28 Ağustos 2012 Salı

MGK'dan Kürtlere tehdit!

Ankara - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında Çankaya Köşkü'nde yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sona erdi. Suriye ve PKK'nin görüşüldüğü toplantının sonuç bildirisinde Suriye muhaliflerine destek verilirken, kendi bölgelerinde öz yönetimlerini oluşturan Kürtlere ise tehditler savuruldu. 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başkanlığında Çankaya Köşkü'nde yapılan MGK toplantısı sona erdi. Yaklaşık 3 saat süren MGK toplantısının ardından yayımlanan bildiride, " 'Terörle' mücadelenin hukuk içerisinde, halkımızın can ve mal güvenliği korunarak hassasiyetle ve kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmıştır" ifadelerine yer verildi. 

Bildiride ayrıca Suriye'deki gelişmelere değinilerek, “Ülkemizde sayıları 80 bine yaklaşan Suriyeliler'in ihtiyaçlarının karşılanması ve önümüzdeki dönemde alınabilecek tedbirler üzerinde durulmuştur" denildi. Üstü kapalı bir şekilde Suriye Kürtlerin bölgelerinde yönetime el koymasına vurgu yapılan açıklamada, Kürtler bir tehdit olarak ele alınarak, bu "tehditin bertaraf edilmesi noktasında irade" beyanında bulunuldu. Açıklamada şöyle denildi: "Suriye halkının meşru talepleri doğrultusunda demokratik dönüşüm sürecinin ivedilikle tamamlanmasının taşıdığı önem vurgulanarak, bu doğrultuda çabaların uluslararası toplumla eşgüdüm halinde sürdürüleceği kaydedilmiştir."

Şam'da bombalı saldırı, en az 12 ölü

Şam - Suriye reji haber ajansına göre başkent Şam’da bomba yükü araçla düzenlenen saldırıda en az 12 kişi öldü, 43 kişi de yaralandı. 

Sana ajansına göre saldırı Şam’ın Caramana banliyösünde saat 14.00 sıralarında gerçekleşti. Saldırının ölen iki kişi için düzenlenen cenaze kortejini hedef aldığı belirtilirken, en az 12 kişinin öldüğü, 43 kişinin yaralandığı ifade edildi. Sana’ya göre bu banliyöde son 24 saat içinde üç bombalı saldırı yapıldı. 

Patlama ardından olay yerine giden bir Associated Press muhabiri 5 katlı bir binanın çok ağır hasar gördüğü ve 10 kadar otomobilin yandığını bildirdi. 

Demirtaş: 400 kilometre gerillanın denetiminde

Amed - Diyarbakır’da gündemdeki gelişmeleri değerlendiren BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Hakkari’deki yaklaşık 40 gündür süren gerilla hakimiyetine dikkat çekerek, Şemdinli ile Çukurca arasındaki 300-400 kilometrelik bir alanın gerillanın denetiminde olduğunu söyledi. Demirtaş, Meclis Başkanı’nın hazırladığı mutabakat metninin imzaya açılmasının da “çok tehlikeli” olduğu uyarısında bulundu. 

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Meclis Başkanı Cemil Çiçek tarafından hazırlanan “Milli mutabakat metni” konusunda sert eleştirilerde ve uyarılarda bulundu. 

MUTABAKAT METNİ TÜRKİYE’Yİ İKİ KAMPA BÖLER

"TBMM Başkanı bu mutabakat metnini imzaya açarsa tehlikeli bir iş yapmış olur. Mutabakat metnini 'imzalayanlar' ve 'imzalamayanlar' diye STK’lar, siyasi partiler, Türkiye ikiye ayrılmış olur. Dolayısıyla, Türkiye iki ayrı kampa ayrılmış olur” diyen Demirtaş, “Bu tür metinleri, siyasi partiler, dernekler, STK’lar imzaya açabilir. Fakat Meclis Başkanı, parlamentodaki bütün grupları temsil eden başkanı olan birinin böylesi bir metni imzaya açması çok sakıncalıdır” ifadelerini kullandı.

Demirtaş, “Benim naçizane tavsiyem kendi kişisel görüşleri olarak o mutabakat metninin kalmasıdır. Aksi taktirde aslında hiçbir şekilde yeni tek bir cümle içermeyen metin Türkiye’de bir kamplaşmanın önünü açmış olacak. Bana göre hükümet sözcüsü her ne kadar metne tepki gösteriyor gibi olsa da, bence bu metin iç ve dış politikada sıkışmış olan AKP politikalarını kurtarma metnidir. AKP’nin düştüğü çukurdan meclis başkanı eliyle kurtarılması girişimidir.Güvenlik konsepti bakış açısıyla hazırlanmış bir metindir. BDP böyle bir girişimin destekçisi olmaz” diye belirtti. 

DOKUNULMAZLIĞIMIZ FİİLEN KALKMIŞ DURUMDA

Şemdinli’de temaslarda bulunan ve aralarında BDP eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın da bulunduğu heyetin temasları sırasında gerilla yol kontrolü ila karşılaşması sonrası gündeme getirilen dokunulmazlık tartışmasını değerlendiren Demirtaş, "Dokunulmazlığın kaldırılması ya da kaldırılmaması Meclis'in taktirindedir” dedi.

Demirtaş şöyle devam etti: “Bu konuda AKP’nin samimi bir tutumu varsa biz başından beri şunu söylüyoruz; kürsü dokunulmazlığı hariç bütün dokunulmazlıkları kaldıralım. Milletvekillerinin ifade özgürlüğü dışında hiçbir özgürlüğü olmasın. Ama sırf bir iki milletvekilimiz için dokunulmazlıklar tartışılmaya açılırsa bu iki yüzlülük olur. Bu kadar dolandırıcılık, sahtecilik fezlekesi Meclis'te beklerken, sadece BDP’li birkaç vekilin dokunulmazlığının gündeme getirilmesi bizim açımızdan kabul edilemez bir durum olur. BDP’li vekiller dokunulmazlığın arkasına sığınan vekiller değil. Zaten bir çoğumuz hakkında dokunulmazlığımız fiilen ihlal edilmiş durumda. Davalarımız sürüyor. Polisin, savcının, yargının dokunmadığı BDP’li vekil yoktur. Dokunulmazlığımız fiilen kalkmış durumda. Bir kez daha Türkiye’yi derin siyasi krizlere sokmak istiyorlarsa, böyle hesapları varsa kendileri bilir. Biz hiç tavsiye etmeyiz. Birkaç vekilin dokunulmazlığının kaldırılmasını Türkiye’nin geleceği açısından doğru bulmayız. Dokunulmazlığımız kalkacak diye korkacak ve tedirgin olacak değiliz. Hiçbir arkadaşımızın veremeyecek hesabı yoktur. Tüm dokunulmazlıklar kaldırılacaksa buna destek veririz. Hepimizin dokunulmazlığı kaldırılsın."

Başbakan Erdoğan'ın danışmanlarını "fal bakmak"la eleştiren Demirtaş, “biraz etraflarına baksınlar” derken, Başbakan'a da çağrı yaptı. Tansiyonu düşürecek açıklamalar yapılmasını isteyen Demirtaş, BDP milletvekili Leyla Zana'nın Başbakan'la görüşmesinden sonraki sessizliğini de değerlendirdi.

400 KM GERİLLA DENETİMİNDE

Demirtaş, "Biz Leyla hanımı ne konuşturduk, ne de susturduk. Susuyorsa, kendi kişisel tavrıdır" diye belirtirken, devlet zirvesinin Antep’teki cenazede yer almasının da samimi olmadığını vurguladı. Demirtaş, "O tabloda bulunanlar çözümsüzlükten besleniyor" tepkisinde bulundu. 

Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde yaklaşık 40 günden beri süren çatışma ve gerilla hakimiyetine işaret eden Demirtaş, Şemdinli ile Çukurca arasındaki 300-400 kilometrelik bir alanın gerillanın denetiminde olduğuna dikkat çekti.

Askerin bu bölgelere karadan operasyon yapmadığını vurgulayan Demirtaş, şöyle konuştu: “Ordu sadece havadan karakollara lojistik destek yapıyor. Karadaki denetim PKK tarafından ele geçirilmiş durumda. Bunu saklamak için manipülatif açıklamalar yapılıyor. Hakkari Valisi ‘operasyon bitti’ diyor. Ordu operasyon yapmadı ki bitsin. Durum öyle değil. Askeri açıdan PKK’nın bitirilemeyeceğini Şemdinli’de 40 gündür süren savaş ve acı gerçek bir kez daha ortaya koydu. Ordan çıkarılması gereken sonuç şudur. Kürt sorunu tankla topla halledilecek sorun değil. PKK askeri olarak bitirilse de Kürt sorunu ortadan kalkmayacaktır. Bence doğru sonuçlar çıkarılırsa bu aşamada ciddi radikal değişikliklerle hükümet müzakereleri gündemine alırsa hep birlikte ölümleri ve akan kanı durdurabiliriz. BDP olarak daha güçlü bir şekilde destek vermeye hazırız. Hükümetin ciddi ve radikal politika değişikliği ile savaş konseptinden çıkıp müzakere konseptine geçmesi gerekir. Böyle bir sürece girilirse BDP hükümet ile bu konuları görüşür, destek olur. Ama güvenlikçi konseptten vazgeçilmesi gerekir. İki tarafın da savaşı artık bir seçenek olmaktan çıkarıp yeni bir müzakere süreci başlatması lazımdır. Şemdinli bunu yakıcı bir şekilde göstermiştir.”

TÜRKİYE KÜRTLERİ KAYBETTİĞİ ORANDA ORTADOĞU’YU DA KAYBEDİYOR

Demirtaş, Diyarbakır’daki değerlendirmelerinde Suriye’deki savaşa da değindi. Suriye krizinin başladığı günden beri Türkiye’nin asıl derdinin Kürtlerin özgürlüklerini ve haklarını kazanmaması üzerine olduğunu kaydeden Demirtaş, “Türkiye, Kürtleri kaybettiği oranda Ortadoğu’da kaybediyor. Bugün Kürtleri arkasına almayan, Kürtlerin desteğini almayan bir Türkiye, dış politikada kaybetmeye mahkum bir Türkiye’dir. Tarihsel olarak böyledir. Bir realitedir. Bir gerçektir. O nedenle Türk ve Kürt halkının geleceğini birlikte kurgulamak istiyorsak hükümetin artık Kürt düşmanlığından vazgeçmesi gerekir. Kürt fobisinden kurtulması gerekir” diye konuştu. 

Şemdinli'de Goman Dağı'na operasyon

Şemdinli - Hakkari’nin Şemdinli İlçesi'ne yakın Goman Dağı’na 34. Hudut Tugayı ve 3. Dağ Taktik Komando Taburu’ndan Skorski tipi helikopterlerle özel birlikler indirildiği bildirildi. 

Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi yönünden Şemdinli ilçe merkezine gelen çok sayıda skorski tipi helikopter ilk önce, 34. Hudut Tugayı ve 3. Dağ Taktik Komando Taburuna iniş yaptı. Buradan Goman Dağı’na helikopterlerle askerlerin indirildiği bldirildi. 

Özel eğitimli paralı askerlerin bırakıldığı Goman Dağı ve arkasında bulunan Günyazı (Qelaşk) Köyü Yiğitler (Nırkule) Mezrası kırsalında operasyon başlatıldığı öğrenildi. 

Öte yandan dün akşam ve bugün de devam eden helikopter hareketliliği devam ediyor.

Türkiye kökenli Alman politikacılardan Kürt kampanyasına destek

Berlin - Federal Meclis'in 15 Ekim'de "Kürt kimliği tanınsın" kampanyasına ilişkin gerçekleştireceği oturumdan önce Türkiye kökenli 4 Alman politikacı Meclis Dilekçe Komisyonu'na çağrı yaparak Kürtlerin taleplerinin dikkate alınmasını istedi. SPD, Yeşiller, FDP ve Sol Partili politikacılar, Alman hükümetine ise "Kürt kimliğinin tanınması uyumu hızlandıracak" uyarısı yaptılar.

Bremen Eyaleti Meclis Üyesi (Sosyal Demokrat Partisi), Clopenburg Belediye Meclis Üyesi Yilmaz Mutlu (Hür Demokratlar Partisi/ FDP), Kuzey Ren Vestifalya (NRW) Eyaleti eski meclis üyesi Ali Atalan (Sol Parti) ve Berlin Eyaleti eski meclis üyesi Rıza Baran (Yeşiller) ortak bir açıklama yaparak "Kürt kimliği tanınsın" kampanyasına destek verdiler.

Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu (YEK-KOM)'un öncülüğünde geçtiğimiz yıl başlatılan ve 60 bin imzanın toplandığı kampanyadaki taleplere ilişkin Federal Meclis 15 Ekim günü saat 12.00'de özel bir oturum düzenleyecek. Merkel hükümetinden 4 bakanın da hazır bulunması beklenen oturum öncesi, Türkiye kökenli 4 Alman politikacı kampanyanın bu ülkede yaşayan 1 milyona yakın Kürt için önemine dikkat çektiler.

'TALEPLER UYUMU HIZLANDIRIR'

Almanya'da yaşayan Kürtlerin çoğunun ülkelerinde gördükleri baskıdan dolayı kaçıp bu ülkeye sığındığını hatırlatan politikacılar, "Kürtlerin taleplerinin gerçekleşmesi, sosyal-kültürel alanlarda ifade etmeleri kendilerini daha çok Alman toplumunun bir parçası olarak his edecekler" diye konuştular.

Almanya'daki Kürtlerin kendi kimlikleriyle değil, geldikleri ülkelerinin vatandaşları olarak tanındığına dikkat çeken siyasetçiler, Berlin hükümetine devamla şu çağrıyı yaptılar; "Burada yaşayan Kürtler, Türk hükümetiyle süren tarihi ilişkilerin dışında ele alınmalı ve Kürtlere yönelik ayırımcı politikalara son verilmeli."

Federal Meclis ve Almanya'nın 16 eyaletinin meclislerindeki dilekçe komisyonlarına "Kürtlerin dile getirdiği talepleri dikkate alın" çağrısı yapan Türkiye kökenli politikacılar, "Taleplerin gerçekleşmesi durumda aynı zamanda Almanya'daki çok büyük bir göçmen grubunun uyumu da hızlanacak" dediler.

Deprem ihalelerinde aslan payı AKP ve Cemaatçilerin

HABER MERKEZİ - Vanlılar depremin yaralarını sarmaya çalışırken, AKP ve Cemaate yakın isimler ihaleler aracılığıyla ceplerini dolduruyor. Afet konutlarıyla ilgili 1 milyar 400 milyon liralık ihalelerin, 1 milyar 4 milyonluk bölümü AKP’li, AKP’ye yakın işveren dernekleri, Gülen Cemaati üyesi işverenlere ait şirketlere verildi. 

Gazetecileronline sitesinin haberine göre, TOKİ Başkanlığı’nda gerçekleştirilen ihalelerin toplam tutarı 1 milyar 424 milyon lira. Bu ihalelerin 1 milyar 4 milyon liralık bölümü AKP’li, AKP’ye yakın işveren derneklerinden Gülen Cemaati mensup işverenleri bünyesinde toplayan Türkiye Sanayi ve İşadamları Konfederasyonu (TUSKON), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) üyesi ya da tarikat ve cemaat mensubu işverenlerin şirketlerine verildi. Bu şirketlerin aldığı pay yüzde 72’ye denk geliyor.

İLK SIRADA MİLLETVEKİLİ ADAYI VAR

İhalelerde 92 milyon 250 bin Liralık tutarla Gülen Cemaati’ne yakın Bitlis Genç İşadamları Derneği-BİGİAD Başkanı ve 2011 seçimlerinde AKP’den Bitlis Milletvekili Adayı olan Mehmet Zeki Peker’in şirketi Pekhan İnşaat ve ağabeyi Hüsamettin Peker’e ait Pekintaş şirketi başı çekiyor.

İkinci sırada Siirt Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Güven Kuzu ve yakınlarının şirketleri var. Kuzu ve yakınlarının sahip olduğu, AKP’nin iktidara gelmesinden önce adı sanı duyulmamış şirketlerden Dört K İnşaat Limited Şirketi’ne 41 milyon 450, Kuzu Toplu Konut Limited Şirketi’ne ise 44 milyon 915 bin liralık iki ayrı konut ihalesi verildi. İki şirkete verilen ihalelerin toplamı 86 milyon lirayı geçiyor.

Siirt’te okuduğu “Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız” şiiri nedeniyle ceza aldığı için seçilemeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı Meclis’e sokmak için 2003'te yapılan ara seçimde Siirt'in caddelerine “Yiğit düştüğü yerden kalkar” diye pankartlar astıran, işyerlerini Erdoğan’ın ekibine seçim bürosu olarak kullandıran Kuzu’nun AKP döneminde aldığı ihalelerin miktarının en az 3 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Üçüncü sırada ise İsmailağa Cemaati’nin önde gelen isimlerinden biri olduğu belirtilen Mehmet Çelik ve yakınlarının şirketleri yer alıyor. Çelik’in sahibi olduğu Tek-Çelik İç ve Dış Ticaret İnşaat Sanayi A. Ş.’ye 35 milyon 50, yakınlarının sahibi olduğu Ankara Beton Sanayi ve Ticaret A. Ş.’ye 38 milyon 500 bin liralık ihale verildi. İki şirketin aldığı ihalelerin toplamı 73 milyon 550 bin lira olurken, Ankara Beton’un, AKP’nin eski milletvekillerinden ve tanınmış isimlerinden biri olan Murat Mercan’ın çalıştığı eski şirketin sahiplerinin olduğu belirtiliyor.

AKP BEŞİKTAŞ İLÇE YÖNETİMİNDEN BİR İSİM DE PAY SAHİBİ

Pay sıralamasında, Kayserili, sahibi bir MÜSİAD üyesiyle ortak olan Can İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne 52 milyon 415 bin liralık bir ihale verilirken, AKP Beşiktaş İlçe Yönetim Kurulu üyeliği yapan Mehmet Erdinç Varlıbaş ile Trabzonlu tanınmış işverenlerden Süleyman Varlıbaş’ın sahibi olduğu “Varyap Varlıbaşlar Yapı Sanayi Turizm Yatırımları Ticaret ve Elektrik Üretim Anonim Şirketi” 51 milyon 456 bin liralık bir pay aldı.

ESKİ MHP’Lİ YENİ İSLAMCI DA LİSTEDE

İhalelerden en büyük payı alanlardan biri de Elazığlı, MHP kökenli Çelik Ailesi’ne ait YSE Yapı Sanayi ve Ticaret A.Ş. geliyor. Büyük Ankara Oteli’ne özelleştirmeden satın alıp yeniledikten sonra işletmesini, Gülen Cemaati’ne ve Başbakan’a yakınlığıyla bilinen Fettah Tamince’ye veren ailenin şirketinin aldığı ihalenin tutarı 50 milyon 970 bin lira. Şirketin ortaklarından Fadıl Çelik, İslamcı işverenlerin örgütlendiği MÜSİAD’ın üyelerinden biri.

ESRARENGİZ DANIŞMANA VEFA

Bingöllü, AKP’li olduğu belirtilen Barulay Ailesi’ne ait Zek-San İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’ne verilen ihalenin tutarı 48 milyon 495 bin lira olurken, ardından YDA İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi geliyor. Şirket, AKP’nin kurucularından, bugüne kadar hiç basına çıkmayan, gerçek adı yerine “Mücahit Arslan” adını kullanan, Erdoğan’ın makam arabasına binen ender kişilerden biri olan özel danışmanı Ali İhsan Arslan ile babası AKP Diyarbakır eski Milletvekili Mücahit İhsan Arslan’ın akrabalarının şirketi. Cüneyt ve Hüseyin Arslan’a ait şirketin aldığı ihalenin tutarı 48 milyon 100 bin lira.

‘YEŞİL SERMAYE’NİN ÖNCÜSÜ YİNE UNUTULMAMIŞ

Sıralamada, AKP 22. Dönemi Kayseri Milletvekili Niyazi Özcan’ın şirketi de yer alıyor. Özcan’ın ortağı olduğu Öz-Kar İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş., 47 milyon 550 bin liralık bir ihale verilirken, gurbetçilerden yüksek kâr payı vaadiyle para toplamasıyla tanınan ve o dönem “yeşil sermaye” diye adlandırılan şirketlerin öncüsü sayılan Kombassan Holding’e ait Komyapı, 44 milyon 915 bin liralık bir pay aldı.

MÜSİAD üyesi, Muşlu işveren Metin İlci’nin sahip olduğu İlsan İnşaat Şirketi’ne 42 milyon 230 bin liralık bir ihale verilirken, ihale alan, iktidara yakın diğer şirketler şöyle: Uzunlar İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, Biat İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş., Siyah Kalem Mühendislik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi, Seç Yapı İnşaat Enerji Turizm ve Ticaret Limited Şirketi, Ilgın İnşaat İç ve Dış Ticaret Anonim Şirketi, Gestaş İnşaat Ticaret ve Sanayi Anonim Şirketi, Seha İnşaat Mühendislik Madencilik Tur. San. ve Tic. A.Ş., Ali Acar İnşaat Sanayi Ticaret Limited Şirketi, Begüm Yapı Turizm Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi, Baş Yapı İnşaat Taahhüt ve Turizm Sanayi Dış Ticaret Limited Şirketi, Amiroğlu İnşaat Anonim Şirketi ve Akhaş İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi.

YJA Star'dan Yüksekova ve Uludere'de eylem

Zin Koçer / Behdinan - Son dönemlerde eylemlerinde artış gözlenen YJA Star gerillalarının Yuksekova ve Uludere’de düzenlediği eylemlerde bir askerin öldüğü, 2 özel güvenlik görevlisinin de yaralandığı bildirildi. 

YJA Star Basın Merkezi tarafından yapılan açıklamaya göre 26 Ağustos günü saat 17.00 sularında Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Sinek askeri üssü yakınlarında operasyona çıkan “işgalci TC ordu güçleriyle” YJA Star gerillaları arasında bir çatışma yaşandı. 

Bir saat sürdüğü belirtilen çatışmada Türk ordusunun 1 askerinin öldürüldüğü, çok sayıda askerin de yaralandığı bildirildi. Türk ordusunun ölü ve yaralılarını skorsky helikopterlerle alandan uzaklaştırdığı belirtilen açıklamada, arazinin Türk ordusu tarafından rast gele obüs ve havan toplarıyla bombalandığı kaydedildi. 

Aynı gün Yüksekova’ya bağlı bağlı Xırwata beldesine yönelik gerçekleştirilen eylemi üstlenen YJA Star basın birimi, şu bilgileri verdi: “26 Ağustos günü saat 21.30 sularında Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Xırwata beldesinde yapımı devam eden bir karakola yönelik YJA Star gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir.”

Açıklamada 2 özel güvenlik görevlisinin yaralandığı ve karakol inşaatında çalışan 2 iş aracının da yakılarak imha edildiği kaydedildi. 

Paylan: Keşke bu gençlerin düğününde saf tutabilseydik

Ruken Adalı / Roboski - Roboski'ye giden HDK heyeti üyesi Garo Paylan, "Artık ölümlerde saf tutmak istemiyoruz. Keşke bu çocukların düğünlerinde saf tutabilseydik" dedi. 

Roboski'yi ziyaret eden HDK heyetinin bileşenlerinden biri de Garo Paylan oldu. Paylan, bu topraklarda soykırıma maruz kalan Ermeni halkının 3. kuşağından biri olarak Roboski'ye geldi. 

Bir dönem Ermeni köyleri olan Roboski bölgesinde katliam mağduru köylüler ile buluştu, mezarlığı ziyaret etti. 

İki günlük izlenimlerini ANF'ye anlatan Paylan, öncelikle Kürt halkından özür diledi, "Buraya geldiğimde, Roboski için yaptıklarımın yetersiz kaldığını anladım. Bundan sonra daha fazlasını yapacağıma söz veriyorum" dedi. 

Roboski halkının tüm gerçeklerin farkında olduğunu söyleyen Paylan, şöyle konuştu: "Buradaki ailelerin kendi aralarında ayrı gayri düştüğüne dair pek çok söylendi vardı ama gördüm ki hepsi tek vücut, tek yürek. Çocuklarının kaybının nasıl olduğuyla ilgili kuşkuları yok. Bunun tamamiyle bir devlet operasyonu olduğuna dair inançları tam. 8 aydır adalet bekliyorlar."

Paylan, Antep’te devlet erkanının tamamının cenazelerin başında tuttuğu safa dikkat çekerek, "Ben de 34 kişinin ölümüyle ilgili olarak aileleriyle birlikte saf tuttum" dedi.

"Ancak artık ölümlerde saf tutmak istemiyoruz" diyen Paylan, "Keşke bu çocukların düğünlerinde saf tutabilseydik. Keşke Antep'te ölen çocukların düğünlerinde saf tutabilseydik. Geçmiş ölülerimizi analım ama yeni ölümler yaşanmasın istiyoruz" diye konuştu.

Yaşamını yitiren iki gerillanın kimlikleri açıklandı

Behdinan - Şırnak’ın Silopi ilçesinden geçen Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattına yönelik 26 Ağustos günü düzenlenen sabotaj sırasında hayatını kaybeden bir gerilla ile aynı gün Hakkari’nin Çukurca ilçesinde hayatını kaybeden bir gerillanın kimlik bilgileri açıklandı. 

26 Ağustos günü saat 24.30 sularında Şırnak’ın Silopi ilçesinden geçen Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattına yönelik düzenlenen sabotaj eylemi sırasında bir gerillanın hayatını kaybettiğini bildiren HPG Basın-İrtibat Merkezi (HPG-BİM), gerillanın Batı Kürdistan Tirbespiye doğumlu Zilan Cudi kod isimli Tirkiye Muhammed olduğunu belirtti. 

HPG-BİM, Zilan Cudi hakkında, “Birçok alanımızda bulunan Zilan yoldaş en son Botan sahasına aktif mücadele alanlarına yönelmiştir. Oldukça birikimli kendini ve çevresini geliştiren özellikleriyle tanınan Zilan yoldaşımız kadının özgürleşme adımlarını yaşamının temel yürüyüşü haline getirmiştir” dedi.

26 Ağustos günü Hakkari’nin Çukurca ilçesinde Bilican Alayı askerleri tarafından başlatılan operasyon sırasında hayatını kaybeden gerillanın kimliği de açıklandı. HPG-BİM, “Bu operasyonda yaşanan çatışmada 10 düşman askeri öldürülmüş, 2 düşman mevziisi de imha edilmişti. Yaşanan çatışmalarda 1 yoldaşımızın şahadet bilgisini kamuoyu ile paylaşmıştık” hatırlatmasında bulundu. 

Hayatını kaybeden gerillanın Kobani (Batı Kürdistan) doğumlu, Derviş Miran isimli Edip Ahmet olduğunu bildiren HPG-BİM, gerilla Derviş’in Kürdistan Özgürlük hareketini yabancı olmayan bir çevrede yetiştiğinden erken yaşlarda Kürt halkının verdiği mücadeleye büyük ilgi duyduğunu söyledi. HPG-BİM, “genç ve dinamik özellikleri taşıyan Derviş yoldaşın kısa zamanda aldığı eğitimlerle birçok mücadele sahasında görev yürütmeye kendini hazır hale getirdiğini” belirtti.

Petrol boru hattına sabotajı HPG üstlendi

Behdinan - HPG Şırnak’ın Silopi ilçesinden geçen Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattına yönelik sabotaj eylemini üstlendi. 

HPG Basın İrtibat Merkezi (HPG-BİM), “26 Ağustos günü saat 24.30 sularında Şırnak’ın Silopi ilçesinden geçen Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattına yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirmiştir” dedi. Eylem sırasında bir gerillanın hayatını kaybettiği bildirildi 

Şemdinli-Çukurca hattı ve Dersim'de gerilla eylemleri

Özgür Aslan / Behdinan - Hakkari’nin Şemdinli, Yüksekova ve Çukurca ilçelerindeki alan denetimlerine devam eden HPG gerillalarının 27 Ağustos günü 4 ayrı noktada eylem gerçekleştirdiği bildirildi. Hakkari’de 2, Dersim’de biri rütbeli 5 asker, Van’ın Başkale ilçesinde ise bir askerin öldürüldüğü açıklandı. 

HPG Basın-İrtibat Merkezi (HPG-BİM) Hakkari’nin Şemdinli, Yüksekova ve Çukurca (Colemêrg / Şemzînan-Gever-Çêlê) ilçelerinde düzenlenen gerilla eylemlerine ilişkin bilgi verdi. 

Açıklamada 27 Ağustos günü düzenlenen dört ayrı eylem konusunda şu bilgiler yer aldı:

“Şemdinli ilçesine bağlı Gare Alayı’na yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Eylem sonucunda 1 düşman askeri öldürülmüştür. Eylem ardından düşman çevresini rastgele obüs ve havan toplarıyla bombalamıştır. 

Şemdinli ile Gerdiya alanı arasında Bêgoza köyü üçgeninde gerillalarımız tarafından bir yol kontrolü gerçekleştirilmiştir. Durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştiren gerillalarımız toplanan halka süreç hakkında bilgilendirmede bulunmuştur. 

06.00-07.00 saatleri arasında Şemdinli ve Yüksekova yolu üzerinde gerillalarımız tarafından bir yol kontrolü gerçekleştirilmiştir. Durdurulan araçlarda kimlik kontrolü gerçekleştiren gerillalarımız toplanan halka süreç hakkında bilgilendirmede bulunmuştur.

Saat 07.30 sularında Hakkari’nin Çukurca ilçesine bağlı Bilican Alayının güvenliğini alan tepeye yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir. Eylem sonucunda 1 düşman askeri öldürülmüş, 2 düşman askeri de yaralanmıştır. Düşman eylem ardından çevresini rastgele obüs ve havan toplarıyla bombalamıştır.”

HAVAN VE OBÜS SALDIRISI

Türk ordusunun bu alanlardaki bombardımanları hakkında da bilgi veren HPG-BİM, 26-28 Ağustos günleri arasında 3 gün boyunca Hakkari’nin Çukurca ilçesine bağlı Geliye Zap, Gare, Ertuş ve Küçük Cilo alanlarının Türk ordusu tarafından obüs ve havan toplarıyla bombalandığı ve saldırıların halen devam ettiği bildirildi. 

DERSİM’DE 1’İ RÜTBELİ 5 ASKER ÖLDÜRÜDÜ

Gerillaların Kürdistan’ın diğer alanlarındaki eylemleri hakkında da bilgi veren HPG-BİM, Dersim’in Hozat ilçesinde bulunan Sırtkan karakoluna yönelik 27 Ağustos günü saat 14.00 sularında gerçekleştirilen eylemde 1’i rütbeli 5 askerin öldürüldüğü kaydedildi. Ölü ve yaralılarını eylemden sonraki gün sabah saatlerinde alandan uzaklaştırabildiğine dikkat çekilen açıklamada Türk ordusunun alanda bir operasyon başlattığı bildirildi. Açıklamada ayrıca Türk ordusunun obüs ve havan toplarıyla rastgele yaptığı bombardıman neticesinde alanda başlayan orman yangınının halen devam ettiği bildirildi. 

BAŞKALE’DE 1 ASKER ÖLDÜRÜLDÜ

Van’ın Başkale ilçesinde bulunan ve yapımına devam edilen Kısımlı karakoluna yönelik olarak da bugün bir eylem gerçekleştirildiği belirtildi. “28 Ağustos (bugün) saat 05.40 sularında Van’ın Başkale ilçesinde bulunan ve yapımına devam eden Kısımlı karakoluna yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiştir” denilen açıklamada 1 askerin öldürüldüğü, 1 askerin de yaralandığı bildirildi. 

GABAR DAĞI’NDA BİR KİŞİ GÖZALTINA ALINDI

HPG gerillalarının Türk ordusuyla işbirliği yaptığı belirtilen kişilere yönelik gözaltıları da devam ediyor. HPG-BİM açıklamasında 26 Ağustos günü saat 15.00 sularında Şırnak ili Gabar dağı sınırları içinde bulunan Fındık köyü ile Sewadiye askeri üssü arasında HPG gerillaları tarafından bir yol kontrolü gerçekleştirildiği ve Sewadiye askeri üssüne erzak götüren Halil Esendemir isimli şahsın gözaltına alındığı bildirildi. 

GENÇ BOMBALANIYOR

Gerilla denetimindeki alanların yanı sıra sivil yerleşim yerlerine yönelik de son dönemlerde bombardımanlarını arttıran Türk ordusunun Bingöl’ün Genç ilçesini 3 gündür bombaladığı duyuruldu. 

“26-28 Ağustos günleri arasında Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Heştber ve Segamerge alanlarına yönelik işgalci TC ordusu tarafından havan ve obüs toplarıyla bir bombardıman düzenlenmiştir” ifadelerine yer verilen açıklamada bombardıman sonucunda alanda başlayan orman yangınının halen devam ettiği bildirildi. 

OPERATÖR SERBEST BIRAKILDI

HPG gerillaları tarafından 24 Ağustos günü Çaldıran-Doğubeyazıt yolu üzerinde gözaltına alınan dozer operatörünün serbest bırakıldığı kaydedildi. 24 Ağustos günü Van’ın Çaldıran ve Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçeleri arasında HPG gerillaları tarafından gerçekleştirilen yol kontrolü esnasında gözaltına alınan Zeydin Sargut isimli dozer operatörünün idari ve hukuki işlemlerinin tamamlanması ardından serbest bırakıldığı bildirildi. 

Bedenini ateşe veren Mehmet Yalçın yaşamını yitirdi

AMED - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan ağırlaştırılmış tecridi protesto etmek amacıyla Kızıltepe'de bedenini ateşe veren 16 yaşındaki Mehmet Yalçın yaşamını yitirdi. 

Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde 1 Ağustos'ta saat 21.00 sıralarında Kızıltepe Adliye binası önünde üzerine kolonya dökerek bedenini ateşe veren Mehmet Yalçın, tedavi gördüğü Dicle Üniversitesi Onkoloji Bölümü Yanık Ünitesi'nde yaşamını yitirdi. Hastanede kaldığı sürece boyunca 6 kez ameliyat geçiren Yalçın'ın bedeninin yüzde 65'yi yanmıştı. Cenazesi hastanenin morguna kaldırılan Yalçın'ın işlemlerinin tamamlanmasının ardından Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde toprağa verileceği öğrenildi. 

Yalçın, yakma eylemi ardından bıraktığı mektupta, "Bu eylemi yapmama neden olan T.C. devletinin Önder Apo üzerindeki tecrididir. Bu beni çok etkiliyordu, bunun için bedenimi ateşe veriyorum. Kürtlerin üzerindeki baskı benim çok gücüme gidiyor. Şunu belirtmek isterim; ben gerilla olmayı çok istiyordum, kısmet değilmiş. Erdoğan kendine Müslüman'ım diyor, yanılıyor. Gaddar ve saldırgan olmasaydı, Kürtler üstündeki bu vahşeti durdururdu. Gerçek bir Müslüman olmadığı için barış çok zor gelir. Kürtler gevşek olursa ne barış olur ne de özgürlük. Polis bir gaz bombası attığında herkes kaçıyor. Kaçmak yerine direnmeliyiz, serhildan yapmalıyız. Başka çare bırakmadılar. Özgürlük ancak silahlı mücadeleyle gerçekleşir. Önder Apo'yu, gerillayı ve direnen namuslu Kürt halkını selamlıyorum" demişti.

Kolombiya hükümeti ile FARC Oslo’da buluşacak

HABER MERKEZİ - Kolombiya hükümeti ile FARC örgütü arasında yapılan gizli görüşmeler sonucunda taraflar barış görüşmeleri için Oslo’da buluşma kararı aldı. Oslo görüşmeleri 5 Ekim’de başlayacak. 

Latin Amerika medyasında uzun süredir spekülasyonları yapılan Kolombiya hükümeti ile FARC gerilla örgütü arasındaki görüşmeler doğrulandı. Görüşmeler bizzat Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos tarafından doğrulandı. Görüşmeleri önce twitter hesabından doğrulayan Santos, Başkanlık yemini ettiği ilk günden itibaren Kolombiya’da barışı tesis etmek için çalıştığını belirterek, "Barışı arama çabaları doğrultusunda, yaşanan çatışmalara son vermek için Farc ile görüşmelerde ilerleme sağlanmıştır" dedi. Santos, kısa bir süre sonra ise devlet televizyonuna konuşarak, “Barış arayışına olan sorumluluğunu” yerine getirdiğini söyledi.

Latin Amerika medyası, Kolombiya hükümeti ile FARK’ın barış görüşmelerini başlatmak için bir anlaşma imzaladığını yazmıştı. Yerel medya ağı Telesur’a Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’un kardeşi Enrique Santos Calderon, güvenlik danışmanı Sergio Jaramillo ve çevre bakanı Frank Pearl’ın katıldığı görüşmeler, Venezüella, Norveç ve Kübalı arabulucular eşliğinde geçen Mayıs ayında gizlice Kuba’ın başkenti Havana’da başlatıldı. Havana’daki görüşmelerde taraflar imzaladıkları resmi anlaşma ile esas görüşmelerin Ekim ayında Norveç’in başkenti Oslo’da başlamasına karar verdiler. 

Kolombiya Ulusal Radyosu RCN de haberleri doğrulayarak, Oslo’daki görüşmelerin 5 Ekim günü başlayacağını duyurdu. RCN ayrıca tarafların bu süreç içerisinde Havana’da görüşmelere devam edebileceklerini de kaydetti. 

Kolombiya hükümeti ile FARC arasındaki ilki 1982 yılına ait olan, zaman zaman kesintilere uğrayan barış görüşmeleri en son Şubat 2002’de başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Barış görüşmelerinin başarısızlığa uğramasından sonra, ülkede 50 yıldır silahlı mücadele yürüten FARC ile devlet güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Bu süreçte büyük kayıplar vermesine karşın FARC, ülkenin güneydoğusunda konumlandığı geniş alan üzerindeki hakimiyetini sürdürmeye devam etti. 

FARC, yaklaşık 2 yıl önce Kolombiya devlet başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra müzakere işaretlerini veren Manuel Santos’a Mart ayında sivil toplum örgütleri aracılığı ile gönderdikleri bir mektupta barış görüşmelerine katılabileceklerini duyurmuştu. 

Roboski herkese insanlık dersi veriyor

Roboski - Katliamın 8. ayında Roboskili aileleri yanlız bırakmayan HDK heyeti, yaşamını yitirenlerin mezarlarını ziyaret etti. Heyette yer alan Prof. Dr. Fatma Gök’ün sözleri ailelerin yaşadıklarına tercüman oldu: Sizler bu acıya katlanarak devlete de hepimize de insanlık dersi veriyorsunuz, insanlığımızı hatırlatıyorsunuz.”

Türk ordusunun F-16 savaş uçakları ile gerçekleştirdiği ve 34 Kürdün ölümüyle sonuçlanan Roboski Katliamı’nın üzerinden 8 ay geçti. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) katliamın 8. Ayında Roboskili aileleri yalnız bırakmadı. Roboski’ye giden HDK eş sözcüleri milletvekilleri Sebahat Tuncel ile Ertuğrul Kürkçü, BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, Prof. Dr. Fatma Gök, Kadir Akın, Garo Paylan ve Bircan Yorulmaz ile Muğla ve Mardin HDK temsilcileri, ailelerin acılarını paylaşarak, katliamda yaşamını yitirenlerin mezarlarını ziyaret etti. 

Roboskili aileler, katliam üzerinden 8 ay geçmesine rağmen devlet ve hükümetin katliamın sorumlularını açığa çıkarmamasına tepki gösterirken, adalet arayışlarına destek istedi. Heyet üyeleri ise katliamı kınayarak, sorumlularının yargılanması için çaba içerisinde olacaklarını dile getirdi. 

Ziyaret sırasında Roboskili ailelerin yaşadıklarına ise heyet üyelerinden Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatma Gök tercüman oldu. Konuşmakta zorlanan Gök, "Sizler bu acıya katlanıyorsunuz ve bir insanlık dersi veriyorsunuz devlete, hükümete ve de hepimize. Türkiye'nin batısındaki insanlar, Kürt bölgesinde olduğu için hemen unutmaya meyilli. Ama siz onlara, bizlere sürekli hatırlatıyorsunuz. Sağolun" dedi.

Fotoğraf: Ruken Adalı

Adli Tıp'ta gerilla organlarının satıldığı iddiası

Amed - Kimlik belirleme, DNA testi gerekçesiyle Adli Tıp Kurumlarında bekletilen HPG gerillalarına bir çok cenazenin iç organlarının satıldığı ileri sürüldü. Tanıkların anlatımına göre, uygulama Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen ‘gizli’ ibareli bir belgeye dayanarak yapılıyor.

Malatya Adli Tıp Kurumu’nda görevli ve isminin açıklanmasını istemeyen bir kişi Lekolin sitesine verdiği bilgide, Adli Tıp’a getirilen HPG gerillalarına ait cenazelerin iç organlarının çıkartılarak başta Gata Askeri Hastanesi olmak üzere diğer askeri hastanelere ve Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği sivil hastanelere satıldığını söyledi. 

Adli Tıp görevlisi uygulamanın Valilik, bölge komutanlıkları, il sağlık müdürlerine gönderilen ‘gizli’ bir belgeye dayandırılarak yapıldığını dile getirdi. Buna göre belgede, çatışmalarda hayatını kaybeden gerilla cenazelerinin 24 saat içinde öncelikle ve ivedilikle helikopter ile çatışma bölgelerinden alınarak vücut özellikleri bozulmadan en yakın sağlık kuruluşlarına götürülmesi, buralarda soğutucu araçlarla Sağlık Bakanlığı’nın belirleyeceği Adli Tıp Kurumlarına gönderilmesinin istendiği iddia ediliyor. Sağlık Bakanlığı’nın Adli Tıp Kurumları’nı da yine ‘gizli’ ibareli bir yönetmelikle uygulamadan haberdar ettiği belirtiliyor. 

Görevlinin anlatımına göre, bu yönetmeliği esas alan Adli Tıp Kurumlarında, cenazelerden tahrip olmamış iç organları çıkartılarak Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenmiş hastanelere gönderiliyor. İç organların yerleri pamukla doldurulduktan sonra dikilerek ailelere teslim ediliyor. 

CENAZELER KADAVRA OLARAK DA KULLANILIYOR

Adli Tıp görevlisi, cenazelerin sadece organ ticaretinde değil, kısa süreli olarak Türkiye ve Kürdistan’daki Tıp fakültelerinde kadavra olarak kullanıldığını da söyledi. Özellikle Tıp Fakültelerine kadavra olarak gönderilen ve iç organları çıkartılanlar arasında daha çok Batı ve Doğu Kürdistanlı gerilla naaşları yer alıyor. Tıp Fakültelerinde kadavra olarak kullanılıp parçalanan gerilla naaşları genelde kimsesizler mezarlıklarına gömülüyor. Bazıları da ailelerin bilgisi dışında belediye mezarlıklarına gömülerek naaşın deforme olması sağlanıyor.

HAZIRLIK DAHA OPERASYON AŞAMASINDA YAPILIYOR

Tüyler ürperten bu uygulamanın hazırlığının daha operasyon aşamasında yapıldığı da bildiriliyor. Lekolin’e bilgi veren kaynak, Ocak 2012 tarihinde Dersim’de 8 HPG gerillası, Şubat 2012 tarihinde Şırnak-Besta’da 15 HPG gerillası, Mart 2012 tarihinde Bitlis’te 15 YJA-STAR gerillasının yaşamını yitirdiği operasyonlar öncesinde bölge komutanlıklarındaki askerlerin Adli Tıp Kurumları’nı bilgilendirdiklerini, “çok sayıda ölü teröristin getirileceği ve bunun için hazırlık yapılması”nı istediklerini aktardı.

Halk İnisiyatifi'nden topyekün boykot kararı

Amed - Kürdistan Halk İnisiyatifi, Türkiye metropollerinde Kürtlere karşı geliştirilen linç saldırılarına misliyle karşılık vereceklerini belirterek, Kürtleri mahkeme ve okulları boykota, TSK’ya askerlik yapmayı reddetmeye ve özerk özgür Kürdistan’ı inşaya çağırdı. Halk İnisiyatifi, “Sömürgeciliğe dair ne varsa devrimci halk savaşı ve Serhildanlarımızla yaşamımızdan ve ülkemizden söküp atacağız” dedi.

Kürdistan Halk İnisiyatifi, ‘Yiğit, Kahraman Kürdistan halkı ve demokratik kamuoyuna’ başlıklı kapsamlı bir bildiri ile Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri değerlendirerek, halkı, ‘sömürgeci faşist T.C. devletine karşı’ yaşamın her alanında Serhildan hareketini süreklileştirerek büyütmeye çağırdı. 

ONUR MÜCADELESİ

Kürdistan Özgürlük Hareketi olarak ‘Kapitalist modernite ve tüm yürütücü güçlerine karşı’ çetin bir mücadele sürecinden geçtiklerini kaydeden inisiyatif, bu mücadelelerinin “Egemen ve sömürücü güçlere karşı halkların ve insanlığın onur mücadelesi” olduğunu vurgulayarak şunları belirtti: 

“Destansı özgürlük mücadelemizin zafer süreci olan devrimci halk savaşı Rojava’da özgürlük devrimi, Kuzey Kürdistan’da Zagros, Botan hattı başta olmak üzere, HPG öncülüğünde başlatılan devrimci harekat ile Reber Apo’nun özgürlüğüne ve demokratik özerk özgür Kürdistan’a daha yakınız. An be an varlığımızı tehdit eden faşist sömürgeci güçlerden hesap sorarken, özgür yaşamımızı da adım adım inşa ediyoruz. Devrimci halk savaşı stratejimiz ile gerilla sömürgeciliği Kürdistan dağlarından sökerken bizlerde halk olarak sömürgeciliği, beynimizden, ruhumuzdan, tüm il, ilçe ve köylerimizden yani ülkemizin ve yaşamımızın her alanından söküp atma sorumluluğu ve görevi ile karşı karşıya olduğumuzun bilincindeyiz. İnsanlığın beşiği, tüm özgürlük değerlerinin kaynağı bu kutsal topraklarda Kapitalist modernite ve tüm yürütücü güçlerine karşı, demokratik modernite ve temel dinamiği olan Kürdistan özgürlük hareketi çetin bir mücadele içerisindedir. Bu karanlığa karşı aydınlığın, köleliğe karşı özgürlüğün ve lanete karşı kutsallığın mücadelesidir. Egemen ve sömürücü güçlere karşı halkların ve insanlığın onur mücadelesidir.”

‘TEK GÜNDEMİMİZ ÖNDER APO İLE HALKIMIZIN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR”

Bildiride, “Bu onur ve şeref savaşının her koşulda öncüsü ve yaratıcısı, tüm kutsal değerlerin bileşkesi” PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 14 yıldır “İmralı işkencehanesinde” tutulduğuna dikkat çekilerek, Öcalan esaret altında olduğu sürece barış ve kardeşlikten, demokratik çözümden söz edilemeyeceği vurgulandı.

“Uluslararası emperyalist güçler ve bölgesel taşeronları bu gerçekten hareketle her dönem önder Apo’yu hedef almışlardır. Namuslu ve şerefli bireyler ve halk olmayı, önder Apo’yla başardık. Nasıl ki var olmayı önder Apo’yla başardık, özgür olmayı da ancak ve ancak önder Apo’yla başarabiliriz. Önder Apo’nun esareti nasıl ki halkımızın ve onurlu insanın esareti ise özgürlüğü de halkımızın ve insanlığın özgürlüğüdür. Önder Apo esaret altında olduğu sürece ne barıştan, ne kardeşlikten nede demokratik çözümden söz edilebilir. Önder Apo esaret altındayken ne özgür ülkeden nede özgür halktan söz edilebilinir. Önder Apo esaret altındayken, yaşamın her alanını direniş ve Sehildan’a dönüştürememek onurlu halk ve insan olmaktan vazgeçmektir, aldığımız her nefes, attığımız her adım devrimci halk savaşımızı güçlendirmiyorsa bu lanetli sömürgeciliğe teslim olmak demektir. Bu nedenle yaşamımızın her anı, ve alanı önder Apo ve halkımızın özgürlüğü için devrimci halk savaşı ve Serhildan’la ilmek ilmek örülecektir. Tek gündemimiz önder Apo’nun özgürlüğü ve halkımızın özgürlüğüdür. Kapitalist modernitenin sunacağı cennet dahi olsa reddediyoruz, çünkü biliyoruz ki sömürgecilerin sunduğu sanal cennetlerinde sadece ve sadece lanetlice bir kölece yaşam ve toplumsallığın inkarı vahşice bir toplum kırım vardır.”

HALKLAR BAHARI

Ortadoğu’da sömürgeci toplum kırım politikalarına karşı Öcalan ve PKK öncülüğünde yürüttükleri mücadele ile ‘Halklar Baharı” yaşandığı belirtilen bildiride, toplum kırım politikalarının öncüsü olarak tanımlanan ‘Sömürgeci T.C.” devletinin “her alanda inkar, imha ve soykırım politikalarını topyekun bir şekilde sürdürerek sonuç almak istediği” ifade edildi. 

“Her gün önderliğimiz, halkımız ve hareketimiz üzerinde terör estirmektedir” denilen bildiride “Sömürgeci, işgalci faşist T.C. devleti yeni yetme münafıkları AKP ve Fethullahçı güçleriyle, tüm değerlerimizi ortadan kaldırmak istemektedir. İşgalci ordusuyla faşist polisiyle, münafık imamlarıyla, tecavüzcü bürokratları ve memurlarıyla, asimilasyoncu öğretmenleriyle, talancı tüccarlarıyla, ırkçı çeteleriyle, şarlatan bakanlarıyla, ahlaksız medyasıyla özgür kürdü bitireceğini hesaplamaktadır” dendi. 

‘HİTLER NE İSE ERDOĞAN DA ODUR’

Hiçbir katliam ve özel savaş yönteminin Türk devletinin Kürdistan topraklarındaki bitişini, tükenişini engelleyemeyeceği belirtilen bildiride, “Sömürgeciliğe dair ne varsa devrimci halk savaşı ve Serhildanlarımızla yaşamımızdan ve ülkemizden söküp atacağız” denilerek devamla şunlar ifade edildi:

“Bir yandan devrimci halk savaşı ve Serhıldanlarımızla varlığımızı korurken, bir yandan da demokratik özerklikle özgürlüğümüzü sağlayacağız. Mücadelemizin geldiği aşama işgalci T.C.’den özgürlüğümüzü talep etmek değil, yılladır yürüttüğü kirli savaşının hesabını sormak, kendi özgür irade ve kimliğimizle destansı mücadelemizle özgürlüğümüzü kazanmaktır . Bunun için sömürgeciliğin Kürdistan’daki varlığına son diyoruz. Halk olarak T.C. faşizminin soykırımını meşrulaştıran tüm kurum ve kuruluşları ahlak ve hukuk dışı olarak görüyoruz. Hitler ne ise Erdoğan’da odur. Hitlerin gaz odaları ne ise sömürgeci T.C. partileri, okulları, mahkemeleri de odur. Bundan sonra önderliğimize başta olmak üzere, halkımızın özgür irade ve statüsünü kabul etmeyen, saygı duymayan hiçbir güç, kurum ve birey Kürdistan’da varlığını sürdüremeyecektir.”

4 MADDE

Bildirinin devamında, 4 başlık altında, Kürtlere karşı linç girişimlerine misliyle karşılık verileceği, Kürt gençlerinin Türk ordusu yerine gerilla saflarına katılacakları belirtilirken, halka okul ve mahkemeleri boykot etme çağrısı yapıldı:

“1-Hem ülkemizi işgal edecek, hem varlığımızı hiçe sayacak, hem faşist ırkçı saldırılarla halkımıza hakaret edip linç etmek isteyecek hem de bu topraklarda meşru olduğunu iddia edeceksin!!! Bu onursuzluğu asla kabul etmeyeceğiz. Halk olarak bulunduğumuz her alanda linç girişimlerine ve faşist saldırılara karşı misli ile karşılık vereceğiz. Bu konuda hiçbir tereddütte mahal vermeden meşru savunma hakkımızı kullanacağız. Özellikle belirtmemiz gerekir ki halkımıza yönelik geliştirilen saldırıları meşru ve hak gören, AKP’nin faşist, arsız, ahlaksız, akorsuz, vuvuzelacılığını ve palyaçoluğunu yapan akılsız Naim Şahin’ine cevaben, başta İstanbul, Adana, İzmir vb metropoller olmak üzere Türkiye ve tüm Kürdistan’da gençlerimizi, kadınlarımızı ve tüm halkımızı aynı yöntemle cevap vermeye, halkımızın yaşadığı her yeri ateş topuna çevirmeye çağırıyoruz.

2-Ruhumuzu ve yüreğimizi öğüten, ülkemizi ve kimliğimizi yabancılaştıran asimilasyon merkezleri olan okullarınıza hiçbir çocuğumuzu, gencimizi göndermeyeceğiz. Nasıl ki eğitim sisteminiz ile bizi biz olmaktan çıkarmayı hedeflemişseniz bizde bu sisteminizi reddederek kendimiz olmayı bileceğiz. Halkımızın bulunduğu her yerde halk toplantılarıyla ve her türlü iletişim araçlarını kullanarak bu kararlığımızı pratikleştireceğiz. Halkımızda bugünden itibaren çocuklarımızı işgalci T.C. devletinin okuluna göndermemeye çağırıyoruz.

3-T.C. faşizminin sömürgeci, ahlak dışı hukuk sistemine tabi olmayacağız. T.C. mahkemeleri hiçbir kürdü yargılayacak meşruiyete sahip değildir. Zaten tüm sorunlarımızın kaynağı olan T.C. mahkemelerinden çözüm beklemek kendimizi inkar etmektir.

4-İşi halkımıza katliamlar dayatmak olan kutsal coğrafyamızı cayır cayır yakan lanetli ordunuza, hiçbir Kürt genci asker olmayacaktır. Bu halkın özgürlük andı içmiş gençleri olarak sömürgeci, işgalci orduya karşı gerilla saflarında yer alacağız.”

BATMAN VE DİYARBAKIR MİTİNGİNE KATILIM ÇAĞRISI

Bildirinin devamında, Yüksekova, Kızıltepe ve Cizre başta olmak üzere, yasaklara karşı alanlara dökülerek büyük direniş sergileyen halkı selamlayan Kürdistan Halk İnisiyatifi, Batman’da ve Diyarbakır’da kadın hareketi öncülüğünde gerçekleştirilecek mitinglere ‘Serhildan ruhu ile’ katılım çağrısında bulundu:

“Tüm bunlara bağlı olarak; Özgürlük ve devrim mücadelemiz, devrimci halk savaşı stratejisi temelinde an be an önderliğimizin ve halkımızın özgülüğüyle taçlanacak bir süreçte bulunmaktayız. Bu süreci onurlu anlamlı bir sonuca kavuşturmakta, ancak ve ancak gerillanın başlatmış olduğu devrimci operasyonlarla birlikte, halkımızda Serhildanlarla işgalci T.C. devletinin varlığını bu kutsal topraklardan söküp tarihin kirli çöp sepetine atmakla mümkün olacaktır. Bu konuda halkımızın ve gerillasının omuz omuza yürüttüğü ve yürüteceği direnişten hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bu temelde başta Gever, Qoser ve Cızir halkı olmak üzere halkımız, faşist T.C. devletinin yasaklamalarını tanımamış, yüksek bir irade ve kararlılıkla ‘şanlı’ devlet iradesini ayaklar altına aldığını göstermiştir. Bu nedenle başta bu üç kentteki halkımız olmak üzere tüm halkımızı bu onurlu tutumundan dolayı selamlıyoruz. Daha yüksek irade ve kararlılıkla, Serhildan ruhuyla 28 Ağustos’ta Batman, 29 Ağustos’ta Amed’te demokratik özgür kadın hareketinin öncülüğünde yapılacak mitinglere katılmaya, Ayrıca her alanda 1 eylül dünya barış günü, ‘’Önder Apo’suz barış asla ve asla’’ şiarı ile alanları doldurup, Önder Apo’suz barışın yine savaş kararı ve gerekçesi olacağını büyük Serhildan çıkışlarıyla cevap olmaya çağırıyoruz.”