27 Ağustos 2012 Pazartesi

Suriye askerleri Amûde'ye girmeye çalıştı

Amude - Suriye askerleri, Batı Kürdistan'da Kürtlerin yönetimi ele geçirdiği kentlerden Amûdê'ye girmek istedi. Kürt Yüksek Konseyi'ne bağlı Asayiş güçleri kentin tüm yollarını tuttu. 

Suriye rejimine bağlı askerler, bugün "bir araçlarına el konulduğu"nu ileri sürerek Amude'ye girmeye çalıştı. Kürt Yüksek Konseyi'ne bağlı Asayiş güçleri güvenlik alarak kentin tüm yollarını tuttu. Şu ana kadar herhangi bir çatışmanın yaşanmadığı bildirildi. 

Mart 2011’de Suriye’de ayaklanmaların başlaması ardından Batı Kürdistan'da halk meclisleri kuruldu, anadilde eğitim kurumları açıldı, savunma komiteleri oluşturuldu, son 40 yılda Araplaştırılan köy ve şehir isimleri değiştirildi, 19-21 Temmuz tarihleri arasında Kobani, Afrin ve Dêrko Hemko ve Amude kent yönetimleri halk tarafından ele geçirildi. Aynı süre içerisinde güvenliğin sağlanması için Halk Savunma Birlikleri (YPG) kurulurken, 24 Temmuz’da ise Kürtleri temsilen “Kürt Yüksek Konseyi” kuruluşunu ilan etti.

Bir ayı aşkın bir süredir kentlerin idaresi, Kürt Yüksek Konseyi'ne bağlı komitelerce yürütülüyor. 

Rubarok'ta gizli birliklerle operasyon

Şemdinli - Türk ordusuna bağlı gizli birliklerin Hakkari’nin Şemdinli (Şemzînan) ilçesine bağlı Derecik’te (Rubarok) operasyon başlattığı bildirildi.

Yerel kaynaklardan alınan bilgilere operasyon, Türk ordusu tarafından sivillere yasaklanan Qelatê ve Govend alanlarında yürütülüyor. 

1 Eylül'de çocukların düşü sergisi

DİYARBAKIR - Diyarbakır Sur Belediyesi ve şair-fotoğrafçı Mehmet Özer'in "Sur Dibi Düşleri" fotoğraf sergisi 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde açılıyor.

Serginin açılışı, 1 Eylül Cumartesi günü Ulu Camii önünde yapılacak. 1-15 Eylül tarihleri arasında Cegerxwin Kültür Merkezi’nde sergilenmeye devam edecek.

Sergi, Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğrafçılar Grubu'nun Surdibi Düşleri projesi kapsamında açılıyor. Projenin danışmanlığını Gülbahar Örmek ve Şeyhmus Diken yapıyor.

HPG'li Çapa Amed'de toprağa verilecek

Amed - Şemdinli İlçesi'nde çıkan çatışmada yaşamını yitiren HPG gerillası Murat Çapa'nın (Cîmşîr Amed) cenazesi ailesi tarafından Malatya'dan alınarak Diyarbakır'a doğru yola çıkarıldı.

Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde 23 Ağustos'ta çıkan çatışmada yaşamını yitiren 2 HPG gerillasından Murat Çapa'nın (Cîmşîr Amed) ailesi cenazeyi almak için sabah saatlerinde Diyarbakır'dan Malatya'ya gitti. Çapa Ailesi, BDP Malatya İl yöneticileri, MEYA-DER Diyarbakır Şube temsilcileri ve İHD Malatya Şubesi avukatları ile birlikte cenaze teşhis işlemlerini gerçekleştirmek üzere Malatya Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı başvurunun ardından, cenazeyi fotoğraflardan teşhis etti. Teşhis işleminin ardından Turgut Özal Üniversitesi Araştırma Hastanesi Morgu'na geçen aile, resmi işlemlerin ardından cenazeyi alarak Diyarbakır'a doğru yola çıktı. Çapa'nın naaşı, bu akşam Diyarbakır'ın Çınar İlçesi'ne bağlı Aşağıkonak Köyü'nde (Xanika Jêr) toprağa verilecek.

Erzin'de yaralanan bir gerilla hayatını kaybetti

Behdinan - Hatay’ın Erzin ilçesinde 13 Ağustos günü HPG gerillaları tarafından gerçekleştirilen eylem sırasında yaralanan 1 gerillanın tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığı bildirildi. 

HPG Basın-İrtibat Merkezi (HPG-BİM) tarafından yapılan açıklamaya göre Hatay’ın Erzin ilçesine yönelik 13 Ağustos günü HPG gerillaları tarafından gerçekleştirilen, 5 polisin öldüğü, 4 polisin de yaralandığı eylemde 1 gerilla da ağır yaralandı. HPG-BİM, yaralı erillanın tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını açıkladı. 

Yaşamını yitiren gerillanın Erzurum doğumlu Mahsum Sozdar kod isimli Sinan Ağgöz olduğu bildirildi. Sozdar’ın 1990’lı yıllardan sonra gerilla hareketiyle tanıştığını ifade eden HPG-BİM, “Hareketimize katılım sağladıktan sonra örgütlü ve bilinçli yapısını ideolojik olarak da geliştiren Mahsum arkadaşımız birçok alanımızda önemli görev ve sorumluluk taşıyan bir yoldaşımız olmuştur” dedi.

TGDP, tarihi gazeteciler davasına tanıklığa çağırdı

İstanbul - Gazetecilerin 10 Eylül’de görülecek davasında Kürt basını nezdinde gazetecilik mesleğinin yargılanacağını vurgulayan TGDP, basın tarihi açısından 20 Aralık 2011 tarihinde Türkiye’de bir ilk gerçekleştiğini belirterek, “Bu kitlesel bir gazeteci kıyımıydı” dedi. TGDP, tarihin en büyük gazeteciler davasına tanık olmaya çağırdı. Davaya, takip etmek için oluşturulan uluslararası bir heyetin de İstanbul’a geleceğini duyurdu.

Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu (TGDP), 35’i tutuklu 44 basın çalışanın 10 Eylül’de İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde görülecek davasına ilişkin açıklamada bulunarak tarihin en büyük gazeteciler davasına tanık olmaya çağırdı.

TGDP, Özgür Gündem Gazetesi’nin merkez bürosu, Dicle Haber Ajansı’nın (DİHA) bütün büroları, Demokratik Modernite Dergisi, Fırat Dağıtım, Etkin Haber Ajansı ve Gün Matbaası’nın polisler tarafından basıldığını ve Türkiye çapında KCK adı altında Kürt basınına yönelik yapılan eş zamanlı operasyonlarda 44 gazeteci ve basın çalışanın gözaltına alındığını hatırlattı.

Basın tarihi açısından 20 Aralık 2011 tarihinde Türkiye’de bir ilk gerçekleştiğini belirten TGDP, “Bir günde 44 basın çalışanının gözaltına alınması, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca bir ilkti. 4 gün sonra bir ilk daha gerçekleşti. 24 Aralık 2011 tarihinde gözaltına alınan 29’u gazeteci, 6’sı basın emekçisi olmak üzere 35 basın çalışanı tutuklandı. Bu kitlesel bir gazeteci kıyımıydı. Basın özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik bu kapsamlı saldırı, toplumsal muhalefet güçlerinin Toplumla Mücadele Yasası adını verdiği ve AKP’nin dört elle sarıldığı Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) genelde gazetecilere özelde Kürt basınına yönelik en kapsamlı uygulamasıydı” dedi.

Hazırlanan iddianamelerde gazetecilerin, basın çalışanlarının günlük yaşamlarında birbirleriyle yaptığı çoğu habercilikle ilgili telefon görüşmeleri “örgütsel suç” kapsamına alındığına işaret eden TGDP, Basın çalışanlarının kolaylıkla ‘örgüt üyesi terörist’, ‘örgüt yöneticisi terörist’ haline getirildiğinin altını çizdi.

Suriye’de roketatarla yakalanan “gazeteci” Cüneyt Ünal’a işaret eden TGDP, “10 Eylül’de yargılanacak gazeteciler dahil Türkiye'de tutuklu bulunan gazetecilerin elinde roketatarlar yoktu. Sadece kalemleri ve fotoğraf makineleri vardı... Suriye’de roketatarla yakalananı gazeteci diyorsunuz. Türkiye’deki tutuklu gazetecilere ise terörist diyorsunuz. Bu ne perhiz ne lahana turşusu... Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu’nun ölçütlerine göre, elinde silahla ve hatta roketatarla yakalananı, mesleği gazetecilik olsa da gazetecilik görevi nedeniyle tutuklanmış sayılmaz” ifadelerini kullandı.

TGDP, 29’u gazeteci, 6’sı basın emekçisi olmak üzere 35’i tutuklu 44 basın çalışanın 10 Eylül’de Çağlayan Adliyesi 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek davasında Kürt basını nezdinde kapsamlı olarak gazetecilik mesleğinin yargılanacağını vurguladı.

Tutuklu bulunan 35 basın çalışanın serbest bırakılması istenen açıklamada, “TGDP olarak basın özgürlüğüne, düşünce ve ifade özgürlüğüne, temel insan haklarına duyarlı tüm kişi ve kurumları bu büyük davayı yakinen takip etmeye, gazetecilerin asılsız iddialarla yargılanmasını, asıl olarak ise gazetecilik mesleğinin yargılanmasına tanıklık etmeye çağırıyoruz” denildi.

HPG: Çukurca'da 10 asker öldü

Özgür Aslan / Behdinan - HPG, Türk ordusunun Çukurca kırsalında düzenlediği operasyona yönelik gerilla tarafından düzenlenen eylemlerde 10 askerin öldürüldüğünü açıkladı. Aynı çatışmalarda bir gerillanın da hayatını kaybettiği bildirildi. 

HPG Basın-İrtibat Merkezi (HPG-BİM) Hakkari’nin (Colemêrg) Çukurca (Çele) ilçesine bağlı Bilican Alayı askerleri tarafından düzenlenen operasyona yönelik 26 Ağustos günü saat 18.30 sularında gerillalar tarafından bir eylem gerçekleştirildiğini duyurdu. 100 askerden oluşan operasyon gücüne yönelik gerçekleştirilen eylem ardından 1 saat boyunca çatışma yaşandığı belirtildi.

Açıklamada gerçekleştirilen eylem ve yaşanan çatışmada 10 askerin öldüğü bildirildi. 2 mevziinin imha edildiği eylem ardından Türk ordusunun 3 kez kobra helikopterlerle alanı bombaladığı duyuruldu. Açıklamada ayrıca Türk ordusunun ölü ve yaralılarını skorsky helikopterlerle alandan uzaklaştırdığı belirtildi. Türk ordusunun operasyona son vermek zorunda kalarak geri çekildiği bildirildi. 

BİR GERİLLA HAYATINI KAYBETTİ

HPG-BİM, yaşanan çatışmalarda 1 gerillanın da yaşamını yitirdiğini belirtti. Açıklamada yaşamını yitiren gerillanın kimlik bilgilerinin en kısa zamanda kamuoyuyla paylaşılacağı belirtildi. 

ŞEMDİNLİ’DE YOL KONTROLÜ VE BİR GÖZALTI

Şemdinli’de (Şemzînan) alan denetimi devam eden gerillaların dün bir yol kontrolü daha gerçekleştirdikleri duyuruldu. “26 Ağustos günü 09.00-14.00 saatleri arasında Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Bêgoza üçgeninde gerillalarımız tarafından bir yol kontrolü gerçekleştirilmiştir” denilen açıklamada gerillaların durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştirdiği ve halka süreç hakkında bilgilendirmede bulundukları kaydedildi. 

Açıklamada ayrıca yol kontrolü esnasında Rubarok karakoluna su taşıyan bir tankerin yakılarak imha edildiği ve daha önce de Türk ordusuyla işbirliği yapması nedeniyle uyarılan Hazım Yunusoğlu isimli şahsın gerillalar tarafından gözaltına alındığı bildirildi.

DERSİM’DE KİMLİK KONTROLÜ

Dersim’de de yol kontrolü gerçekleştirildiğini duyuran HPG-BİM, durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştirildiğini bildirdi. HPG-BİM açıklamasının konuyla ilgili bölümü şöyle: “26 Ağustos günü 18.30-20.00 saatleri arasında Dersim-Hozat yolu üzerinde Arman köyü yakınlarında gerillalarımız tarafından bir yol kontrolü gerçekleştirilmiştir. Gerillalarımız, durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştirmiştir.”

Öte yandan Türk ordusunun Dersim’de yeni bir operasyon başlattığı bilgisi de verildi. Açıklamada “26 Ağustos günü Dersim’e bağlı Munzur ve Harçik vadilerinde işgalci TC ordusu tarafından yeni bir operasyon başlatılmıştır. Operasyon halen devam etmektedir” denildi. 

ASKERİ BARAJA EYLEM

Kürdistan’daki askeri amaçlı barajlara yönelik gerilla eylemleri de devam ediyor. HPG-BİM açıklamasına göre 25 Ağustos günü saat 19.30 sularında Maraş’ın (Gumgum) Nurhak ilçesinde yapımı devam eden askeri amaçlı baraj şantiyesine yönelik gerillalar tarafından bir eylem gerçekleştirildi. Baraj tribünlerinin imha edildiğinin belirtildiği eylemde gerillaların 1 G3 silaha da el koydukları belirtildi. 

HAFTANİN BOMBALANDI

Türk ordusunun gerilla denetimindeki alanlara yönelik bombardımanlarına devam ettiğine dikkat çeken HPG-BİM açıklamasında, “26 Ağustos günü 07.00-18.00 saatleri arasında Medya Savunma Alanları’nın Haftanin bölgesi sınırları içinde bulunan Zaxo’ya bağlı Bektorya köyü ve vadisi, Kato Sûle, Sipan Tepesi ve PKK boğazı alanlarına yönelik işgalci TC ordusu tarafından obüs ve havan toplarıyla bir bombardıman düzenlenmiştir” denildi.

HDK heyeti Roboski yolunda

MARDİN - Katliamın 8 ayında Roboski'ye doğru yola çıkan HDK heyeti, Nusaybin belediyesini ziyaret etti,

HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü ve Sabahat Tuncel, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydağan, Prof. Dr. Fatma Gök'ün de içerisinde yer aldığı HDK heyeti Mitanni Kültür Merkezi girişinde Belediye başkanı Ayşe Gökhan karşıladı. 

Mardin HDK ve Muğla Bodrum HDK'nin de bulunduğu heyet adına açıklama yapan Kürkçü, Roboski katliamının üzerinden 8 ay geçmesine rağmen hala resmi bir yargılamanın yapılmadığını belirtti. Meclisin de bu konuda üzerine düşeni yapmadığına dikkat çeken Ertuğrul Kürkçü, “Bir buçuk ay sonra Meclis açılacak, bu katliamın meclisini ilk gündemi olması gerektiğini düşünüyoruz. Roboski'deki izlenimlerimizi İstanbul'a döndüğümüzde açıklayacağız” diye konuştu.

Şırnak'a doğru yola çıkan heyet, burada da BDP Şırnak İl Örgütü'nü ziyaret etti.

Irak'lı bakandan 'Maliki' istifası

Bağdat - Irak İletişim Bakanı Muhammed Tewfik Allawi, Başbakan Nuri El Maliki’nin bakanlığın işlerine müdahale etmesi nedeniyle istifasını sundu.

İngiltere’nin başkenti Londra’da bulunan Allawi, AFP’ye yaptığı açıklamada, “İstifa ettim çükü Maliki, bakanlığıma siyasi müdahalelerden vazgeçmeyi reddediyordu” dedi. Allawi, geçtiğimiz Temmuz sonunda Maliki’ye bakanlığın işlerine karışmaya son vermesini istediğini sözlerine ekledi. 

Bu istifa özellikle Maliki ile Kürt hükümeti arasında ilişkilerin hiç olmadığı kadar gergin olduğu bir dönemde yaşandı. Kürtler Maliki’ye ülkeyi diktatörlükle yönetmeye çalıştı tepkisinde bulunuyor. Maliki aynı anda Başbakan, Ulusal Güvenlik Bakanı, İçişleri Bakanı ve Savunma Bakanı görevini yapıyor. 

Batman, Diyarbakır ve İzmir'de 'Öcalan'a özgürlük' yürüyüşleri

HABER MERKEZİ - Demokratik Özgür Kadın Hareketi, yarın Batman'da "Öcalan'a Özgürlük" yürüyüşü düzenliyor. 29 Ağustos'ta Diyarbakır ve İzmir'de yapılacak yürüyüşlere de katılım çağrıları yapıldı.

Batman'da Demokratik Özgür Kadın Hareketi-DÖKH tarafından "Öcalan'a Özgürlük" yürüyüşü düzenlenecek. Yarın saat 17.00'de Zeki Otel'den BDP İl Binası'na kadar yapılacak yürüyüş için kentte halk toplantıları yapıldı. Bağlar, Yavuz Selim Mahalleleri ile Kine Em Parkı'ndaki halk toplantılarına DÖKH üyeleri ve BDP'li yöneticilerin yanısıra DTK Koordinasyon Kurulu Üyesi ve Batman Milletvekili Ayla Akat da katıldı. Akat, Kürt halkının İmralı'daki tecride sessiz kalmamasını isteyerek,"Bu gün Önderlik nasıl dört duvar arasında mücadelesini sürdürüyorsa bu gün bizlerin de şehirlerde mücadele etmesi gerekir" dedi. 

DİYARBAKIR'DAKİ YÜRÜYÜŞ 29 AĞUSTOS'TA

Aynı sloganla Diyarbakır'da 29 Ağustos'ta düzenlenecek yürüyüş için de hazırlıklar sürüyor. "Öcalan'a Özgürlük" yürüyüşü için açıklama yapan BDP İl Eşbaşkanı Zübeyde Zümrüt, Kürt kadınları olarak tecriti kabul etmediklerini belirterek, böyle bir yürüyüş kararı aldıklarını belirtti. "7'den 70'e kadar bütün kadınları bu yürüyüşe davet ediyoruz" dedi. 

Yürüyüş 29 Ağustos Çarşamba günü, saat 16.00'da BDP il binası önünde başlayacak, Koşuyolu Parkı'nda sona erecek.

İZMİR'DEKİ KADINLAR DA YÜRÜYECEK

BDP İzmir Kadın Meclisi ve DÖKH üyeleri de 29 Ağustos'ta bir yürüyüş düzenlenecek. Kadın Meclisi adına basın açıklaması yapan BDP MYK Üyesi Mukaddes Kubilay, taleplerini "Öcalan'ın özgürlüğü, siyasi soykırım operasyonlarına son verilmesi, siyasi tutsakların serbest bırakılması, savaşın durması ve barışın sağlanması" şeklinde sıraladı. 

Kubilay, yürüyüşün saat 17.00'da Konak Pier önünden başlayacağını hatırlattı.

Çiçek'ten topyekün savaş 'mutabakatı'

ANKARA - Türkiye Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Kürt sorununda çözüm önerileri içermeyen “Teröre karşı ulusal mutabakat” adı altında 11 maddelik bir metin yayınladı. Medya başta olmak üzere herkese yürütülen savaşa daha fazla destek vermesi çağrısı yaptı.

Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Türk gazete ve haber ajanslarının Ankara temsilcileri ile Meclis'te bir araya geldi. Çiçek, yaptığı konuşmada bir yandan kişi hak ve hürriyetlerinin geliştirilmesini söylerken bir yandan da “güvenlik” adı altında bunların engellenmesini istedi. Ve 'istismarın' önlenmesi için tedbir alınması gerektiğini söyledi. 

“Terör ile mücadele” adı altında yürütülen çalışmalar için ulusal bir mutabakat ortamına ihtiyaç olduğunu söyleyen Çiçek, konuşmasının devamında “Teröre karşı ulusal mutabakat” adı altında 11 madde sıraladı. Çiçek’in sıraladığı 11 maddeden 1’inci maddede hiçbir çözüm önerisi sunulmadan PKK’ye “silah bırakma” çağrısı yapılırken, 2’nci maddede ise “Terörle mücadele”nin toplumun bütün kesimlerinin sorumluluğu olduğu savunuldu. Çiçek önerileri arasında “Terörle mücadele”nin kararlılıkla sürmesi gerektiğinin altını çizerken, "güvenlik" güçlerinin ihtiyaç duyduğu imkanların da hemen sağlanmasını istedi. 

Maddelerde yeni anayasa sürecine vurgu yapan Çiçek, Kürt illerinde temel sorununun ekonomik kalkınma olduğunu savunarak, yatırımlarda ulus devlet çizgisine uygunluk istedi. Dış temaslarda sansür isteyen Çiçek, mutabakat metnine imza atanların parti üstü çalışmasını istedi.

Suriye’de tek bir galip olabilir, Kürtler

LONDRA - İndependent yazarı Patrick Cockburn, Suriye’de giderek yoğunlaşan şiddettin galibinin Kürtler olacağını belirterek, Kürt sorunu konusunda ‘taviz yerine baskıyı tercih eden’ Türkiye’nin bir gün Suriye’ye müdahalesinden pişmanlık duyabileceğini kaydetti. Cockburn ayrıca Türkiye’nin gerçek korkusunun “Suriye’nin bölünmesi değil Kürtlerin birleşmesi” olduğunu söyledi.

İngiliz İndependent gazetesinin tanınmış yazarlarından Patrick Cockburn, Suriye’de yaşanan gelişmeler ile Türkiye’nin Suriye ve Kürtlere yönelik politikasını, “Suriye’de şiddet yoğunlaşırken tek bir galip olabilir: Kürtler” başlıklı bir analizde değerlendirdi.

“Zor durumdaki diktatörlüklerin en sevdiği savunma çizgisi, hükümlerinin gevşemesi durumunda ülkelerinin etnik, dinsel veya toplumsal çekişmelerle parçalanacak olmasıdır” diyen Cockburn, otokrasi karşıtlarının sıkça bu korkuların abartılı olduğunu ve diktatörler tarafından kendi iktidar tekellerini haklı kılmak için bölünmeleri kışkırtıklarını söylediklerini yazdı. 

ÜÇ YÖNLÜ ÇATIŞMA

Irak, Bahreyn ve Libya’da yaşananlara değinen Cockburn, politikacı, diplomat ve gazetecilerin Suriye’de toplumsal çatışma tehlikesinin farkında olduklarını kaydederek, Suriye’de eş zamanlı üç çatışmanın yaşandığını belirtti. Cockburn, bu çatışmaları, “halk otokrasiye karşı”, “Sünniler, Şiilere karşı” ve “ABD, İsrail ve Suudilerin liderliğindeki koalisyon, İran ve müttefiklerine karşı” olarak sıraladı.

SURİYE ORDUSUNUN KUZEYDEN ÇEKİLMESİ

Suriye’nin, çatışmaya doğrudan dahil olmayanların gözünde giderek geçmişte Irak, Somali, Kongo ve Lübnan’da yaşanan kanlı kargaşa ile özdeşleştirildiğini ve beklenen bir durum olarak aşırı şiddet görüntülerinin şoke etmediğini belirten Cockburn, bu beklentinin dış dünya ile çoğu Suriyelilerin Suriye krizinde yaşanan hassas gelişmeyi gözden kaçırmasına neden olduğunu kaydetti. Gelişmelerin Suriye kadar komşu ülkeler üzerinde de büyük etkisi olduğunu vurgulayan yazar, Suriye ordusunun neredeyse ülkenin kuzeyindeki sınır hattından tümüyle geri çekildiğine dikkat çekti. 

‘KÜRTLER DE FACTO OTONOMİ ELDE ETMEYİ BAŞARDILAR’

Bu gelişmeyle beraber, Suriye toplumunun yüzde 10’unu oluşturduğunu belirttiği 2,5 milyon Kürdün tıpkı 1991 yılında Irak Kürtleri gibi de facto bir otonomiyi elde etmeyi başardıklarını belirten Cockburn devamla şunları yazdı: 

“Hem Beşar Esad hem de Suriyeli isyancılar Kürtlerin desteği için yarışıyorlar ve şimdilik de olsa, bir Kürt bölgesinin oluşmasını kabul etmek zorundalar. Kendi açılarından Suriye Kürtleri ise bölgelerine dönük zayıf kontrolün kök salması için mevcut iç savaşın sürmesini umabilirler.” 

‘KÜRTLER ORTADOĞU SİYASETİNDE BAŞLICA GÜÇLERDEN BİRİDİR’

Yaşanan gelişmelerin öneminin Kürtlerin Ortadoğu siyasetinde başlıca güçlerden biri olduğu dikkate alındığında daha iyi anlaşıldığını belirten Cockburn, “Irak ve Türkiye’deki Kürt azınlıkların pozisyonu bu ülkelerin istikrarı için çok önemlidir” yorumunu yaptı.

“ERDOĞAN TAVİZ YERİNE BASKIYI TERCİH ETTİ’

Güney Kürdistan bölgesinin Irak için özerk bir bölge olduğunu, ancak pratik olarak BM’deki çoğu devletten siyasi, askeri ve finansal olarak daha güçlü olduğuna dikkat çeken Cockburn devamla şunları belirtti: 

“Suriyeli Kürtler, Irak’ta olduğu gibi bağımsızlığa yakın bir özerklik statüsünü elde etmeyi başarırsa Türkiye, güneydoğusundaki kendi Kürt azınlığına benzer bir statüyü nasıl reddedebilecek? PKK’nın gerilla savaşı başlattığı 1984’den bu yana geçen süre içinde Ankara, isyancıları siyasi ya da askeri olarak bastırmayı başaramadı. Son yıllarda Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ileri görüşlü olmayan bir yaklaşımla taviz yerine baskıyı tercih etti.”

‘TÜRKİYE MÜDAHALE EDERSE DAHA BÜYÜK BİR KARGAŞA İÇİNE GİRER’

Patrick Cockburn “Bir gün Türkiye, Suriye’deki müdahalesinden pişmanlık duyabilir. Türkiye, PKK Kuzey Suriye’de kontrol elde ederse bölgeyi işgal etmekle tehdit ediyor ancak hareketi yurt içinde yok etmeyi başaramadığına göre yurt dışında başarması olasılığı pek yok ve daha büyük bir kargaşa içinde olur” görüşünü dile getirdi.

'GERÇEK KORKU, SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ DEĞİL KÜRTLERİN BİRLEŞMESİ'

Washington, Ankara, Bağdat ve başka yerlerde Ortadoğu’daki “siyasi satrancın” birden beklenmedik biçimde değişmesinin alarm zillerinin çalmasına neden olduğunu belirten Cockburn, yazısına Türkiye’deki Kürtler konusunda uzman olarak nitelediği, National Interest dergisinden Aliza Marcus’un şu sözleri ile son verdi: “Gerçek korku, Suriye’nin bölünmüş olması değil, Kürtlerin birleşmesidir.”

Çözüm isteyenler 1 Eylül'de Kadıköy'de olacak

İSTANBUL - Aralarında HDK'nin de bulunduğu çok sayıda kurum, siyasi parti ve sivil toplum örgütü 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Kadıköy'de düzenlenecek mitinge katılım çağrısı yaptı. 

Halkların Demokratik Kongresi (HDK), DİSK İstanbul Temsilciliği, KESK İstanbul Şubeler Platformu, TMMOB, Tabipler Birliği, İnsan Hakları Derneği, Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP), Halkevleri, TKP 1920 ve Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği (UİD-DER) açıkladıkları 1 Eylül'de Kadıköy İskele Meydanı'nda gerçekleşecek mitingle ilgili ortak bir deklarasyon yayınladı. 

Deklarasyonu okuyan Tertip Komitesi Başkanı Atilla Özdoğan, dünyada barış için 1 dolara karşılık silahlanmaya 2 bin dolar harcandığına dikkat çekerek, "Ülkemizde ise son 30 yıl içinde on binlerce insanımız hayatını kaybetmiş, yüz binlerce insanımız zorla yaşam alanlarını terk etmek zorunda bırakılmıştır. Kürt sorunu hala kanayan bir yara olmaya devam ediyor" dedi. 

Özdoğan, Suriye'deki savaşa da işaret ederek AKP hükümetinin yalnızca komşu devletlerle sorunlu ve savaşa girmeye yatkın bir hükümet olmakla kalmadığını, içeride de çatışmadan savaş koşullarına hızla yol alındığını dile getirdi. Özdoğan, hak ve özgürlüklerin teminatı olacak demokratik bir anayasa için herkesi 1 Eylül'de buluşmaya çağırdı. 

'DEVLET KAZANAMAYACAĞI BİR SAVAŞTA ISRAR EDİYOR'

Deklarasyonun açıklanmasından sonra söz alan İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, Antep'te 9 kişinin yaşamını yitirmesine neden olan saldırıyı kınayarak, "Ülkemizde Kürt sorununun barışa ve eşit haklara dayalı bir çözüme kavuşması bugün her zamankinden daha acil bir gereklilik" dedi. Saldırının hedefinin BDP ve halkın haber alma aracı medya olduğunu belirten Tüzel, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in muhalif basına yönelik "O yazıları senin ağzına tıkarım" sözlerini anımsattı. Tüzel, saldırının ardından bazı bakanların cenaze törenlerinde ağlamasının ise samimi olmadığını belirterek, "Yaşanan acıların sorumlusu AKP hükümetidir. AKP hükümeti bu toprakları mayınlı araziye çevirmiş ve kontra eylemlere hazır hale getirmiştir. Antep'teki saldırının aydınlatılmasını istiyoruz. Antep, Hatay gibi iller istihbarat örgütlerinin at koşturduğu yerler olmuştur. Buralarda ne olduğunun açıklanmasını istiyoruz" diye konuştu. 

Devletin kazanmayacağı belli olan bir savaşta ısrar ettiğini belirten Tüzel, "Biz de halk güçleri olarak 'ortada kazanılacak bir savaş yok, barışı kazanalım' diyoruz" şeklinde konuştu. Tüzel, ezilen halkların yanında olma ve mitinge katılım çağrısı yaparak sözlerini bitirdi. 

'SAVAŞ DİLİ HER YERDE HAKİM'

ÖDP İstanbul İl Örgütü Başkanı Avni Gündoğan ise, "Barış her geçen gün anlam kazanıyor" dedi. Gündoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın bir asker cenazesinde bandoyu susturarak "Halk tekbir getirecek" demesine ilişkin ise "Çok kültürlü bir ülkenin kültür bakanı bunu yapma cüretini kendinde görüyor. Böylesine bir savaş dilinin kurulduğu bir ülkede barışı savunmak zor bir iş. Bunun için 1 Eylül'de alanlarda olmalıyız" dedi. 

DİSK İstanbul Temsilciliği adına da Önder Atay söz alarak, emekçilerin hükümetin savaş politikalarına karşı yürütülen mücadeledeki rolünün yadsınamayacağını ifade ederek DİSK İstanbul Temsilciliği olarak mitinge katılacaklarını belirtti. 

Halkevleri İstanbul Şubesi Başkanı Avni Can Okur ise, "Barış mücadelesi bu ülkenin toprağının her karesinde mevcuttur ve silinemez" diye konuştu.

Cenazeye katılan BDP'li vekil hakkında fezleke hazırlandı

Malatya - BDP Diyarbakır Milletvekili Nurseli Aydoğan hakkında, bir gerilla cenazesine katıldığı ve burada yaptığı konuşma nedeniyle Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı'nca dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlanarak TBMM'ye gönderildi. 

Alınan bilgilere göre, Malatya Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, Maraş'ın Ekinözü ilçesinde bir gerillanın cenaze törenine katılan BDP Diyarbakır Milletvekili Nurseli Aydoğan'la ilgili inceleme başlattı.

Başsavcıvekililği, katıldığı cenaze töreninde yaptığı konuşmalar nedeniyle "öriüt propagandası yapmak" ile "suç ve suçluyu övmek" suçlarından fezleke hazırlayarak, Aydoğan'ın dokunulmazlığının kaldırılması için fezlekeyi TBMM Başkanlığı'na gönderdi.

Dicle Nehri'nde suya giren 4 çocuktan 3'ü yaşamını yitirdi

Amed - Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nde Dicle Nehri'ne serinlemek için giren 4 çocuktan 2'si öldü, birinin de tedavi gördüğü hastanede beyin ölümü gerçekleşti. Geriye kalan 1 çocuğun yoğun bakımdaki tedavisi devam ediyor.

Bismil İlçesi girişindeki köprüye 300 metre mesafede dün öğlen saatlerinde serinlemek için Dicle Nehri'ne giren yaşları 10 ila 13 arasında değişen Aziz Kirici, Aziz Kahraman, Fırat Onay ve Murat Onay, kısa süre sonra bataklık alanda boğulma tehlikesi geçirdi. Çevrede hayvanlarını otlatan birinin görerek yardım çağrısı üzerine, çocukları kurtarmak için büyük çaba harcandı.

İlk önce Aziz Kahraman ile Fırat Onay yarı baygın halde sudan çıkarılarak Dicle Üniversitesi Hastanesi'ne kaldırıldı. Yaklaşık bir saat sonra da sudan çıkarılan Aziz Kirici'nin şuurunun kapalı olmasına rağmen henüz ölmediği anlaşılınca Bismil Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı, ancak burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Daha sonra Murat Onay'ı arama çalışmaları gece karanlığında da devam etti. Yapılan arama çalışmalarında gece Murat Onay'ın da cansız bedeni Dicle Nehri'nden çıkarıldı.

Dicle Üniversitesi Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi gören Fırat Onay'ın beyin ölümünün gerçekleştiği belirtilirken, Aziz Kahraman'ın tedavisinin devam ettiği ancak henüz tehlikeyi atlatamadığı kaydedildi.

Çocukların suya girdiği yerde, pamuk tarlalarının sulanmasından sonra toprakların nehre aktığı ve burada bataklık haline geldiği, çocukların da bu yüzden boğulmuş olabileceği belirtildi.

Bitlis kırsalında operasyon

Bitlis - Bitlis kent merkezine 20 kilometre mesafede bulunan Şêx Ciman bölgesindeki köyler ile Sixe Ormanlarında TSK'ya bağlı birlikler tarafından sabah saatlerinden itibaren operasyon başlatıldı.

Edinilen bilgilere göre Bitlis Jandarma Alay Komutanlığı, Tatvan 6'ncı Mekanize Zırhlı Tugay Komutanlığı ile bölgedeki Şêx Ciman, Rijlek, Destumi, Kanahdere (Karınca) Jandarma Karakollarının katıldığı ve toplamda 1 tabura ulaşan çoğu zırhlı birlik operasyona çıktı. Operasyona helikopterler de katıldı. 

Sabahın erken saatlerinde başlatılan operasyon Sixe Ormanları ile Çalka Şilan, Meydan, Nevala Hekkari bölgelerinde yoğunlaşıyor. 

Operasyona Bitlis'in Mutki, Siirt'in Pervari ve Baykan ilçelerinin korucuları da katılırken, operasyonun özellikle Şatek ve Kaşkar köyleri ile Lerd Köyü arasındaki kırsal ormanlık alanda yürütüldüğü bildirildi. Şu ana kadar herhangi bir çatışma yaşanmadı. 

Diyarbakır anketinden çarpıcı sonuçlar

HABER MERKEZİ - Diyarbakır’da gerçekleşen bir ankete göre, Diyarbakır halkının en güvenilmez bulduğu kurumların başında Hükümet’in yanı sıra medya geliyor. “Bugün bir referandum yapılsa hangisine evet dersiniz” sorusuna halkın büyük çoğunluğu Demokratik Özerklik yanıtını verirken, Batı Kürdistan’daki özerk yönetimler de Kürtler için tarihi bir fırsat olarak görülüyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi’ne bağlı Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Merkezi SAMER, Diyarbakır'da "Kürt sorununun çözümünde kişi ve kurum değerlendirmesi" başlıklı bir saha araştırması yaptı. 

10-11 Ağustos 2012 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Bağlar, Sur, Yenişehir ve Kayapınar merkez ilçelerinde anket yoluyla yapılan araştırmada 302 kişi ile görüşüldü. Araştırmaya katılanların %55’i kadın, %45’i erkeklerden oluştu. 

Ankete göre, Diyarbakır halkının Temmuz-Ağustos aylarındaki en önemli gündemi Suriye, Kürt sorunu, Şemdinli ve Eruh’taki çatışmalar. Bu sıcak gelişmelere rağmen, ankete katılanların % 90’ı son iki ay içinde Kürt sorununun çözümünde herhangi olumlu bir gelişme yaşanmadığını düşünüyor. 

ÇÖZÜM DEMOKRATİK ÖZERKLİKTE

Anket Diyarbakır halkının Kürt sorununun çözümünde Demokratik Özerkliği çözüm olarak gördüğünü ortaya koyuyor. 

“Bu Pazar bir referandum yapılsa ve Kürtlere sorulsa hangisine evet dersiniz” sorusuna yüzde 48’i Demokratik Özerklik yanıtını vermiş. Bu oran, siyasi partilere oy verenlere vurulduğunda, BDP seçmeninde % 66’ya çıkıyor. Bunu % 18 ile bağımsızlık, % 9 ile belediyelerinin yetkilerinin artırıldığı adem-i merkeziyetçilik izliyor. ‘Hiçbir statü olmamalıdır’ diyenlerin oranı ise % 5. 

MEDYA EN GÜVENİLMEZ KURUM

Kürt sorununun çözümünde güven duyulan kurum ve kişilerin başında yine BDP geliyor. Ankete katılanların yüzde 48’i BDP ve BDP’li belediyelere güvenirken, AKP’ye güvenmeyenlerin oranı % 68. Dikkat çekici bir oran ise Valiler ve medyada ortaya çıkıyor. 

Halkın yüzde 69’u AKP’nin atadığı valilere, yüzde 75’i ise medyaya güvenmiyor. 

Hükümet, medya ve BDP dışındaki siyasi partiler Diyarbakır halkının çözüm karnesinde de sınıfta kalmış. 

Çözüm karnesinde halkın yüzde 48’i AKP’yi çok kötü bulurken,

Yüzde 59’u CHP, yüzde 59’u MİT’i çok kötü olarak değerlendiriyor. Medya ise yüzde 57’lik oranla orduyla yarışıyor. 

ŞEMDİNLİ YAKINDAN TAKİP EDİLİYOR

Şemdinli’de ortaya çıkan ve gerillanın alan hâkimiyeti olarak ifade edilen durum da anket sorularından bir tanesi.

AKP-CHP ve MHP seçmeninin yüzde 70’i çatışmalar yakında sona erecek ve bölge eski haline dönecek düşüncesini taşırken, BDP seçmeni durumun artık eskisi gibi olmayacağını düşünüyor. BDP seçmeni olarak ankete katılanların yüzde 33’ü ‘çatışma bölgeleri özerk kurtarılmış bölgeler haline gelir’ şeklinde düşünüyor. 

BATI KÜRDİSTAN’DAKİ ÖZERK YÖNETİMLERE DESTEK

Ankete göre Diyarbakır halkı Suriye’deki gelişmeleri de yakından takip ediyor. 

Diyarbakır halkının büyük çoğunluğuna göre (%36) yakın bir zamanda Türkiye’de de Suriye’deki gibi karışıklık ve çatışmalar çıkma ihtimali oldukça yüksek. 

Yüzde 46’lık bir oran Suriye ve Ortadoğu’daki gelişmelerin en çok Kürtlerin statüsünü olumlu etkileyeceğini düşünüyor. Yine %60’ına göre Suriye ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler Kürtlerin ulusal birlik oluşturmaları için tarihi bir fırsat 

%63’ü Batı Kürdistan’da özerk yönetimleri destekliyor. Bu oluşuma destek vermeyenlerin oranı sadece yüzde 9. Diyarbakır halkının yarıdan fazlası (%61) Yüksek Kürt Konseyi’nin kurulmasına olumlu bakıyor. 

HÜKÜMET ÖZERK YÖNETİME SAYGI GÖSTERMELİ

Türkiye’nin bu özerk yönetime alacağı tavır konusunda da Diyarbakır halkının söyleyeceği sözü var. 

%46’sına göre hükümet “bu oluşuma saygı göstermeli ve iyi ilişkiler kurmalı”, %39’una göre ise hükümet tarafsız kalmalı ve hiç müdahalede bulunmamalı….

Halk BDP’nin Suriye’ye ilişkin politik yaklaşımını da yüzde 77’lik bir oranla destekliyor. 

Ahmet Türk’ün hükümetin Suriye’deki Kürtlerin kazanımlarına ilişkin açıklamalarından sonra “AKP’ye destek verenleri Kürt halkı ihanetçi olarak görür” açıklamasına Diyarbakır halkının %49’u katılıyor. 

SAMER’in araştırmasına gore ulusal birlik yönündeki talepler de öne çıkıyor. 

Diyarbakır halkının %62’si, dört farklı ülkede bulunan Kürtlerin ulusal birlik kurmalarını ve birleşmelerini destekliyor. 

Kürtler 15 Ağustos Atılımı'nı Berlin’de kutladı

Berlin - Kürt özgürlük mücadelesinde diriliş bayramı olarak kutlanan 15 Ağustos 1984 Atılımı için Almanya'nın başkenti Berlin'de bir etkinlik düzenlendi. Kalabalık bir kitlenin katıldığı ve coşkulu geçen etkinlikte yapılan konuşmalarda 15 Ağustos'un Kürt halkı için önemine dikkat çekildi.

Berlin Alman- Mezopotamya Kültür Merkezi'nde Pazar günü Kürtler ve dostları silahlı mücadelenin başladığı 15 Ağustos atılımının yıldönümü için düzenlenen bir etkinlikte bir araya geldi. Berlin Demokratik Kürt Halk Meclisi tarafından organize edilen etkinlik, Kürt Özgürlük Mücadelesi'nde yaşamını yitirenler için yapıla saygı duruşuyla başladı.

Kutlamanın açılış konuşmasını yapan Halk Meclisi Başkanı Abdullah Aydemir, 15 Ağustos tarihinden önce Kürt halkının yok sayıldığını belirterek "Bu tarihten önce Kürtler ölü bir halk kabul ediliyordu. 15 Ağustos kurşunu aynı zamanda Kürtlere bir ruh vermiştir" diye konuştu.

Sinevizyon gösterisinin de yapıldığı etkinlikte söz alan PKK lideri Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi temsilcisi Delal Rubar ise herkesi inisiyatif çalışmalarına destek vermeye çağırdı. Etkinliğin kültür programında Berlin Kürt Halk Korosu ve Ozan Aydın sahneye çıktı.

Şemdinli'nin etkileri TSK afişlerine kadar uzandı!

Ankara - Genelkurmay Başkanlığı, Türk devletinin “Zafer Bayramı” olarak kutladığı 30 Ağustos için hazırladığı afişlerde 'Güçlü Ordu Güçlü Türkiye' sloganını kaldırdı. 

Genelkurmay’ın kendi internet sitesinde yayımladığı afişlerden birinde 'Milli Mücadele'nin Zafere Giden Yolu' başlığı ile yer alırken, üzerinde Atatürk'ün 'Zafer, zafer benim diyebilenindir' ifadeleri eklendi. 

İkinci afişte 'Türk Ulusunun Özgürlük ve Bağımsızlıkla Zaferle Taçlanan Öyküsü' başlı ile '30 Ağustos Zafer Bayramınız Kutlu Olsun' ifadesi yer aldı. 

Afişlerde daha önce kullanılan 'Güçlü Ordu Güçlü Türkiye' sloganının kaldırılırken, bu gelişmenin Şemdinli’deki gerilla denetimi sonrasında yaşanması dikkat çekti. 

Türk hükümeti ve ordusu çatışmaların boyutlarını ve asker kayıplarını gizlemeye devam ederken, Hakkari’de gerillanın denetimindeki alanlar giderek genişliyor. 

Şemdinli’de geniş bir alan 23 Temmuz’dan beri, Çukurca’da 4 Ağustos’tan beri ve Hakkari merkeze bağlı bazı alanlar ise 16 Ağustos’tan beri gerilla denetiminde bulunuyor. 

Afganistan’da baş kesme vahşeti

KABİL - Afganistan'ın Helmand bölgesinde 2’si kadın 17 sivilin başı kesilerek öldürüldüğü bildirildi.

Afgan yetkililerinin verdiği bilgiye göre olay Pazar günü Helmand’ın güneyindeki Musa Kale bölgesinde meydana geldi. Helmand Valiliği sözcüsü Davut Ahmedi, Ruşen Abad köyünde düzenlenen müzikli eğlencede gençlere saldıran silahlı bir grubun, burada 17 kişiyi kafalarını keserek öldürdüğünü söyledi. Öldürülenlerden ikisinin kadın sanatçı oldukları bildirildi. 

Kimler tarafından gerçekleştirildiği bilinmeyen olayla ilgili soruşturma başlatıldı. 

Öte yandan, Pazar günü aynı bölgede bir kontrol noktasına düzenlenen saldırıda 10 askerin öldüğü bildirildi. Vaşir bölgesindeki kontrol noktasına düzenlenen saldırıda 4 askerin de yaralandığı, 5’inin ise kayıp olduğu açıklandı. 

Helmand Valiliği sözcüsü Davut Ahmedi, olayın ‘içerden’ bir saldırı olduğunu belirterek, 5 askerin silahlarıyla birlikte Taliban’a katıldıklarını söyledi. 

Ülkenin doğusundaki Laghman eyaletinde ise bir Afgan askerin, iki NATO askerini öldürdüğü açıklandı. Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF), saldırgan askerin öldürüldüğünü bildirdi. 

Böylede bu yıl içinde Afgan güvenlik güçleri tarafından öldürülen NATO asker ve personel sayısı 42’e yükseldi.