29 Aralık 2012 Cumartesi

2012’de AKP emek mücadelesini sindirmek için her yolu denedi


İBRAHİM AÇIKYER/ ANKARA - Özellikle "KCK operasyonları"nın damgasını vurduğu 2012 yılındaki emek mücadelesinde tutuklanarak 8 ay cezaevinde kalan KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan, emek alanının bir yılını değerlendirdi. Çalağan, KESK'li kadınların tutuklanmasının asıl nedeninin sendikal faaliyetlerin ötesinde cinsiyet özgürlüğü ve demokratikleşme mücalelerini yürütmeleri sonucunda hükümeti zorlamaları olduğunu belirtti. AKP'nin 2012 yılı boyunca emek alanında verilen mücadeleyi yasadışılaştırma ve tekçilikle sindirmeye çalıştığına dikkat çeken Çalağan, "AKP, KESK'in sendikal, barış, demokratikleşme mücadelesini etkisiz kılmak için yasalarla sokakları bize kapatmaya çalışıyor. Tutuklama ve gözaltılarda yıldırmaya çalışıyor. 1990'lardan bu yana gözdağı vermek, etkisizleştirmek, güçsüzleştirmek amaçlı uygulamalara bu yıl da maruz kaldık. Ancak cezaevinde bulunan 68 arkadaşımızı da alarak mücadelemizi sürdüreceğiz" dedi.

Türkiye’de emek ve çalışma alanındaki olumsuzluklar 2012 yılında da hızından bir şey kaybetmeksizin sürdü. Emek alanında 2012’nin temel gündemi ise şüphesiz 13 Şubat’ta KESK’e yönelik “KCK operasyonu” sonrasında yoğunlukla genel merkez yöneticilerinin ağırlıkta olduğu 15 KESK’li kadın sendikacının gözaltına alınması oldu. 16 Şubat’ta 9 kadın sendikacı tutuklanark, haklarında "Örgüt üyesi olmak" iddiasıyla dava açıldı. KESK'li kadınların Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaları devam ediyor.

Davanın 4 Ekim’de görülen ilk duruşmasında KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan, Eğitim Sen 1 Nolu Şube Üyesi Hatice Beydilli, SES Ankara Şube Üyesi Nurşat Yeşil, KESK eski yöneticisi Belkıs Yurtsever, Eğitim Sen 1 Nolu Şube Üyesi Evrim Oğraş, SES Ankara Şube Yöneticisi Hülya Mendilligil, tahliye edilmişti. Tutukluluk halleri devam eden SES Kadın Sekreteri Bedriye Yorgun, Tüm Bel-Sen Basın Yayın Sekreteri Güler Elveren ve Eğitim Sen Ankara 2 Nolu Şube Kadın Sekreteri Güldane Erdoğan da 13 Aralık’taki ikinci duruşmada özgürlüklerine kavuştu.

8 ay tutsak edilen KESK Kadın Sekreteri Canan Çalağan, KESK, kadın mücadelesi, emek alanındaki gelişmeler ve AKP’nin bir yıl boyunca emek cephesinde temel haklar ve demokrasi mücadelesi yürütücülerine yönelik baskı, tutuklama ve sindirme politikalarını değerlendirdi. Türkiye’de emek alanına ilişkin son 20 yıldır gelişen neoliberal politikaların bir sonucu olarak emeğin yeni haklar elde etmesinin ötesinden emekçilerin ödedi bedellerle alınmış haklarına yönelik de ciddi saldırıların olduğu bir dönemi yaşadıklarını vurguladı.

TEKÇİLİĞİN HEDEFLENDİĞİ BİR DÖNEMİ YAŞIYORUZ

KESK’in kurulduğu ilk dönemlerdeki vahşi kapitalist döneme benzer bir dönemi yaşadıklarını söyleyen Çalağan, “Türkiye’de de neoliberal politikalar, biraz tekçi, biraz muhafazakar, otoriter milliyetçi, mevcut hükümet de görünür olan politikalarla harmanlanarak emek alanına dönük çok yoğun saldırılarla karşı karşıyayız. Ülkede yaratılmak istenen her şeyin tek olduğu, düzende hiçbir muhalefete tahammül olmamasının hedeflenmesidir. KESK olarak biz de yürüttüğümüz mücadele esnasında kurulduğumuz günden bu yana hükümetlere karşı emekten yana tutum almış konfederasyon olarak aramızda mesafe olmuştur. Bu dönemki kadar yoğun tahammülsüzlüğün görüldüğü dönemler ise nadirdir” dedi.

AKP MÜCADELEMİZİ YASADIŞI İLAN ETMEYE ÇALIŞIYOR

1990’larda bile yoğun sürgünler, faili meçhuller, binlerce dava dosyalarının, sendikalarının kapılarına kilitler vurulması, alanlarda karşı karşıya verdikleri mücadelelerin AKP’nin on yıllık iktidarlık döneminde versiyonunun değiştiğine dikkat çeken Çalağan, AKP döneminde yürüttükleri mücadelenin yasadışı ilan edilmeye çalışılarak aylara varan tutuklamalarla, mücadeleden alıkoyma, emekçilere ve topluma alt yapısında gözdağı verme mantığıyla 2009’dan bu yana çok yoğun saldırı altında olunduğunu söyledi. “Bunun şununla bağlantılı olduğunu düşünüyorum; KESK’in tüzüğünde de var. Emek mücadelesi demokrasi mücadelesinden ayrı düşünülemez. İkisi birbiriyle alakalı” diyen Çalağan demokrasi mücadelesi denildiğinde temel gündemlerden birinin de Kürt sorunu olduğunu ifade etti.

KESK BARIŞ DEDİĞİ İÇİN HEDEFTE

KESK’in içerde ve dışarıda her türlü savaşa karşı olduğunu belirten Çalağan, “Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümünden yana olduğumuzu söylüyoruz. Bu biçimiyle yıllardır söylediğimiz bizi biz yapan ilkelerimiz olmasına rağmen hükümet nezdinde sendikalara, özellikle Kürt emekçilere yönelik ya da savaşa karşı barış diyen, Kürt sorununda güvenlik-şiddet değil, diyalogu öneren, aktif sendika mücadelesi yürüten arkadaşlarımıza yönelik operasyon furyası var. Genel merkezlerimizin, şubelerimizin, aktivistlerimizin hani belli dönemlerle cezaevlerinde mücadeleden ayrı konulduğu dönemi yaşıyoruz. Son 3 yılda olduğu gibi bir yandan mücadeleyi yürütürken, bir yandan adliye önlerinde mücadele ettiğimiz bir yıl oldu 2012’de” diye konuştu.

KADINLARIN MÜCADELESİ HÜKÜMETİ ZORLUYOR

“Eğitim Sen’in son üç dönem kadın sekreterleri, ben, benden önceki KESK kadın sekreteri, bağlı sendikaların yöneticilerinin tamamı 13 Aralık itibariyle serbest kaldı” diyen Çalağan, şunları söyledi: “Kadınlara yoğun operasyonların yapılmasının KESK’in kadın mücadelesinin önemli bir bileşeni olmasıyla da alakalı olduğunu düşünüyorum. KESK her yerde örgütlü. Yürüttüğümüz mücadele yaygın olarak hükümeti zora sokuyor. Bu kadar cinsiyetçi söylemlerin öne çıktığı, bu kadar kadına yönelik şiddetin arttığı bir dönemde kadınların yürüttüğü mücadeleye tahammülsüzlüğün göstergesidir bu tutuklama ve gözaltı furyası. Yani biz 90’lardan bu yana benzer uygulamalarla karşı karşıya kaldık. Bununla gözdağı vermek, etkisizleştirmek, güçsüzleştirmekti niyet. Ama hedeflendiği gibi olmadı. Ne kadın ne emek ne de barış mücadelesi sona ermedi. Arkadaşlarımız eksikleri tamamlıyor. Biz de 9 aylık aradan sonra haklı ve meşru mücadelemize kaldığımız yerden devam ediyoruz.”

ASIL ÖNEMSEDİĞİMİZ HALKIN VİCDANINDAN TEMİZ ÇIKMAK

90’lardaki sürgünler, faili meçhullerin bu ülkenin tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirten Çalağan, 2009’dan bu yana emekçilerin yaşadıkları da böyle kara bir leke olarak Türkiye tarihine geçeceğini söyledi. Çalağan, kendilerinin halkın vicdanında yargılanmayı önemsediğini ifade ederek, “Oradan temiz çıkmayı önemsiyoruz. Yoksa bu tutuklamaların, cezaların çok da etkisi olduğunu düşünmüyoruz. Tarihsel süreçte nerede durduğumuz, sürecin geçeceğini, buna yetecek güce ve dayanışmayı oluşturduğumuzu düşünüyorum. Birçok farklı kesimden Türkiye’nin aynası KESK. Birçok cinsiyete, cinsel yönelimi, etnik kimliği, inanç farkı olanların bir araya gelerek oluşturduğu bir kimlik. Dolayısıyla emeğin hakları mücadelesinde en önemli aktörlerden bir tanesi kamu alanında. Bundan ötürüdür ki, diğer konfederasyonlara göre KESK’in gördüğü baskının yoğun oluşu. Bu yıl zorlu bir mücadele yılı oldu. Bundan sonrasına da varız” dedi.

AKP’NİN PİYASALAŞTIRMA AMACINA KARŞI MÜCADELEMİZ SÜRÜYOR

Sendikalara ilişkin son düzenlemenin daha geri bir statüde olduğunu belirten Çalağan, “Yasalarla sınırlı bir örgüt olmadığımızı, emeğin fiili mücadelesini yürüttüğümüzü ifade ediyorduk. Evrensel haklarımızı bin yıllara varan geriye dönük emek mücadelesinin kazanımları anlamında tuttuğumuz yerin gerisine çekmeyeceğiz. Ancak 4688 sayılı kanun evrensel sendikal haklarla örtüşmeyen toplu sözleşme, grev hakkını zımni olarak elimizden alan bir düzenleme. Buna karşı bu yıl da yürüttüğümüz mücadelemiz devam ediyor. Bunun dışında konfederasyon düzeyinde iş güvencemize yönelik tehdit söz konusu. Hükümet, bu konuda pazarlıklar yürütmek niyetinde. Kamu emekçilerinin tabi oldukları 657’ye ilişkin eleştirilerimiz de var. Bir sosyal ve iş güvencesi tanımı vardır. Hükümetin buna ilişkin piyasalaşma, kamu alanlarını piyasaya açma, oradaki istihdamı performansa göre konumlandırma niyeti var. Bu alanlarda iş güvencesini ortadan kaldırmak istiyor. Bunun grev nedeni olduğunu, sonuna kadar direneceğimiz bir mücadele olduğunu açıkladık” ifadelerinde bulundu.

İŞ GÜVENCEMİZ TARTIŞMA KONUSU OLAMAZ

AKP’nin kamu alanındaki piyasalaştırma ve performansa dayalı bir iş ortamı yaratma hedefinin sadece sağlık alanında değil tüm alanlarda etkin kılmaya çalıştığını dile getiren Çalağan, “Hızla kamuda özelden hizmet satın alımı boyutu, taşeronlaştırma, güvencesiz çalıştırma yaygınlaştırılma başlandı. Performansa göre çalıştırma. Ürettiğiniz hizmetin hem de çalışma koşullarınızı yakından ilgilendiren düzenleme. Şimdi adım adım getirilen bu süreç, iş güvencesini tartışmaya kadar götürülüyor. Başından beri her türlü esnek, güvencesiz çalışma ile performansa dayalı ücretlendirmeye karşı mücadelemiz sürüyor. İş güvencesini tartışma konusu yapılamayacağını ifade ettik. Bu konudaki duruşumuz halen nettir. İş güvencemiz bizim açımızdan tartışma konusu değildir” diye belirtti.

2911 İLE MÜCADELE ALANLARI KAPATILMAK İSTENİYOR

KESK başta olmak üzere emek alanında sendikal mücadele yürütenlerin önüne konulan bir diğer engelin ise 2911sayılı yasa olduğunu vurgulayan Çalağan, “Bir sendikanın en temel görevi üyeleri için mücadele etme, barışçıl şiddet içermeyen alan mücadeleleri yürütmektir. Bizim bugün yaptığımız en küçük basın açıklamaları bile tamamen keyfi bir biçimde 2911’e muhalefet olarak değerlendiriliyor. Yüzlerce üyemize bundan ötürü davalar açıldı. 2009 yılının 8 Martı’nda sendika eylemine katıldıkları için iki arkadaşımız bu yüzden tutuklu. Hükümet bu yolla bize alanları kapatmak istiyor. Sokakta verdiğimiz mücadeleyi kapatmak istiyoruz. Bizim temel sloganımız vardır; hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır. Sokak bizim temel mücadele alanlarımızdan biri. Terk etmek niyetinde değiliz. Bu yasayla bizi durdurmak anlamsız. Biz bu suçu her gün çok daha etkili yaparak bu yasayı işlevsiz kılmak hedefini önümüze koyduk. Temel engellerden biri de budur KESK’in önüne çıkartılmak istenen” dedi.

TİS SÜRECİNDE HERŞEY ÖNCEDEN BELİRLENİYOR

Bu yıla da KESK’in taleplerinin damgasını vurduğu TİS süreçlerine de değinen Çalağan, şu hususlara dikkat çekti: “Ciddi bir yoksulluk, açlık sınırı altında yaşıyor emekçiler. Emeğimizin karşılığını alamadığımız gibi, her gün kesilen doğrudan ve dolaylı vergilerle hükümet göstermelik yaptığı sadaka zamlarıyla yılın ikinci yarısında vergi dilimleriyle geri alıyor. Dolayısıyla emekçilerin açlık ve yoksulluk sorunu devam ediyor. Bu sözleşmeler bizim açımızdan önemli. Toplu sözleşme ve grev hakkı. Bir sendikayı var eden budur. Bu mücadelemiz fiili olarak sürüyor. Her koşulda her şeye karşı değiliz. Hükümet bir yerde bizim için işveren konumunda. Ve biz işverenle karşı karşıya geldiğimizde toplu pazarlık masasında aynı koşullarda olduğumuzu söylüyoruz. Adı toplu sözleşme, kendi toplu görüşmedir. Her şey önceden belirleniyor. Sınırlı bir söz hakkınız var. Uzlaşıya girme şansımız yok. Temsil ettiğimiz bir emek tabanı var. O tabanın haklarını bu şekilde koruma şansımız yok. Toplu sözleşme gerçek anlamda kurulduğunda KESK kendi yerini alacaktır. Bugün yapılan mevcut yasayla toplu sözleşme değil, toplu görüşmeden de geri bir durumu içeriyor.”

SAVAŞA YAPILAN YATIRIM BİZİM EMEĞİMİZDEN FİNANSE EDİLİYOR

Yürüttükleri mücadelenin bu yıl ki bir başka boyutunun ise açlık ve yoksulluğa karşı da verildiğini ifade eden Çalağan, “Bu anlamda yürütülen savaş bizi çok ciddi etkiliyor. Emekçiler olarak kadınlar olarak etkiliyor. Bütçe açıklandı. Verilere baktığımızda en önemli gider kaynaklarını savaş harcamaları oluşturuyor. Biz açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken bu ülkede savaşa yapılan yatırım ciddi biçimde bizim ürettiğimiz emekten finanse ediliyor. Ülkede sürekli savaşa yönelik güvenlik konseptiyle yürütülen süreç, şiddet olarak bize geri dönüyor” dedi.

EKONOMİK KAZANIMLAR DEMOKRASİ MÜCADELESİNDEN BAĞIMSIZ DEĞİL

Çalağan, gerek topluma gerekse de kadına yönelik bu şiddettin ciddi manada etkilerinin olduğunu bir kez daha vurgulayarak, “Militarizmin gündemde olduğu ülkelerde böyle. Kadınların uğradığı şiddet artıyor. Bizim özelde kadınlar olarak hem kadın, hem emek alanında uğradığımız şiddet, temel mücadele perspektiflerimiz kapsamında 2012 yılını belirleyen sorunlar. Bunlar artarak devam ediyor. Yeni yeni kulvarlar olarak önümüzde duruyor. Bütünlüklü bir ortak mücadelenin ancak diğer parçalarda hak kazanmak olarak da düşünüyoruz. Yani herhangi bir ekonomik kazanımınız demokrasi mücadelesinden asla bağımsız değil. Kadınların emek mücadelesinde görünür olması, emek alanından bağımsız değil. Bütünlüklü götürülürse kazanımlar mümkün olacak. KESK sadece ekonomik boyutuyla mücadele yürütmediği gibi bundan sonra da bu perspektifle yürütecek” ifadelerinde bulundu.

11'İ KADIN 68 KESK ÜYESİ HALEN TUTUKLU

Türkiye’nin farklı cezaevlerinde 11’i kadın 68 KESK üyesinin tutuklu olduğunu dile getiren Çalağan, “Bazılarının yıllardır tutuklu yargılanmaları sürüyor. Birçok arkadaşımız anadilde savunma yapma hakkı nedeniyle tutuklu yargılanmaya devam ediyor. Arkadaşlarımızı tek tek konfederasyon olarak sahiplenmeye devam edeceğiz. KESK’li kadın arkadaşlarımız KESK, kadın örgütleri, ulusal ve uluslararası örgütlerin dayanışması ile aramıza döndüler. Mücadelemize devam ediyoruz. Peyder pey cezaevlerindeki arkadaşlarımızı geri alarak, emek, demokrasi ve cinsiyet özgürlüğü mücadelemizi büyüterek sürdüreceğiz” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder