6 Ağustos 2012 Pazartesi

Demirtaş’tan Erdoğan’a müzakere ve diyalog çağrısı

BATMAN - Batman’da düzenlenen bir şölende konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP hükümetinin Türkiye'deki Kürtlere tahammülünün olmadığı gibi Suriyeli Kürtlerin kazanımlarına da tahammülünün olmadığını belirterek, "Oradaki tabloyu görüp çıldırıyorlar. Biz oradaki tablodan onur duyuyoruz. Mutluluk duyuyoruz. Batı Kürdistan'ın özgürlüğünden onur duyuyoruz" dedi. “Ortada büyük bir savaş var” diyen Demirtaş, çözüm için müzakerelerin bir an önce başlatılmasını Başbakan Erdoğan’ı “Kürt sorunu askeri yöntemlerle çözülmez, müzakere, diyalog ve konuşma ile çözülür” açıklamasında bulunmaya davet etti. 

BDP Batman İl Örgütü, Suriyeli Kürtlerin özerklik temelinde kendilerini yönetmelerini kutlamak ve destek vermek amacı ile şölen düzenledi. Şerzan Kurt Parkı'nda düzenlenen şölene BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, DTK Koordinasyon Kurulu Üyesi Batman Milletvekili Ayla Akat, BDP Batman İl Başkanı Ayşe Ağılğat, il ve ilçe örgütü yöneticileri, sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra binlerce KİŞİ katıldı. Sarı, kırmızı ve yeşil renkli bayrakların dalgalandığı şölende sık sık "Şehîd namirin" sloganları atıldı. Havai fişek gösterisi ile başlayan şölende konuşma yapan Demirtaş, Batman halkı ile bir arada olduğundan dolayı onur ve şeref duyduğunu ve herkesi saygı ile selamladığını belirtti. Batman'a Ramazan ayında iftarı açmak için geldiklerini söyleyen Demirtaş, askeri operasyonlar sırasında yaşanan ölümler ve acılar nedeni ile şölendeki müzik etkinliliğinin iptal edildiğini duyurdu.

‘NEWROZ’DA SAVAŞ YAŞANMASIN DİYE ALANLARDAYDIK’

Şölene katılanlara hitap eden Demirtaş, "Sizler şahitsiniz, her biriniz tanıksınız ve bunun mücadelesini yürüten bir nefersiniz. En fazla barış isteyen biz olduk, barış için alanlarda ve meydanlarda haykıran biz olduk. Bugün yaşanan ölümler olmasın diye mitingler, yürüyüşler, açıklamalar yapan biz olduk. Fakat bugüne kadar karşımızda barış iradesi görmedik" dedi. Barış için sokağa çıktıkları zaman AKP'nin copundan, gazından ve panzerinden başka bir şey görmediklerini söyleyen Demirtaş, bugün yaşanan ölümlerin olmaması için Batmanlıların Newroz Bayramı'nda meydanlara çıktığını söyledi. Ancak Newroz'da halkın AKP'nin faşizmi ile karşılaştığını söyleyen Demirtaş, "Barış için kendini adamış bir isim Sayın Ahmet Türk, işte burada Batman'da o çirkin ve ahlaksızca bir saldırıya uğradı. Bunlar sokaklarda barış ve çözüm için yürüyüş yaparken copları ve gazları ile saldırmıyor muydu? Gece gündüz gençleri ve anaları tutuklayıp cezaevlerine atmıyorlar mıydı? Biz 14 Temmuz'da miting yapmak için İstasyon Meydanı'na gitmek üzereyken bir kez daha faşizmini ve baskısını gösteren bunlar değil miydi?" diye sordu.

‘BU HÜKÜMET SAVAŞ, KAN HÜKÜMETİ OLDUĞU İÇİN BU ÖLÜMLER YAŞANIYOR’

Barış isteyen ve bunun için mücadele veren tarafın kendileri olduğunu kaydeden Demirtaş, Erdoğan'ın gözünde ise savaştan beslenen taraf olarak görüldüklerini dile getirdi. Kimin günahkar olduğuna kendilerinin karar veremeyeceğini söyleyen Demirtaş, bu savaşı Erdoğan ve AKP'nin istediğinden emin olduklarını söyledi. "Bu ölümleri bu savaşı sizler ortaya çıkardınız" diyen Demirtaş, "Barış için sokaklarda, alanlarda, meydanlarda olan bizdik. Şimdi bu ölümlerin hesabını vermesi gereken sizsiniz. Savaşı yaratan sizsiniz. Meclis'ten sınır ötesi tezkeresi alan sizsiniz. Barış isteyen anaları sokaklarda saçlarından sürükleyen sizsiniz. Barış isteyen gençleri, belediye başkanlarını zindanlara dolduran sizsiniz. Gece gündüz halkın taleplerine copla, gazla panzerle cevap veren sizsiniz. O nedenle kimse kimseyi kandırmasın. Bu hükümet savaş, kan hükümeti olduğu için bu ölümler yaşanıyor. Yoksa barış için uzatılan bu eli tutmuş olsalardı, barış isteyen Kürt halkının iradesine saygılı olsalardı, gerçekten de çözüm ve müzakere isteyen, çözüm için en büyük rolü oynayan Sayın Öcalan'a saygı ile yaklaşsalardı barış bir adım ötedeydi. Barışı yakalamak bu kadar kolaydı. Ama bakın bu halkın evlatları gençleri işte her gün yaşamını yitiriyor ve canını veriyor. Biz her birinin ana kuzusu olduğunun farkındayız. Her birinin anasının yüreğinin yandığının farkındayız. Ve bu nedenle biz gerillanın da, askerin de, polisin de ölmemesi için yollara düştük, önümüzü kestiler, canlı kalkan olarak savaş bölgesine giden bizdik ama bunlar hepsine hakaret ettiler. Barış anaları da dahil hepsine hakaret ettiler. Şimdi ortaya bu savaş tablosunu çıkardılar, bundan da bizi sorumlu tutmaya çalışıyorlar. Hiç utanmadan, sıkılmadan, sanki bunların hiçbiri yaşanmamış gibi Kürtler savaş istiyormuş gibi, sanki BDP savaş istiyormuş gibi, savaşı kışkırtıyormuş gibi faturayı bize çıkarmaya çalışıyorlar" dedi.

‘ÖLEN ASKERİN ARDINDAN MİLİYETÇİLİKLE ŞEHİT EDEBİYATI YAPIYORLAR’

20 yaşında gencecik askerlerin tabutlar ile evlere gönderildiğine dikkat çeken Demirtaş, ölen askerlerin arkasından da milliyetçilik ile "şehit edebiyatı" yapıldığını belirtti. Ölmeden önce o askerin kıymetinin hiç kimse tarafından bilinmediğini ifade eden Demirtaş, "O gençleri sokakta copluyorsun, o gençleri sen üniversiteden atıyorsun, işsiz, yoksul bırakıyorsun, her türlü hakareti yapıyorsun, yetmiyor zorla askere gönderiyorsun, yaşamını yitirince de onun üzerinden şehit edebiyatı yapıyorsun. Bundan da utanmanız lazım. O yoksul halkın gençlerinin onların canı üzerinden siyaset yapanların da bin kere utanması gerekiyor. O gençlere yaşıyorken ayakta iken kıymet vermiyor ve değer biçmiyorsunuz. Bir gün birinin ağzından duydunuz mu: Kürt gençleri de ölmesin, gerillalar da ölmesin. Bunu diyen tek bir parti lideri gördünüz mü? Bakın bu kadar savaş, bu kadar acı yaşanırken medyanın da kendi sorumluluk payını görmesi gerekiyor. Her gün onlarca insan yaşamını yitiriyor. Ortada büyük bir savaş var ama gece gündüz tatil yörelerinin ve yemek programı yapıyorlar. Burada kan gövdeyi götürüyor, her gün onlarca insan canını veriyor, yaşamını yitiriyor ama aldığı talimat gereği bütün bunların üstünü örtüyor. Koltuklarını sağlama alsın istiyorlar. Ama biz ahlaki, vicdani davranıyoruz. Bu çocuklar halkın çocuklarıdır, ölmesin istiyoruz. O nedenle müzakereler bir an önce başlasın 2 taraf da elini tetikten çeksin ve Başbakan çıkıp şu açıklamayı yapmasını istiyoruz: Kürt sorunu askeri yöntemlerle çözülemez, müzakere, diyalog ve konuşma ile çözülebilir. Bakın ondan sonra siyaset daha güçlü devreye girer, BDP daha güçlü bir şekilde rolünü oynar" şeklinde konuştu. 

‘BU KADAR PERVASIZCA BU HALKIN DEĞERLERİNE YAKLAŞIYOR’

Öcalan üzerinde bir yılı aşkındır devam ettirilen tecride son verilmesi gerektiğini kaydeden Demirtaş, Oslo'da ve İmralı'da yapılan müzakerelerin yeniden başlamasını istedi. Müzakerelerin başlamasının kime ne zararının olacağı sorusunu yönelten Demirtaş, "Barışçıl yöntemlerin ve diyalogun kime ne zararı olabilir. Bir tek insanın, bir tek gencin hayatı kurtulacaksa buna değmez mi? Ama bu hükümetin barış niyeti yok. Barıştan anladığı şey teslimiyettir. Barıştan anladığı şey onun önünde diz çökülmesidir. Biz barıştan bunu anlamıyoruz. Biz barıştan çözüm anlıyoruz. Bir halkın hakkının teslim edilmesini anlıyoruz. O nedenle AKP'nin şu andaki zihniyeti Başbakan'ı ve bakanlarıyla çözüm zihniyeti değildir. Kürt halkının dilini kabul etmiyor. Allah vergisi dildir, onu kabul etmiyor. Sen kendi parkına bile o dille isim koyamazsın diyor. Sen kendi aranda, birde çocuklarınla cezaevinde konuşabilirsin diyor. Bir de 'bu iyiliğimizi unutmayın' diyor. Bu kadar pervasızca bu kadar çirkince bu halkın değerlerine yaklaşıyor. Çünkü bu halkın değerlerine saygısı yok, çünkü halkın yaşadığı ana topraklarında özgürlüğüne tahammülü yok" ifadesinde bulundu. 

‘SURİYE’DEKİ TABLOYU GÖRÜP ÇILDIRIYORLAR’

AKP hükümetinin Türkiye'deki Kürtlere tahammülünün olmadığı gibi Suriyeli Kürtlerinin kazanımlarına da tahammülünün olmadığını söyleyen Demirtaş, "Oradaki tabloyu görüp çıldırıyorlar. Biz oradaki tablodan onur duyuyoruz. Mutluluk duyuyoruz. Batı Kürdistan'ın özgürlüğünden onur duyuyoruz. Bugün Suriye'de yaşanan savaş hepimiz açısından dramatiktir. Elbette Esad faşizmi de, rejimi de çökecek ve yenilecektir. Ama oradaki halkların da hepsinin özgürlüğünden biz mutluluk duyarız. Ama bunlar çıldırıyorlar. Oradaki gelişmeleri gördükçe çıldırıyorlar. Suriye Kürdistan'ında bile insanların kendini yönetmelerine tahammülü yok. 'Müdahale ederiz' diyor. Oldu bitti izin vermeyiz diyor, çünkü Kürdün özgürlüğüne tahammülü yok, çünkü Kürdün bu topraklarda bu dünyada tek bir metrekarede bile özgür olmasına tahammülü yok. Bu anlayış ile bu ülkeyi yönetemezler artık. Şimdi orada Sünni Araplar 10 tane devlet kursalar Başbakan hepsini alkışlar. Ama sömürge haline gelmiş Kürdistan orada bir özerk yönetim kurmaya çalışıyor, gece gündüz gidip entrikalarla bunu engellemeye çalışıyor. Allah'tan reva mıdır? Kürt sana nerede düşmanlık yapmış, Kürt senin köyünü mü yaktı, Kürt sizi faili meçhul cinayetlerle mi katletti, Kürt mü Dersim'de soykırım yaptı, Zilan'da, Ağrı'da, Şeyh Sait'te Kürt mü katliamlar yaptı, işkenceleri Kürtler mi yaptı, zindanlara Kürtler mi attı, Kürtler sizin dilinizi mi yasakladı, Türkçeyi mi yasakladı Kürtler. Türkçe konuşamazsınız, eğitim yapamazsınız mı dedi Kürtler. Bunların hepsini siz yaptınız. Ama hala Kürde karşı büyük bir öfke ile düşmanlıkla engellemeye çalışıyorsunuz. Ve bu savaşı da Kürtlet yarattı, Kürtler çıkardı diye büyük bir kirli propaganda ile Kürtlere kesmeye çalışıyorsunuz" dedi. 

‘TÜRK ANALARI DA KÜRT ANALARI GİBİ SAVAŞA KARŞI ÇIKMALI’

Konuşmasının devamında Türk halkına seslenen Demirtaş şunları kaydetti: "Buradan Şerzan Kurt'un anısına yapılan parkta, Batmanlı yiğit bir gencin, sizin eliniz ile katledilmiş bir üniversite öğrencisinin isminin verildiği parktan Türklere sesleniyorum: Bu savaş siz 'evet' dediğiniz için yürüyor, siz AKP'nin savaşına onay verdiğiniz için yürüyor, en çok savaşa karşı çıkması gereken Türk anaları, babalarıdır. Artık uyanmanız gerekir. Bu savaş sizin savaşınız değil, bu savaşta evlatlarınız canlarını veriyorlar, ama vatan uğruna değil; AKP'nin koltukları uğruna canlarını veriyorlar. Artık uyanın nasıl Kürt anaları, Barış Anaları bu savaşa karşı çıkıyorsa Türk anaları da karşı çıkmalıdır. Gerekirse karakolların kapısına dayanmalıdır. Askerlik şubelerine dayanmalıdır, valiliklere gitmelidir, Türk anaları evlatlarının hesaplarını sormalıdır. Şemdinli'de, Hakkari'de, Şırnak'ta 'benim oğlumu neden savaştırıyorsunuz?' demelidir. 'Benim oğlum yaşamını yitiriyor ismini bile açıklamıyorsunuz, bu kirli savaşta evladımı vermiyorum' demelidir. Türk anaları bunu istesin ki eşitlik, kardeşlik, barış da gelişebilsin. Ama bu kadar baskıya faşizme karşıyım diyecek olan bir halk olacak, öbür tarafta Kürtler gece gündüz linç edilecek. Malatya'da, Sürgü'de, Dalyan'da Kürtler linç edilecek. Böyle bir şeye asla ve asla tahammül edemeyiz. 

Biz buna eşitlik, kardeşlik diyemeyiz. Önce hep birlikte hakkımızla hukukumuzla eşit olalım, kardeş olmak kolaydır. Ama siz Türk halkı olarak devletin yürüttüğü savaş ve faşizm politikasına Kürtlerle beraber dur demezseniz korkumuz odur ki daha nice evlatlarımız bu savaşta canını yitirecek. Türk halkının Kürdün hakkı hukuku ile sorunu yoksa bu savaşa karşı çıksın artık. Şemdinli'de çocuğu asker olan Çukurca'da çocuğu asker polis olan ana ben biliyorum ki uyuyamıyor. Başını yastığa koyamaz o ana. Çocuğu gerillada olan bir ana başını yastığa koyamaz. Uyku tutmaz o ananın gözünü. O analar eğer barış istiyorsa Erdoğan savaş isteyemez. Eğer o anaların emri talimatı barıştan yana ise buna Tayyip Erdoğan karşı çıkamaz. Bize düşen anaların emrine, talimatına uymaktır. Analar barış, çözüm istiyorsa hiçbir siyasetçi onun karşısında duramaz. O nedenle Türk anaları barış için sesini yükseltsin. Kürt anaları ile el ele versin bu kirli savaş politikalarına karşı çıksınlar. Çocuklarının hatırına, özgür geleceğimizin hatırına bunu yapsınlar diyoruz."

‘KALBİMİZ NE KADAR AMED’TE ATIYORSA O KADAR HEWLER’DE QAMİŞLO’DA ATIYOR’

AKP'nin yürüttüğü bu politikaları halkın kendi özgücünden başka bir gücün durduramayacağını söyleyen Demirtaş, "Biz halkımızın özgücünü, kendi irademize güvenerek AKP faşizmine karşı dimdik duruyoruz. Ve bizim AKP'nin faşizminden korkmadığımızı görünce daha fazla çılgınlaşıyorlar, daha fazla çıldırıyorlar. Siz bu özgürlük mücadelesini yaratan 7'den 70'e bir halk olarak bugün çözüme yakın olduğumuz bugünlerde daha fazla el ele vermelisiniz. Daha fazla omuz omuza vermelisiniz. Bilin ki Suriye Kürdistan'ında ki coşkulu zaferi hazmetmeyenler bizim de özgürlüğü kazanmamız için elinden gelenin fazlasını yapacaklar ama biz de hep birlikte bu faşizme karşı direnebiliriz. Bu politikaları tuzla buz edebilirler. Kürt halkı bunun en somut örneğidir. Bütün dünyaya umut veriyor cesaret veriyorsunuz. Biz de cesaretimizi sizin duruşunuzdan alıyoruz ve size layık olabilmek için daha fazla mücadele sözü veriyoruz. Son olarak yakınlarını kaybeden herkese başsağlığı diliyor, Allahtan rahmet diliyoruz bu mübarek günde bütün dualarımız barış ve çözüm için olsun Allah kabul etsin. Öncelikle de Allah Rojawa'da zor günler geçiren Kürtlerin yanında olsun, biz bütün kalbimiz ile onların yanındayız onların zafer yürüyüşünün arkasındayız. Kalbimiz ne kadar Amed ve Van'da atıyorsa o kadar Hewler'de Qamişlo'da atıyor, Kürdün kalbi her yerde de atmaya devam edecek" dedi. 

Demirtaş'ın konuşmasının ardından şölen sona erdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder