermemek ve halkımızın sömürgeciliğe karşı öz gücüne dayanarak yürüttüğü bu haklı-meşru savaşı gölgelemek için gelişen bu devrimci hamleyi dış güçlerle bağlantılandırmak istemektedir. Bizzat Başbakan ve AKP temsilcilerinin bunu Suriye veya farklı dış güçlerle bağlantılandırarak izah etmeye çalışması, bu görkemli direnişi çarpıtma isteminden başka bir şey değildir. Daha bir yıl öncesine kadar 8 yıl boyunca Suriye ve İran ile ittifak halinde, hareketimize karşı her türlü saldırıyı geliştirerek hareketimizi tasfiye etmek isteyen AKP hükümeti, şimdi hareketimizi arası bozulmuş olan bu güçlerle ilişkilendirerek gerçeğin üstünü örtmek ve tasfiye amaçlarını gerçekleştirmek istemektedir. Bölgedeki gelişmeler elbette ki Kürt halkını da etkilemekte ve bu süreçte Kürt halkı da özgürleşecektir. Ancak Kürdistan’da yükselen özgürlük hamlesinin Suriye’deki iç çatışma süreciyle uzaktan-yakından hiçbir alakası yoktur. Kaldı ki kendisini bile koruyamayan bir gücün Kürdistan halkına verebileceği ne olabilir ki? Kürdistan halkı 30 yıldan bu yana özgürlük mücadelesini yürütmekte ve bu dönemde bunu başarıya taşımak istemekte ve mücadelesini üst bir aşamaya taşımış bulunmaktadır. Yaşanan gerçeklik budur. 

90 YILDIR “DIŞ MİHRAKLARLA” İZAH YAPILIYOR

Birçok koldan yoğun psikolojik savaş saldırıları, tehdit ve şantaj ile gerillanın ve halkımızın haklı davasını gölgelemek için, bu direnişi dış güçlerle izah etme anlayışı, TC devletinin 90 yıllık pratiğinin tekrarından başka bir şey değildir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Türk sömürgeciliğine karşı halkımızın haklı özgürlük mücadelesi sürekli “dış mihrak”larla izah edilmiş ve böylece halkımız soykırım ve katliamlara tabii tutulmuştur. 

HİÇBİR GÜÇ TARİHİN AKIŞINI DURDURAMAYACAKTIR

AKP de şimdi aynı şeyi yapmaktadır. AKP’nin bu yönlü yaptığı propagandalar tamamen gerçek dışıdır. Bizzat Başbakan’ın ifade ettiği “Türkiye sınırları içerisinde kontrolümüz dışında hiçbir yer yoktur, Şemdinli’de yalnızca 2 şehidimiz, terör örgütünün ise 115 kaybı vardır” sözü gerçek bir psikolojik savaş yalanından başka bir şey değildir. Hakikat olan şu ki Kürdistan gerillası öz gücüne dayanarak haklı bir savaş yürütmekte ve bunu üst bir aşamaya taşırarak bir çok yerde alan hakimiyetini kurarak final sürecine girmiş bulunmaktadır. Bu gerçeğin üstünü hiçbir tehdit, saldırı ve sömürgeci yalan örtemeyecektir. Hiçbir güç tarihin akışını durduramayacaktır. 

ERDOĞAN ÖNCE İNSANLIK DIŞI UYGULAMALARINA BAKMALI

Gerilla karşısında acze düşen AKP hükümeti, Şemzînan ve Gever’de halkımızın mal, mülk ve bahçelerini hedefleyerek bombalamakta, böylece alçakça bir taktikle halkımızı hareketimize karşı tepkilendirmeye çalışmaktadır. Gerilla güçlerinin tuttuğu mevziiler yüksek zirvelerde olmasına rağmen, 15 günden bu yana Şemzînan’da bilinçli bir şekilde her gün vadilerde yaşayan köylülerin bağ, bahçe ve mal-mülkünün hedeflenmesinin başka bir izahı yoktur. Buradaki köylülerimizin mal ve bahçelerinin hedeflenmesi, tamamen bilinçli ve özel savaş taktikleri çerçevesinde geliştirilen bir hedeflemedir. 

AKP hükümeti ve Erdoğan, halkımızın gelişen özgürlük mücadelesini, kendisi gibi Kürdistan üzerinde sömürgecilik siyasetini sürdüren devletlerle irtibatlandıracağına Kürdistan’da yürüttüğü faşist, insanlık dışı, hiçbir etik ve hukuka dayanmayan uygulamalarına bakmalıdır.

BAŞBAKAN, 11 YAŞINDAKİ ÇOCUK NEDEN KATLEDİLDİĞİNİ KENDİSİNE SORSUN

Erdoğan, daha 1 gün önce cenazesi kaldırılan 11 yaşındaki Mazlum Akay adındaki Kürt çocuğunun ne için katledildiğini kendine sorarsa bu savaşın da ne için böyle yükseliş kazandığını öğrenmiş olacaktır. En son 7 gün önce Adana’nın Yüreğir ilçesinde Önder Apo üzerinde uygulanan ağır tecridi protesto etmek için sivil bir eylem yapmakta olan Kürt gençlerine karşı polisin vahşi saldırısı sonucu Mazlum Akay şahadete ulaşmıştır. Değerli ailesine ve Kürdistan halkına başsağlığı diliyoruz. Tüm kamuoyu biliyor ki Mazlum Akay ilk değildir, şimdiye kadar onlarca Kürt çocuğu bu biçimde polisin vahşi uygulamaları ve kurşunlarına hedef olarak şahadete ulaşmış ve bu uygulamaları yapan hiç kimseden herhangi bir hesap da sorulmamıştır. İşte şimdi Şemdinli’de, yaşamlarını yitiren Uğur Kaymaz, Enes Ata, Ceylan Önkol, Mazlum Akay ve katledilen tüm çocuklarımızın hesabı sorulmaktadır. 

SÖMÜRGECİ VAHŞETE KARŞI HAKLI VE MEŞRU BİR SAVUNMA

Kürdistan’da yürütülen savaş, Türk sömürgeciliğinin vahşetine ve zulmüne karşı halkımızın haklı ve meşru savunma savaşıdır. Bu savaşın sonuçlarından sorumlu olan Kürt sorununa ısrarlı bir biçimde şiddeti dayatan AKP hükümetinin kendisidir. Bu direniş savaşı Kürdistan Özgürlük Gerillasının yeni hamlesiyle taktik bir aşama yapmış, başarı yolunda önemli bir mesafe kat etmiştir. Açık ki Kürdistan’da zorbalığa karşı gerilla savaşı gelişecek, yaygınlaşacak, halkımızın serhildan hareketiyle yükselişi kazanacak ve sonuç almayı başaracaktır. Tüm yurtsever halkımız bilmeli ki, hareketimizin kendi öz gücüne dayanarak geliştirdiği bu direniş Önder Apo’nun ve Kürt halkının özgürlük yürüyüşünü başarıya taşıma direnişidir. 

KÜRDİSTAN GENÇLİĞİ HER BİÇİMDE DİRENİŞLERE KATILMALI

Bu tarihsel direnişte direnerek ölümsüzleşen kahraman şehitlerimizi anıyoruz. Şemzînan ve Rindikê direnişinde şahadete ulaşan tüm şehitlerimizin değerli ailelerine ve tüm Kürdistan halkına başsağlığı diliyor, şehitlerimizin anılarını özgürlük mücadelesini başarıya taşıyarak yaşatacağımızın sözünü veriyoruz. 

Özellikle tarihin bu önemli aşamasında gelişen görkemli direnişlere Kürdistan gençliği her biçimde katılmalı ve sahip çıkmalıdır. Tüm yurtsever Kürdistan gençliğini gerilla saflarına katılmaya çağırıyoruz. Tüm yurtsever halkımızı da bu direniş etrafında kenetlenmeye ve sömürgeciliğe karşı haklı-meşru özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.”

Şemdinli'de hayatını kaybeden 2 gerillanın kimlikleri açıklandı

Behdinan - Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde 3 Ağustos günü yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren 2 gerillanın kimlik bilgiler HPG tarafından açıklandı. 

Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Nirkola ve Masiro boğazlarında 3 Ağustos günü yaşanan çatışma sonucunda 2 gerilla yaşamını yitirdiği daha öncesinde HPG-BİM tarafından kamuoyuna duyurulmuştu. 

HPG-BİM bugünkü açıklamasında yaşamını yitiren gerillaların kimlik bilgilerini de paylaştı. Açıklamaya göre yaşamını yitiren gerillaların kimlik bilgileri şöyle: Şahan Rojhılat kod isimli Mako (Doğu Kürdistan-İran) doğumlu Kutbettin Dellaimilan ve Şahin Karker kod isimli Muş Bulanık doğumlu Serbest Gümüş.

HPG: Çukurca'da da Türk ordusu etkinliğini yitirdi

HPG gerillalarının “devrimci harekat” olarak adlandırdığı Hakkari’nin Çelê (Çukurca) ilçesindeki eylemleri sürüyor. Çok sayıda askerin öldürüldüğünü ve alan denetiminin gerillalarda olduğunu belirten HPG, yaşanan çatışmalarda şimdiye kadar 14 gerillanın yaşamını yitirdiğini duyurdu. 

HPG-BİM tarafından yapılan açıklamaya göre gerillaların ele geçirdikleri Rındikê karakolunda çok sayıda silah ve askeri mühimmatı imha etti. Yapılan açıklamada imha edilen askeri malzemelere ilişkin şunlar belirtildi: “4 Ağustos günü Hakkâri’nin Çelê ilçesinde gerçekleştirilen devrimci harekat çerçevesinde gerillalarımızın alandaki denetimi halen devam etmektedir. Düşmanın alana yönlendirdiği onlarca anbulans hava saldırıları dışında düşmanın alanda herhangi bir hareketliliği olmamıştır. Gerillalarımızın Rındıkê karakoluna gerçekleştirdiği eylemlerde kamulaştırdığı 20 silah dışında, düşmana ait onlarca A4 yarı otomatik silah, MG3 Tam Otomatik Silah, Havan Silahları, BKC silahları ve ferdi silahlar gerillalarımız tarafından imha edilmiştir.”

GERİLLA JİN’DEN FEDAİ EYLEMİ

HPG-BİM açıklamasında eylem sırasında yaşamını yitiren Jin isimli kadın gerillanın bir “fedai” eylem gerçekleştirdiğini ve çok sayıda askeri öldürdüğünü belitti. HPG-BİM açıklamasında eyleme ilişkin şunları ifade etti: “Saldırıda ağır yaralanan Jin isimli gerillamız kahramanca fedai bir duruş sergilemiş, gerçekleştirdiği fedai eylem sonucunda düşmanın çok sayıda askeri öldürülmüş ve yaralanmıştır. 

Dün, imha edilen araçlara ilişkin verdiğimiz bilgilere ek olarak Rındıkê karakol tepesinde bulunan düşmanın bir panzeri, içinde bulunan 8 asker ile birlikte gerillalarımızca imha edilmiştir.”

7 GERİLLA DAHA YAŞAMINI YİTİRDİ

HPG çatışmaların yaşandığı ilk gün 7 gerillanın yaşamını yitirdiğini duyurmuştu. HPG devam eden çatışmalar sırasında da yaralanan 7 gerillanın yaşamını yitirdiğini duyurdu. HPG-BİM yaşamını yitiren gerillalara ilişkin şunları belirtti: “Dünkü açıklamamızda devrimci operasyonumuz kapsamında 7 arkadaşımızın şahadeti açıklanmıştı. Yaralanan bazı arkadaşların şahadeti ve devam eden çatışmalar sonucunda 7 arkadaşımız daha şehit düşmüştür. Söz konusu operasyon sonucunda şahadete ulaşan toplam 14 arkadaşımıza ilişkin bilgilendirme daha sonra kamuoyu ile paylaşılacaktır.”

Çelê (Çukurca) yaşanan çatışma ve gerilla eylemleri Pazar ve Pazartesi günü de devam etti. Alanın gerillaların denetiminde olduğunu aktaran HPG-BİM şu bilgileri verdi: “5Ağustos günü 17.00-21.00 saatleri arasında Çelê Tugayı, Êrîş Taburu ile Bilican alayı gerillalarımız tarafından etkili bir şekilde vurulmuş tur. Gerçekleştirilen eylemler sonucunda bir çok bina ve mevzi darbelenirken, düşmanın ölü ve yaralılarının sayısı tarafımızdan netleştirilememiştir. 

6 Ağustos sabahı Çelê’ye bağlı Girê askeri üssü ve Bilican Alayı gerillalarımız tarafından etkili bir şekilde vurulmuştur. Gerçekleştirilen eylemler sonucunda düşmanın ölü ve yaralılarının sayısı tarafımızdan netleştirilememiştir. Eylemler ardından işgalci TC ordusu çevresine yönelik olarak rastgele havan ve obüsler ile saldırı gerçekleştirilmiştir. Alan halen gerillalarımızın denetimindedir.”

ÇELE’DE YOL TUTMAK İSTEYEN ASKERE EYLEM

Hakkari-Çelê yolunu tutmak isteyen ve Türk ordusuna ait askerlere yönelik olarak HPG gerillaları tarafından bir eylem gerçekleşti. Gerillaların 5 Ağustos günü saat 11.00’da gerçekleştirdiği bu eyleme ilişkin HPG-BİM şunları belirtti: “5 Ağustos günü saat 11.00 sularında Hakkari Çelê yolunu tutmak isteyen ve kimlik kontrolü yapmaya çalışan düşman askerlerine yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Gerçekleştirilen eylem sonucunda bir panzer darbelenirken, düşmanın ölü ve yaralılarının sayısı tarafımızdan netleştirilememiştir.” 

Urfa'da şüpheli kadın ölümü

Urfa - Urfa'da, eşinin ağabeyinin evinde misafir olan 25 yaşındaki Çiğdem Toprak, iddiaya göre akşam geç saatlerde beşinci kattaki evin balkonundan atlayarak yaşamına son verdi. 

Alınan bilgilere göre olay dün akşam Paşabağı Mahallesi 771'inci Sokak'ta meydana geldi. Mahmut Toprak, eşi Çiğdem ile birlikte ağabeyinin evine misafirliğe gitti. 

İddiaya göre, saat 22.00 sıralarında hava almak için balkona çıkan Çiğdem Toprak, 5'inci kattan atladı. Beton zemine düşen Çiğdem Toprak, olay yerinde yaşamını yitirdi. 

Genç kadının yakınları ve apartman sakinleri durumu polis ve sağlık ekiplerine bildirdi. Genç kadının cesedi otopsi için Urfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna götürüldü.

Olay yerinde inceleme yapan polis ekipleri, Çiğdem Toprak'ın ölümü ile ilgili soruşturma başlattı.

'Demokratik Konfederasyon' –Selahattin Erdem

Kofi Annan’ın görevden çekilmesi Suriye mücadelesinde yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Şubat ayında BM ve Avrupa Birliği tarafından görevlendirilen Kofi Annan dönemi sona eriyor. Belli ki Eylül başından itibaren yeni bir süreç başlayacak. Bu süreç hızlı mı gelişecek, yoksa adım adım mı ilerleyecek, bunu Rusya ile NATO arasındaki görüşmelerin sonucu belirleyecek. Zaten Kofi Annan’ın çekiliş sürecinin Rusya-İngiltere arasındaki Suriye görüşmeleriyle eşzamanlı olması da bir tesadüf değil. Belliki BM Güvenlik Konseyi’nde ortaklık yaratmak için gizli diplomatik çalışmalar yoğun olarak sürüyor.

Gerçi denebilir ki Annan Planı çok da etkili değildi. Zaten hiç kimse tam benimsememiş ve sahiplenmemişti. Ama hiç kimse açıktan red de etmemişti. Annan Planı doğrultusunda başarı elde edilip Suriye sorununun çözüleceğine kimse inanmasa da, karşıtını oyalama ve zaman kazanma siyaseti gereği geçici olarak herkes şans tanımıştı. Böylece silahlı şiddetin alta çekildiği, siyasi ve diplomatik mücadelenin öne geçtiği bir hazırlık dönemi, ara dönem ortaya çıkmıştı.

Şimdi bu ara dönem sona eriyor. Suriye mücadelesinde yeni bir dönem başlıyor.

Ara dönemin temel karakteri, tarafların karşılıklı birbirini yıpratmaya ve siyasi-askeri açıdan zayıf duruma düşürmeye çalışmasıydı. Buna karşılık kendi ittifaklarını artırma ve askeri güçlerini hazırlama çalışmasının yürütülmesiydi. Bunun için zamana ve mücadelenin düşük yoğunluklu olmasına ihtiyaç vardı. Çünkü ABD hem askeri hem de siyasi açıdan Suriye’ye aktif müdahale etmeye ve değişiklik yapmaya hazır değildi. Hazır olabilmesi için gerekli olan zaman ve ortamı Annan Planı sağladı.

Bu durumda Suriye’ye aktif müdahale için ABD’nin tam hazır hale geldiği söylenebilir mi? Bu soruya tümüyle evet demek henüz mümkün değil. Fakat ABD’nin gizli diplomasi yoluyla Rusya ve Çin’le yoğun uzlaşma çalışması yürüttüğü, içte seçim dönemine ulaştığı, Suriye’de ise düşük yoğunluklu çatışma içinde tarafların iyice yıprandığı bir gerçek. Böylece ABD’nin Suriye’ye doğrudan müdahale için daha hazır ve güçlü hale gelmiş olduğu söylenebilir. Ancak yine de bu sürecin yılsonuna kadar adım adım ilerleyeceği görüşü daha doğru gözükmektedir. Öyle ki, herkes yıpranıp yorulmalı, çaresiz ve çözümsüz kalmalı, herkes yönünü dışarı dönmeli ve işte o zaman ABD adeta bir “kurtarıcı” rolüyle müdahalede bulunmalı! Yaratılmak istenen işte bu!

Mevcut haliyle yeni süreç adım adım gelişecek gibi görünse de, Annan Planı’nın yürürlükten kalkıyor olması Suriye’de değişimin yöntemi ve içeriği konularının yeniden yoğunca tartışılmasını başlatmış bulunuyor. Öyle ya, Annan Planı sona erip Suriye’de yeni bir süreç başlıyorsa, bu yeni mücadele sürecinin yöntemi ne olacak? Yani ne kadar şiddet, ne kadar siyaset içerecek? Yine Suriye mücadelesinde yeni bir süreç ortaya çıkıyor ve değişim süreci hızlanıyorsa, o halde değişimin içeriği ne olacak? Yani yeni Suriye sistemi nasıl oluşacak? İşte şimdi bu sorular çerçevesinde yoğun bir tartışma gündemi oluşmuş bulunuyor.

Öncelikle şunu belirtelim ki, ister yöntem isterse yeni sistem konusunda olsun Suriye’ye yönelik her türlü tartışmanın tüm bölgeyi içerecek şekilde ele alınıp yapılması zorunludur. Çünkü Suriye’deki mücadele tüm bölgeyi içine almakta ve bir Ortadoğu mücadelesi olmaktadır. 2012 yılı başından beri tüm Ortadoğu adeta Suriye ile oturup Suriye’yle kalkmaktadır. Bir dış müdahale ile Suriye’de gelişecek olası bir savaş durumu da tüm bölgeyi içine alan bir Ortadoğu savaşı olacaktır.

Tabi Suriye mücadelesinde yöntem konusu denince sadece savaş akla gelmemelidir. Gerçi Annan Planı’nın boşa çıkmış olması savaş olasılığını eskiye göre daha da güçlendirmiştir. Fakat yine de mevcut koşullarda savaş tek çözücü yöntem konumunda değil. Zayıf da olsa siyasal uzlaşma da Suriye için halâ bir çözüm yöntemi konumundadır. Bunun nedeni, Suriye savaşının tüm taraflar açısından çok zor, tahripkâr ve riskli olmasıdır. Suriye savaşının başlatanlar açısından astarı yüzünden pahalı olma veya bir prüs zaferi olma olasılığı güçlüdür. Bundan dolayı küresel düzeyde bir siyasal uzlaşma çözüm yöntemi olarak rol oynayabilir. Fakat bu biçimdeki bir siyasal uzlaşmanın da Suriye sınırlarını fazlasıyla aşarak, bölgesel olmaktan da öteye, bir küresel uzlaşma olma zorunluluğu vardır.

Suriye’deki çözümün içeriğine, yani yeni Suriye sistemine gelince, bunun değişimin yönteminden daha çok bölgesel karakterli olacağı açıktır. Yani yeni Suriye sistemi, aynı zamanda yeni Ortadoğu sistemi olacaktır. Suriye’deki değişimin içreği ve yeniden yapılanma durumu, Ortadoğu’da değişim ve yeniden yapılanmanın nasıl olacağını belirleyecektir. Bu açıdan, yeni Suriye sistemini tartışırken tüm Ortadoğu’yu göz önüne getirmek zorunludur.

Yeni Suriye sistemi tartışılırken ilk ağızdan vaazedilen Beşar Esad yönetiminin gitmesi olmaktadır. Hatta yönetimin de değil, sadece Beşar Esad’ın çekilmesini isteyenler de vardır. Böyleleri “Beşar Esad çekilsin, yerine Faruk El Şara geçsin, onun başkanlığında temiz Baas ve Axvani Müslimin’in eşitçe katıldığı bir geçiş hükümeti kurulsun” demektedir. Böylece kişiler değişsin ama sistem olduğu gibi kalsın, Baas iktidarı yıkılsın, aynı sistemde Müslüman Kardeşler iktidarı kurulsun denmektedir.

Suriye’de değişimi en önde ve en güçlü savunuyor görünen AKP Hükümeti’nin değişim programı tamı tamına böyledir. Dikkat edilirse, buradaki değişim çok yüzeysel ve biçimseldir. Özlü, derin ve sistemsel değildir. Suriye’deki milliyetçi-despotik sistem olduğu gibi korunmak istenmektedir. Bu anlayışa göre, “Baskı sistemi yaşasın, fakat baskıyı uygulayan değişsin” olmaktadır. Baas diktatörlüğü yıkılacak, yerine Müslüman Kardeşler diktatörlüğü geçecektir. Sistem eski diktatörlük sistemi olacağına göre, başta Kürtler olmak üzere tüm halk üzerinde geçmişin inkâr ve baskı uygulamaları devam edecektir.

Belliki böyle bir Suriye pek de yeni bir Suriye olmaz. Sistem aynı kalacağına göre, bu yöntemle Suriye’nin mevcut sorunları çözülmez. Böyle bir Suriye, Ortadoğu açısından bir yeni model haline gelemez. Dolayısıyla merkezi-despotik Suriye sistemi yeni ve çözümleyici olamaz.

Çok fazla somutluk kazanmasa da, ikinci bir çözüm sistemi olarak federasyon tartışılmaktadır. Kuşkusuz federal Suriye yeni bir sistem olur, eski sistemin değiştirilmesini içerir. Sadece Beşar Esad’ın değiştirilmek istenmesinden farklıdır. Fakat Suriye’nin toplumsal koşullarında ne kadar çözüm gücü olacağı ve uygulanabileceği tartışmalıdır. Çünkü Suriye toplumsal yapısı hem milli, hem de dinsel ve mezhepsel olarak parçalıdır. Belliki her etnik kimlik (milli veya dinsel-mezhepsel) kendinin özgürce örgütlenip etkin katılım göstermesini isteyecektir. Bu da federasyonun uygulanma durumunu zorlaştıracaktır. Yine federasyon, Ortadoğu modeli olmak açısından da yetersiz kalacaktır.

Bizce yeni Suriye sisteminin Demokratik Konfederasyon olması en uygun ve uygulanabilir olanıdır. Demokratik Konfederasyon Suriye’deki değişimi köklü ve derin kılar. Suriye’nin milli ve dinsel etnik kimliklerinin özgürce örgütlenip katılmasını sağlar. Demokratik Suriye Konfederasyonu yeni Ortadoğu’nun bir çekirdeği olabilir. Suriye’deki modele göre, Ortadoğu’nun yeniden yapılanması da Demokratik Konfederasyon temelinde gerçekleşebilir. Demokratik Konfederasyon Suriye’nin ve Ortadoğu’nun özgürlük ve demokratikleşme sorunlarının en etkili çözüm yöntemi olabilir.

Zaten Osmanlı İmparatorluğu’ndan koptuktan sonra Suriye-Lübnan birlikte yedi birimli bir konfederasyon olarak şekillenmişti. O biçimde demokratik gelişmenin önü çok daha açıktı. Daha sonra konfederasyon yıkıldı, Suriye ile Lübnan parçalandı ve Baas darbesiyle de mevcut merkezi diktatörlük kuruldu. Eğer bu duruma son verilecek ve bir Ortadoğu modeli olarak demokratik Suriye geliştirilecekse, bu ancak Suriye Demokratik Konfederasyonu biçiminde olabilir.

Demokratik Konfederasyon Hıristiyan, Sünni, Alevi, Dürzi, Süryani, Ermeni ve benzeri halklar gibi, Kürtlerin de özgürce kendi kimlikleriyle örgütlenme ve demokratik Suriye birliğine katılma şansını ortaya çıkarır. Kürt sorununu demokratik siyaset yöntemiyle çözer ve içte demokratik toplum örgütlülüğüne dayanır. Dolayısıyla demokratik özerkliğin en uygun siyasal yapılanması olur. Kürtleri ve diğer halkları özgürce örgütlü biçimde kendinde birleştiren Demokratik Suriye Konfederasyonu, aynı biçimde bir demokratik Ortadoğu konfederasyonunun da çekirdeği olur.

Kaynak: Yeni Özgür Politika

HPG: Doğubayazıt’ta 2 asker öldü

BEHDİNAN - HPG gerillalarının Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde Serêkanî karakoluna düzenlediği baskında 2 askerin öldüğü bildirildi. Botaş boru hattında dün meydana gelen patlamayı HPG üstlendi. 

HPG Basın-İrtibat Merkezi (HPG-BİM) Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesine bağlı Serêkanî karakoluna yönelik olarak 4 Ağustos günü bir eylemin gerçekleştiğini duyurdu. Gerçekleşen eylemde karakolun nizamiye ve kulübelerin darbelendiğini duyuran HPG-BİM, eylem sonucu 2 askerin öldüğünü belirtti. 

BOTAŞ BORU HATTINA EYLEM

Mardin’in Midyat ilçesi ile Şırnak’ın idil ilçeleri arasında bulunan Botaş Boru hattına yönelik olarak HPG gerillaları tarafından bir sabotaj eylemi gerçekleşti. 

Eyleme ilişkin bir açıklama yapan HPG-BİM şunları belirtti: “5 Ağustos günü saat 22.00 sularında Mardin’in Midyat ilçesi ile Şırnak’ın İdil ilçeleri arasında bulunan Kertmine köyü yakınlarında bulunan Botaş boru hattına yönelik olarak gerillalarımız tarafından bir sabotaj eylemi gerçekleştirilmiştir.” 

TSK SİVİL ALANLARI VURUYOR

Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde 23 Temmuz gününden beri devam eden hareketlilik kapsamında bölgeye yönelik hava saldırılarını aralıksız devam ettiren Türk ordusu sivil yerleşim alanlarını hedef alıyor. Yaşanan saldırılar sonucu köylülere ait bağ ve bahçelerde büyük zarar meydana gelirken ağaçlık alanlarda da yangınlar başladı. 

HPG-BİM bölgedeki hava saldırılarına ilişkin yaptığı açıklamada şu bilgileri verdi: “5 Ağustos 05.00-19.00 saatleri arasında Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Gostê, Nirkola Boğazı, Ranya Pirê, Masiro Boğazı ile Orta ve Yukarı Nirkola Köylerine yönelik olarak işgalci TC ordusuna tarafından savaş uçakları, havan ve obüsler ile bombardıman yapılmıştır. Yapılan bombardımanlar sonucunda Yukarı ve Orta Nirkola köylerinde köylülere ait çok sayıda bağ ve bahçe zarar görürken alanda başlayan yangın halen devam etmektedir.” 

İşte Temmuz ayı savaş bilançosu

Behdinan - HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM), Temmuz ayı savaş bilançosunu açıkladı. Buna göre Türk ordusu bir ay içerisinde 55 kara operasyonu düzenlerken, gerilla 53 eylem düzenledi. HPG Temmuz ayı içerisinde 278 askerin öldüğünü, 5 helikopterin düşürüldüğünü, 22 gerillanın hayatını kaybettiğini bildirdi. 

Türk devleti ile PKK arasında son yılların en şiddetli çatışmaları yaşanıyor. Şemdinli’de 23 Temmuz’dan beri gerilla denetimi sürerken, bu durum gerilla tarihindeki en uzun alan hakimiyeti olarak da şimdiden kayda geçti. 

Türk ordusunun kış aylarında gerillanın aktif olmayan pozisyonundan faydalanarak düzenlediği birkaç operasyonun ardından AKP hükümeti PKK’nin belinin kırıldığı ve bir daha ayağa kalkamayacağını öne sürüyordu. 

55 KARA OPERASYONU, 53 GERİLLA EYLEMİ

Yaz aylarıyla birlikte artan çatışmalar ve gerilla eylemleri, özellikle Temmuz ve Ağustos’ta zirve yaptı. HPG-BİM tarafından açıklanan Temmuz ayı savaş bilançosuna göre Türk ordusu bir ay içinde 55 kara operasyonu, 22 hava saldırısı, 16 kobra saldırısı ve 56 tank ve top saldırısı düzenledi. Hava saldırılarında 3 kez, kobra saldırılarında 3 kez ve top saldırılarında 14 kez yangın çıktı. 

Haziran ayında 53 kara operasyonu, 16 hava, 8 kobra ve 26 tank ve top saldırısı düzenlenmişti. Bu da Türk ordusunun saldırıların havadan ve karadan arttığına işaret ediyor. 

Haziran ayındaki operasyonlar sonucu yaşanan 44 çatışmaya karşın, Temmuz ayında 46 çatışma yaşandı, gerilla 53 eylem gerçekleştirdi ve bunun sonucunda da 30 kes çatışma çıktı. 

22 GERİLLA HAYATINI KAYBETTİ

Temmuz ayı içerisinde 278 askerin öldüğü, 73 askerin de yarandığı bildirildi. Bu süre içerisinde 22 gerillanın hayatını kaybettiği bilançoya yansıdı. HPG bilançosuna göre Haziran ayında 249 asker ve polis ölürken, 24 gerilla hayatını kaybetmişti. 

5 HELİKOPTER DÜŞÜRÜLDÜ

HPG-BİM bilançosunda geçen ay 5 skorsky helikopterin düşürüldüğü, 4 skorsky ve 2 kobra helikopterin darbelendiği ifade edilirken, bir dağ geyiği tipi araç, 5 askerin araç, 2 kirpi ve bir akrep tipi aracın imha edildiği, üçü pompalı tüfek, ikisi tabanca ve biri BKC olmak üzere 5 teçhizata el konulduğu kaydedildi. 

HPG-BİM bilançosunda askeri amaçlı faaliyetlerde “düşmanla çalışanlara ait” olduğu gerekçesiyle imha edilen araçlara da yer verildi. Buna göre 13 Kamyon, 25 Tır, 58 iş makinesi, 11 dozer, 1 traktör, 1 silindir, 1 transit, 3 Greyder ve 2 pikap imha edildi. 

21 GÖZALTI VE TUTUKLAMA

HPG gerillaları Temmuz ayında da gözaltı ve tutuklama eylemlerini sürdürdü. Bilançoda gözaltı ve tutuklama sayısı 21 olarak belirtildi. Haziran ayında 1’i asker 7 kişi tutuklanmıştı. 

HPG-BİM, bunların yanısıra Türk ordusunun düzenlediği saldırılarda çoğu sefer yerleşim yerlerinde bulunan köylülere ait bağ ve bahçeler zara görürken çok sayıda hayvan ise telef olduğunu bildirdi. 

Cizre'de doktora saldırıya kitlesel protesto

Cizre - Cizre Devlet Hastanesi'nde muayeneye gelen bir hastaya fiş alması gerektiğini söylediği için Şenol Kildacı adlı doktorun hasta yakınları tarafından darp edilmesi ilçede doktorlar tarafından protesto edildi. 

Cizre'de 150 yataklı Devlet Hastanesi'nde görevli Uzman Doktor Şenol Kildacı, fiş almadan hasta yakınlarının muayene odasına girerek bir hastayı zorla muayene etmek istemelerine karşı çıktığı için hasta yakınları tarafından yumruklarla dövülerek darp edildi. 

Doktor Kildacı'nın darp edilmesi üzerine Şırnak Tabipler Odası, Cizre Devlet Hastanesi önünde basın açıklaması yaparak saldırıyı kınadı. 

Basın açıklamasını okuyan Tabipler Odası Başkanı Dr. Azad Karagöz, son zamanlarda hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik giderek artan ve ürkütücü boyutlara gelen saldırıların doktorların ruh ve beden sağlığını bozduğunu söyledi. 

Saldırıya uğrayan Dr. Şenol Kildacı'nın poliklinikte hasta muayene ederken başka bir hasta yakınının içeri girerek kendi hastasını muayene ettirmek istediğini ve doktorun da buna karşı çıkması üzerine darp edildiğini belirten Karagöz, "Doktor arkadaşımıza fiziksel şiddet uygulanmış ve saldırıyı yapanlar uzun süre polikliniği işgal etmiştir. Olayın karakola intikal ettirilmesi üzerine, karakolda polisler şikayetinden vazgeçmesini istemişlerdir" dedi. 

Bir yumurta yada slogan atmanın bile yıllarca hapisle cezalandırıldığı bir ülkede sağlıkçılara yönelik şiddet olaylarında "Cahildir, çocuktur, elinizi öpsün barışın" şeklinde geçiştirilmeye çalışıldığını belirten Karagöz, "Sağlıkçılara artan orandaki şiddetin aslında en büyük sebeplerinden birinin bu 'elinizi öpsün, siz affedin' mantığını olduğunu iyi biliyoruz" dedi.

Hastanelerde artık hekim-hasta ilişkisinin yerini karşılıklı menfaate dayanan tüccar-müşteri ilişkisinin aldığını kaydeden Karagöz şunları söyledi: 

"Biz artık hayat kurtarmaya çalışırken hayatımızı kaybetme kaygısı taşımaktan bıktık. Bizim onay vermediğimiz bir dönüşüm programından dolayı ortaya çıkan aksaklıkların bize fatura edilmesinden bıktık. Her sabah işe farklı genelgelerle başlamaktan bıktık. Hergün artarak bize yüklenen angarya işlerden, hergün her an şiddet görebiliriz kaygısı taşımaktan bıktık."

Lice-Genç kırsalında operasyon başlatıldı

Amed - Diyarbakır'ın Lice ilçesi ile Bingöl'ün Genç ilçesi kırsalına yönelik hava destekli operasyon başlatıldı. 

Operasyon kapsamında Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı'ndan çok sayıda Skosky ve Kobra helikopterleri bölgeye gönderilirken, Lice bölgesinden de askeri birliklerin operasyon bölgesine sevk edildikleri bildirildi.

Lice-Genç kırsalında operasyon başlatıldı

Amed - Diyarbakır'ın Lice ilçesi ile Bingöl'ün Genç ilçesi kırsalına yönelik hava destekli operasyon başlatıldı. 

Operasyon kapsamında Diyarbakır 7. Kolordu Komutanlığı'ndan çok sayıda Skosky ve Kobra helikopterleri bölgeye gönderilirken, Lice bölgesinden de askeri birliklerin operasyon bölgesine sevk edildikleri bildirildi.

CHP Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırdı

Ankara - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) olarak TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırma kararı aldıklarını söyledi.

CHP MYK Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Koç, genel merkezde düzenlediği basın toplantısında gazetecilere MYK toplantısına ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.

Koç, çatışmalar ve Suriye'deki son gelişmelere ilişkin, "TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırma kararı aldık" dedi.

CHP'li Aygün, 'yasadışı' Kerkük ziyareti için soru önergesi verdi

Amed - CHP Dersim Milletvekili Sinan Aygün, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun sürpriz Kerkük ziyareti konusunda, Davutoğlu'nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru önergesi verdi. 

Aygün verdiği soru önergesinde, Irak Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinnde Davutuoğlu'nun yasadışı bir yolla Kerkük'e geçtiği ve kendisini tutuklama haklarının olduğunu belirterek, Davutoğlu'nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na şu soruları sordu: 

- Türkiye Cumhuriyeti tahirihinde başka bir ülkenin ilgili makamlarından izin alınmadan ziyaret eden Dışişleri Bakanı var mıdır? Var ise hangi ülkeler izinsiz şekilde ziyaret edilmiştir?

- Irak yetkili makamlarından izin almadan Kerkük'e yapmış olduğunuz ziyaret ile Irak'ın ulusal eğemenliğini dikkate almayarak küçümsemiyor musunuz?

- Kerkük'e yapmış olduğunuz izinsiz ziyaret ile uluslararası ilişkilerin temel kurallarını ihlal etmek ve devletler ile yetkililer arasındaki ilişkilerin temel düzenlemelerini ihlal ettiğinizi düşünüyor musunuz ?

- "Komşular ile sıfır sorun politikası" kapsamında Türkiye ile komşuları arasında şu anda sorun yaşamadığımız komşu ülkelerimiz hangileridir?

Batı Kürdistan'da halk geleceği inşa ediyor

Afrin - Batı Kürdistan’da halkın birçok şehrin yönetimine el koyması ardından, Halk Meclisleri çalışmalarını sürdürürken, yeni eğitim sisteminin oluşturulmasına da hız verildi.

Demokratik özerkliği hayata geçirmeye çalışan Batı Kürdistanlılar, bölgedeki kurumsal örgütlenmelerini güçlendirmeye devam ediyor. Kürt parti ve organizasyonlar dört yıldır demokratik özerklik projesi üzerine çalışıyor. 

Mart 2011’de ayaklanmaların başlaması ardından, halk meclisleri kuruldu, anadilde eğitim kurumları açıldı, savunma komiteleri oluşturuldu, son 40 yılda Araplaştırılan köy ve şehir isimleri değiştirildi, 19 Temmuz’dan sonra bazı şehirlerin yönetimleri halk tarafından ele geçirildi ve Kürtleri temsilen “Yüksek Kürt Konseyi” kuruldu. 

Bölgede halk meclisler ve komiteler, yaşamı kolaylaştırmak için çalışmalarını hızlandırırken, demokratik özerkliğin eksik ayaklarını da oluşturmaya devam ediyor. 

Bunların başında bir eğitim sistemi geliyor. Anadilde eğitim yaygınlaşırken, Afrin'de Kürt dil kurumları, öğretmenler, veliler ve öğrenciler bir araya gelerek konuyu tartıştı. 

Afrin’de ayrıca Halk Meclisi Kefir Zete mahallesinde bir halk toplantısı düzenleyerek, mahalle sakinlerine son gelişmeler hakkında bilgi verdi. 

Çatışmalardan kaynaklı olarak Suriye genelindeki gıda sorunu Kürdistan bölgesinde de yaşanıyor. Afrin’deki fırınlar önünde özellikle iftar saatinde ekmek alabilmek için uzun kuyruklar oluşuyor. 

Suriye Başbakanı Ürdün’e kaçtı

ŞAM / ÜRDÜN - Suriye devlet televizyonu, Başbakan Riyad Hicab'ın görevinden alındığını açıklarken, Hicab’ın ailesiyle birlikte Ürdün’e kaçtığı öğrenildi. 

Suriye televizyonu bu yılın Mayıs ayında yapılan seçimlerin ardından Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad tarafından Başbakanlığa getirilen Riyad Hicab'ın görevinden alındığı duyurdu. 

Televizyon haberinden kısa bir süre sonra ise Ürdün Hükümetinden bir açıklama geldi. Ürdün hükümeti, Riyad Hijab’ın Esad yönetiminden kaçarak Ürdün’e sığındığını bildirdi. 

Bu haber Hicab’ın sözcüsü tarafından da doğrulandı. El Cezire televizyonuna konuşan Hicab’ın sözcüsü Muhammed el Etri, Hicab’ın ‘devrime katılmak için’ kaçtığını, ailesiyle birlikte güvenlikli bir yerde olduğunu söyledi. 

Suriye’de rejim karşıtı ayaklanmadan bu yana çok sayıda general rejimi terk ederken Hicab, hükümet kanadından rejimi terk eden ilk kişi oluyor. 

BDP Suriye ziyaretini erteledi

Amed - Suriye'de yaşanan çatışmalar sonrasında bir heyet oluşturarak Batı Kürdistan'ı ziyaret etmeyi planlayan BDP bu ziyaretini erteledi. 

Alınan bilgilere göre, Suriye'de yaşanan savaş ile Batı Kürdistan'ın Kobani, Efrin, Qamişlo, Derik gibi şehirlerinde yaşananları yerinde görmek için bu hafta içinde heyet oluşturarak Suriye'ye gitmesi beklenen BDP, ziyareti iptal etti. 

Ziyaretin iptal edilme gerekçesi konusunda bir açıklama yapılmazken, BDP'lilerin bayramdan sonra bir heyet oluşturarak Suriye'ye gidecekleri öğrenildi.

İHD İzmir şubesi cezaevi raporu: Üçler görevden alısın

İzmir - İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi, 'Cezaevleri Raporunu' açıklayarak, artan hak ihlallerine karşı Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun Şakran ve Kırıklar 2 Nolu Cezaevi'ne heyet göndermesini talep etti.

İHD İzmir Şubesi'nde düzenlenen basın toplantısında derneğin cezaevi komisyonunun hazırladığı cezaevleri raporu açıklandı.

Açıklamayı okuyan İHD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Alagöz, özellikle yılın ilk 6 ayında kötü muamele, sağlık sorunları, disiplin cezaları ve istem dışı sevklere ilişkin yo?un başvurular aldıklarını kaydetti.

İzmir'de yeni açılan Şakran Cezaevi'nin işkence ve kötü muameleleri ile gündeme oturduğunu hatırlatan Alagöz, bu cezaevine sevk edilen hemen hemen her mahpusun girişte 'hoş geldin' dayağı ile karşılandığını söyledi.

AİLELER MAĞDUR OLDU

Özellikle bu cezaevine getirilen mahpusların çok uzak illerden sevk edilmesinin ailelere büyük zorluklar yaşattığını ifade eden Alagöz, ekonomik olarak yoksul ailelerin yakınlarına ziyareti ve mahpusların geçimi konusunda ayıracakları bütçenin ailelere getireceği yıkımın büyük olacağını belirtti.

Şakran Cezaevi'ne ziyarete gelenlerinde 'kötü muameleyle' karşılaştıklarını iddia eden Alagöz, “Cezaevi idaresinin gayri ciddi yaklaşımları ile aileler ziyaret yapamadan döndüğü, ailelerin kabulündeki onur kırıcı aramalar yapıldığı yönünde almış olduğumuz başvurular ürkütücüdür. Mahpuslara dar edilen yaşamın aynısı ailelere yaşatılmakta ve böylece ailede aynı cezaya uğratılmaktadır” dedi.

ÖLÜMLER ARTTI

Cezaevlerindeki artan ölümlere de dikkat çeken Alagöz, son olarak Şakran cezaevine Muş cezaevinden sürgün edilen Kasım Demir'in 'ağır hasta' olmasına rağmen tahliye edilmemesi nedeniyle cezaevinde yaşamını kaybettiğini hatırlattı. 

'NECMİ ÜÇLER GÖREVDEN ALINSIN'

Kırıklar 2 Nolu F tipi Cezaevinden İHD'ye yapılan başvurularda 1.Müdür Necmi Üçlerin hukuk dışı ve provokatif uygulamalarının öne çıktığını söyleyen Alagöz, “Adli mahpuslar ile siyasi mahpusları karşı karşıya getirmede cezaevinde yaşam hakkı konusunda ciddi endişeler yaratmaktadır. Uzun yıllardır Görev yapan ve 2 Nolu F tipinde hukuk dışı uygulamaları ile bildiğimiz 1. Müdür Necmi Üçler bu uygulamalarına son vermelidir. Adalet bakanlığı bu cezaevinde istenmeyen olaylara neden olmak istemiyorsa Necmi Üçleri derhal görevinden almalıdır” diye konuştu.

HEYET TALEBİ

Cezaevlerinde yaşanan ihlallerin bir an önce giderilmesi, sorunların büyümemesi için Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nu göreve çağıran Alagöz, komisyonun en kısa sürede Şakran ve Kırıklar 2 Nolu Cezaevi'ni incelemek üzere bir heyet görevlendirmesini istedi.