20 Ağustos 2012 Pazartesi

Kışanak: Arınç şuurunu yitirmiş

Amed - Şemdinli İlçesi'nde HPG'lilerle karşılaşan BDP ve DTK'lilere yönelik hükümet yetkililerinden gelen ve hakaret boyutuna varan açıklamalara tepki gösteren DTK ve BDP Eş Başkanları, "Şemdinli, Türkiye'nin gerçeğidir" dedi. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın sözlerine sert tepki gösteren BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, “Gerçekten de bunlar şuurlarını yitirmişler. Din ticaretini bıraktılar kan siyasetine başladılar” dedi. 

DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk ile BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Şemdinli'de HPG gerillaları ile karşılaşmalarına ilişkin devlet yetkililer tarafından yapılan açıklamalara dikkat çekmek için basın toplantısı düzenledi. Düzenlenen toplantıya BDP'li milletvekilleri Nursel Aydoğan ile Emine Ayna, BDP Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt ile BDP'li yöneticilker katıldı. Toplantıda ilk konuşan Kışanak, artan çatışmalara dikkat çekerek, "Tüm dünya kamuoyu ve Türkiye kamuoyu az da olsa biliyor. Bir ayı aşkındır çok yoğun bir savaş yaşanıyor. Son 30 yıldır yaşadığımız savaş ve çatışma durumundan daha fazla karşı karşıya kaldığımızı herkes biliyor. Fakat bu konuda hükümet hala ısrarlı, kamuoyunu, duyarlı insanları susturmaya, medyayı susturmaya çalışıyor" dedi. Hükümet yetkililerin herkesi tehdit ettiğini söyleyen Kışanak, yaşanılanların 90'lı yılları hatırlattığını belirterek, "O dönemde medya, basın tehdit edildi, korkutuldu. Zorla bir kampta yer almaya bir savaşın gerçeğini gizlemeye zorlandı. Köylerin yakıldığını, faili meçhullerin yaşandığını medya biliyordu ama yazmıyordu. Yazanlar ise çarpıtarak 'bunu örgüt yaptı' diye yazmak zorunda kalıyordu. Ama 10 yıl geçti, ülkede binlerce insan yaşamını yitirdi, 4 bini aşkın köy yakıldı, 5 milyona yakın insan yerinden yurdunda edildi. Ondan sonra şimdi kısmi de olsa 90'lı yıllarda yanlış yapıldı diye bir tartışma var" dedi.

HÜKÜMET, MEDYA VE AYDINLAR GERÇEKLERE GÖZLERİNİ AÇMALI

Hakkari'ye gittikleri zaman medyanın ilk defa oraya girebildiğine dikkat çeken Kışanak, "Oradaki gerçeği gördü. Orada atılan toplardan bombardımandan dolayı evlerin duvarlarının çatladığını gördü. Evlerin duvarlarında panzerlerden atılan, helikopterlerden atılan ağır silahların mermi izlerini gördü. Orada bu yoğun saldırılar altında insanların ne kadar tedirgin olduğunu gördü. Yanmış, yıkılmış bağ bahçe gördü, ormanlar gördü, top atışlarından dolayı kulağı sağır olan çocukları gördü. Yine orada Şemdinli'nin çıkışında tanklarla en yüksek teknolojiyle donatılmış askerlerle özel timlerle kurulmuş şehir çıkışındaki barikatlar gördü ve barikattan birkaç kilometre ötede gerillanın olduğunu gördü. Ancak bunlar bu gün Türkiye'de konuşulmuyor. Bu gerçeğin tartışılması gerekir, gerçeğin ta kendisi budur. Buna gözlerinizi kapatarak bir görüntüyle siyasi malzeme elde etmiş gibi uğraşırsanız ve görüntüyü anlamaktan uzak bir anlayış içerisinde olursanız bu ülkeye yazık edersiniz. AKP hükümetinin, Türkiye kamuoyunun, medyanın, aydınların, demokrat insanların, barış isteyen insanların, bu gerçeklere gözün açması gerekir" diye kaydetti. 

ŞEMDİNLİ TÜRKİYE’NİN GERÇEĞİDİR

Köyün hemen 2 kilometre ötesinde top atışlarının yapıldığını belirten Kışanak, "Bir gün önce o köylerin bağları bahçeleri yakılmıştı ve o sabahta hala çatışma sürüyordu. Bu gerçeği görmeyen, bunu konuşmayan, bunu tartışmayan bir Türkiye kaybeder. Ve o karakolda medyanın bugün her can kayıplarında üzerinde çokça durdurduğu ileri teknoloji ile donatılmış bir karakol. Ama 2 kilometre ötesindeki çatışmayı önlemeyen bir karakol. Adeta sığınak gibi yapılmış, yerin altına yapılmış bir karakol. Ama 2 kilometre ötesinde gerilla var. Türkiye bu gerçeği görmek zorunda. Bizim o gün Şemdinli'den köylere giderken gördüğümüz, karşılaştığımız, Türkiye'nin gerçeği ve realitesidir. Türkiye bu gerçeği görmeli bu realiteyi kabul etmeli. Bu gerçeği ve realiteyi tartışmalı. Çözüm zihniyetiyle tartışarak bu ülkede çatışma gerçeğini ortadan kaldıracak halklarımızın kardeşlik içerisinde, eşitlik içerisinde yaşamasını sağlamalı ve böyle bir ortama ihtiyacı var. Orda ortaya çıkan bu görüntünün sadece ve sadece bir parçasını siyaset malzemesi yapmak için, milliyetçiliği tırmandırmak için partimize, bizlere yönelik saldırılara teşvik etmek için kullanan bir iktidar var. Biz geldikten sonra o gerçek orada devam etti. İdris Naim Şahin'in Hakkari'de yaşadıklarını bütün sansürlere rağmen bütün dünya biliyor. Tüm Türkiye biliyor" şeklinde konuştu.

YOL KONTROLÜ OLDUĞUNU BİLMİYORDUK

BDP ve DTK, siyasi parti temsilcileri ile oluşturulan güçlü bir heyetle hakikatin peşinde gittiklerini dile getiren Kışanak, "Her şeye rağmen bu gerçeği görebilmek ve bu gerçeği kamuoyuna gösterebilmek ve buradan bir çözüm çıkarmak istiyoruz. Hükümetin yaptığı gibi bir kışkırtma değil, biz bir çözüm çıkarmak istiyoruz. Medya o gün bizimle birlikteydi. Orada bulunan medya korkmazsa, kaygılanmazsa, taraflı davranmazsa, izlenimlerini bütün çıplaklığıyla anlatsa, gerçek ortaya çıkacaktır. Gerçek şudur arkadaşlar; biz köylerde sivil halkın yaşadıklarını ve çatışma bölgesinde yaşananları görmek üzere gittik. Ancak sık sık herkesin de duyduğu gibi gerillalarının kimlik kontrolünün yaptığı bir bölgeye gittiğimiz biliniyor. Fakat bizim böyle bir gerçekle karşılaşıp karşılaşmayacağımızı bilmiyorduk. Hatta bir parça belki biz gittiğimiz için, belki medya orada olduğu için görülmeyecekler zannediyorduk. Fakat gördük ki onların böyle bir kaygısı da yok. Medyadan, kamuoyundan gözlerden ırak olma gibi bir kaygıları yok. Değerli arkadaşlar orada ki basın mensupları ne olduğunu çok iyi biliyor. Yaklaşık olarak 100 araçlık bir konvoyduk. Ve bizim önümüzde milletvekillerinin olduğu araçların önünde 25-30 belki de 40 araç vardı. Araçlar birden arka arkaya durmaya başlayınca biz önde ki araçlardan birinin kaza yaptığını ve bu yüzden kaza yaptığını zannettik. İndik ta araçların önüne gidene kadar ne olduğunu anlamadık. Fakat biz oraya gidene kadar yaklaşık 10-15 dakika sürdü" ifadesinde bulundu.

DÜŞMANLAŞTIRARAK BU İŞİN İÇERİSİNDEN ÇIKILAMAZ

Yolun kesildiği alana gittikleri an HPG'liler ile halk arasında bir mücadelenin olduğunu gördüklerini söyleyen Kışanak, "Bu mücadele neyin mücadelesi biliyor musunuz? Gerilla kendisinin resmi prosedürünün gereği bir yol kesme eylemi yapmak istiyor, insanları kendisinden ayırarak karşıya geçirmek istiyor ve onlara propaganda yapmak istiyor, ama insanlar öyle bir duygu seli içerisindeler ki onların bu resmiyeti kurmasına bile izin vermediler. Açıkçası orası bir gerilla kontrol noktasıydı. Orada bir kontrol istemişlerdi. Ancak bu kontrolü kuramadılar. Orada duygular hakim oldu, orada insanlar analar, halk, bizler hepimiz bir duygu seli yaşadık. Herkesin bunu bilmesi gerekiyor. Orada ki medya da bunu biliyor. Orada medyaya konuşma yapan gerillanın 10-15 dakika insanları karşıya ayırıp 'geçin size hitaben bir konuşma yapacağız' dediğini ama böyle bir ayrıştırmanın yaratılamadığını gördüler. Değerli arkadaşlar bizler bu halkın temsilcileri olarak Kürt sorunun çözülmesi noktasında sorumluluk ve misyon üstlenmiş kişiler olarak bu ülkenin bütün değerlerine saygı göstererek bu sorunun çözebileceğimize inanıyoruz. Düşmanlaştırarak, karşıtlaştırarak bu işin içerisinden çıkılamaz. Ama hükümet ne yapıyor buradan bir düşman siyaseti çıkarmaya çalışıyor" diye kaydetti. 

ARINÇ ŞUURUNU YİTİRMİŞ, 

AKP hükümetinde yer alan bir bakanın şuurunu yitirdiğini ifade eden Kışanak, "Değerli arkadaşlar bu hükümetin bir bakanı şuuru yitirmişçesine şu sözü kullanabiliyor, 'Kaça aldıysak ona satarız.' Tüccarlar böyle söylüyormuş. 'Bu ülkeyi şu kadar kan dökerek kurduk, ancak o kadar kan dökerek veririz' diyor. Gerçekten de bunlar şuurlarını yitirmişler. Din ticaretini bıraktılar kan siyasetine başladılar. Böyle bir mantık olabilir mi? Bir ülkenin hükümetinin bakanı ülkeyi kanla satmaktan bahsediyor. Bu nasıl bir zihniyettir. Siz bu ülkeyi kanla satışa çıkarırsanız alıcısı çok olur. Irak'ın, Suriye'nin, Afganistan'ın nasıl kan gölüne döndüğünü herkes biliyor. Bunlar akıllarını, merhametlerini vicdanlarını duygularını her şeylerini yitirmiş durumdalar. Tüm Türkiye halkının bunlara bir dur demesi 'Biz düşman değiliz kardeşiz' demesi gerekiyor. 'Dağda ki gerilla da bu halkın çocuğudur' demesi gerekiyor. Daha kaç kişi ölecek? Sayın Arınç çık açıkla, bedeli ne, kaç bin can, yetmedi mi? Bugün yetmedi mi sizin gibi vampirler yüz bin mi can istiyor? Bu nasıl bir mantık? Bir nasıl bir vicdan?" dedi. 

DAĞDAKİ GENÇLER KÜRT HALKININ EVLATLARIDIR

Bazı yetkililerin halkı kendilerine karşı kışkırttığını ifade eden Kışanak, "Halkı bize karşı kışkırtıyorlar, linçlere teşvik ediyorlar, gittiğimiz her yerde millet bize hesap soracakmış. Ben Türkiye'nin her yerine gidiyorum. Hiç kimseden böyle bir tepki ile karşılaşmıyorum" dedi. Dağda bulunan PKK'lilerin Kürt halkının çocuklarının olduğuna dikkat çeken Kışanak, "Dağlardaki gençler Kürt halkının evlatlarıdır, yakınlarımızdır, eşimiz, dostumuzdur, akrabamızdır, kapı komşumuzdur, köylümüzdür, bizim çocuklarımızdır. Kimse bize onlara terörist muamelesi yapmamızı dayatamaz. Bu dünyadaki en büyük zulümdür. Bir halka kendi çocuklarına zorla terörist diyeceksin dayatması dünyanın en büyük zulmüdür" dedi.

Konuşmasının bitiminin ardından bir basın mensubunun "Orada duygu seli yaşadık, nasıl duygular yaşadığınızdan bahseder misiniz?" sorusuna Kışanak şöyle cevap verdi: "Çok karmaşık duygular bunlar arkadaşlar, benim de siyaset yoluyla kalemimle, sözümle, eylemimle, mücadelesini verdiğim bir halkın özgürlük mücadelesi için ölümü göze almış, eline silah almış kişilerle karşılaşmak çok farklı duygular yaşamamıza neden oldu. İsterdik ki bu ülkede Kürt halkının demokratik haklarını kazanabilmesini demokratik yol ve yöntemlerle mümkün olsaydı. Ancak hepimiz çok iyi biliyoruz ki bu ülkede demokratik yollarda hakkını aramak isteyen, mücadele etmek isteyen herkesin karşısına statükocu devlet anlayışı çıkıyor. Zulüm, işkence, gözaltı, tutuklama, Amed zindanları çıkıyor" dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder